Ankara'nın çehresi ve çevresi...
Her Ankaralı gibi 20 yıllık İ.Melih Gökçek kâbusundan sonra Mansur Yavaş ve çalışma arkadaşlarını yakından takip etmeyi görev sayıyorum. Ekranlarda görünmeyi sevmiyor. Reklam yapmaktan uzak duruyor. Ancak icraatları ile bütün Türkiye''ye örnek olan Mansur Yavaş sayesinde toprağın, tohumun, tarımın, üretimin kıymeti anlaşılıyor. "Millî Tohum"un, "yerli bitki"nin önemi şu salgın belası günlerinde ilaç gibi geldi.
6 milyon sebze-meyve fidesi ücretsiz vatandaş ile buluşuyor. Sadece şehir merkezi değil köyler, ilçeler, tarım alanlarına gübreden, tohuma kadar üreticinin ihtiyacı karşılandığı gibi, üretilen alım garantisi umuduyla müthiş teşvik havası yayılmış. Kısıtlı bütçe ile bir taraftan geçmiş borçlar ödenirken, öte yandan Ankaralının refahı için ayağı yere basan yatırımlar gerçekleşiyor.
Mansur Başkan soyadı gibi yavaş gidiyor bazı konularda. Ağaçlandırmada öncelik Ankara''da üretilen bitkilerde. Dayanıklı ve suya fazla ihtiyacı olmayanlar tercih ediliyor. Zira sulama ve bakım en büyük maliyet. Üşenmedim araştırdım. Tanker ile yapılan vahşi sulamada metrekareye 14 litre su gidiyor. Fıskiye ile 6 litre. Damla sistemi ile 4 litre... Üstelik Gökçek yıllarca bu işi yandaş taşeron firmalara ihale edip, hukuksuz kabuller ile trilyonlar harcadı. Kuruyan ağaç ve bitkiler de cabası. Örneğin İncek orta refüjlerinin uzunluğu 14 km. Otomatik damla sistemi, personelin fedakâr çalışmaları ile tamamlandı. Sadece 3-4 katı sulamadan kazanıldı. Sistem bir yılda masrafını çıkarıyor. AKP belediyelerinde olduğu gibi 2 işçi çalışırken 5 müdür, şef, mühendis, teknisyen seyretmiyor. İncek''te planlamayı mühendisler Coşan Yıldırır, Bekir Babayiğit yapmış, tesisatı Selim Terlemez döşemiş. İhale edilse 5 katı para kasada kalmış.
24 saat çalışan merkez
Başkentlilerin nefes aldığı, anılarını tazelediği Botanik Parkı kaderine terk edilmişti. 40 yıl önce inşa edilen Botanik''te su ve elektrik tesisatı hurdaya çıkmıştı. 2800 metrelik alanın tesisatını elden geçiren Hande Gündoğdu ve Ayşegül Tan su tasarrufu yanında yeniledikleri peyzaj ile Ankaralının teşekkürünü hak ediyor. Aynı şekilde Seğmenler Parkı gibi onlarca park elden geçti.
Günler süren gözlemlerim esnasında belediye birimlerinin uyum içinde çalıştığına da tanık oldum. ASKİ, EGO, ANFA, Kent Estetiği, Fen İşleri, Sağlık, Zabıta, Çevre ve Koruma Dairelerinin personellerini çalışma yeleklerinden ve araçlarındaki yazılardan ayırabildim. Kadın-erkek fark etmiyor, mühendisi, işçisi vatandaşın sorularına, taleplerine güler yüz ve samimiyetle cevap veriyor. İstisnalar, bireysel hatalar olabilir. Fakat 24 saat boyunca çağrı merkezi çalışıyor. Tek tek kayda geçip cevaplandırılıyor. Ekiplerin arasında sahada en fazla rastladığım birim ise "Çevre ve Koruma Daire Başkanlığı" idi. Gazetecilik refleksi ile araştırdım. Telefonda kendimi tanıtıp, randevu istedim. Ertesi gün arayıp; "Daire Başkanımız Hasan Muhammed Gültaş, sizi çaya bekliyor" dediler. Bunca işin yükünü omuzlayan kişinin ön bilgileri için bir kaç dostumu aradım. "Katıksız Türk Milliyetçisi. Türkiye''nin en zor yerlerinde ilçe ve il tarım müdürlüğü yaptığını, Uşak''ta yerli tohum ile memlekete örnek olduğunu" söylediler. 1999-2002 arasında Tarım Bakanlığı yapan değerli Hocam Prof. Dr. Hüsnü Yusuf Gökalp ile çalışmış. Atatürk''ümüzün emaneti Atatürk Orman Çiftliği''nin sorumluluğunu yaparken AOÇ''un üretim rekorunu kırıp, yurt çapında dağıtımını sağlamış. Adı üzerinde "Çevre ve Koruma" insana, canlıya ait her şeyi bünyesinde barındıran dairenin başkanı ile sohbeti ve icraatları diğer yazıya bırakalım...