Ankara geleceği görüyor mu?
Devletler ve kurumlar geleceği hesaplamak ve öngörmek mecburiyetindedirler… Ama bizde öteden beri 'pay hatları' 'fay hatları'ndan daha fazla önemli bulunduğu için hesaplar hep 'pay hatları'na göre yapılmıştır…
Ülkesinin ve nesillerin geleceğini hesaplamak mecburiyetinde olanlar, ülkesinin ekonomik can damarının, Çorlu'dan Sakarya'ya uzanan bölgede yoğunlaşmasına göz yumarlar mıydı? Geleceği düşünen hangi akıl, bir bıçak sırtı gibi duran fay hatlarının üzerine sanayisinin ve ticaretinin can damarını yerleştirebilirdi?
Marmara'da gerçekleşebilecek çok yıkıcı bir deprem sadece can kayıplarına yol açmakla kalmayacak, ekonomik anlamda ağır tahribata yol açacak… Allah korusun, doğabilecek sonuç, güvenliğimizden bağımsızlığımıza kadar birçok alanda tehdit unsuru taşıyabilecek…
Bu hesapsızlık, yüzyılın ihmalidir ve telafisi yolunda çok ağır gidilmektedir… Çünkü hâlâ 'pay hatları' 'fay hatları'dan daha önceliklidir!.. Ve ne yazık ki yaşanmakta olan ânın kârını değerlendirmek, geleceği hesaplamaktan daha hayatîdir!..
***
Tek tehlike deprem değil tabii… 'Küresel iklim değişikliği' tehdidi ayaklarını yere vura vura geliyor… Sanayi devrimi öncesine göre dünyada ortalama 1 derece artan sıcaklığın, 2050 yılında ortalama 1,5-2 derece daha artması bekleniyor…
Dünya, karbon gazı salınımının azaltılmasıyla bu tehlikenin biraz daha azaltılabileceğini tartışırken, Türkiye'de hâlâ yeterince hassasiyet oluşmuş değil… Oysa dünyadaki yağmur rejimi değişecek, kuraklıklar ve seller artacak, büyük göçler görülecek, deniz seviyesinde yükselmeler gerçekleşecek, sıcaklık artışından tarım etkilenecek ve en önemlisi su kaynaklarında ciddi farklılıklar olacak…
Dünya tartışıyor ama biz ise sanki dünyada değil, bir başka gezegende yaşıyor gibi davranıyoruz… Bu konuda araştırma yapan Zürih Üniversitesi, tehlikeye daha fazla dikkat çekebilmek için 'şehir benzetmeleri' yapmayı denedi…
Buna göre 2050'de, küresel iklim değişikliği sonucu olarak, İstanbul Roma'ya benzerken, İzmir şimdiki Adana'ya, Ankara şimdiki Taşkent düzeyinde olacak… Moskova Sofya sıcaklığına kavuşurken, Londra Barcelona'ya, Adana Lefkoşe'ye dönüşecek…
***
Bir tehlikeyi yok saydığınızda o tehlike yok olmuyor… Sizi yakalamazsa çocuklarınızı, sonraki nesilleri yakalıyor… Küresel iklim değişikliği de bağıra bağıra geliyor… Depreme dayanıklı binalar yapılması konusunda onca kürsü edebiyatına rağmen nasıl ağır kalındığı, deprem için toplanan paraların nerelere gittiğinin tartışıldığı, ülkenin geleceğini karartacak bu büyük afete karşı beklenen hassasiyetin gösterilmediği bir gerçekken, küresel iklim değişikliği tehdidine karşı "Hangi kurum, hangi ciddiyetle üzerine düşeni yapıyor?" diye merak etmek lükse giriyor galiba!..
Ankara Büyükşehir Belediyesi, küresel iklim değişikliklerinin Ankara'ya muhtemel etkisiyle ilgili 15 Şubat'ta önemli bir çalıştay düzenliyor… Hem ülke için farkındalık oluşturmak hem de Ankara'nın havası, suyu ve tarımıyla ilgili alınabilecek tedbirleri tartışmak üzere bilim adamları, bürokratlar, meslek odaları ve gazetecilerden oluşan bir programı hayata geçiriyor…
Devamında Başkent'in 20 yıllık, 50 yıllık strateji planlarına katkıda bulunması ve sadece Ankara için değil ülkemiz için model olması gereken bir disiplin hesaplanıyor… Çünkü bu sorumluluk bugünün değil, geleceğin sorumluluğu olarak görülüyor ve maalesef bizde klasiğe dönüşmüş belediyeciliğin sınırları aşılarak, toprağın, havanın, suyun ve nesillerin sağlığı düşünülüyor…
Özetle Ankara, geleceği öngörmenin, 'fay hatları'nın 'pay hatları'ndan öncelikli olduğunun, yarınların çok daha fazla kıymeti hak ettiğinin ve bilime önem vermenin altını kalınca çiziyor…
***
Küresel iklim değişikliğinin muhtemel etkileri konusunda çarpıcı bir örnek verelim: Birleşmiş Milletle İnsan Hakları Komisyonu, yaşadığı bölgedeki iklim değişiklikleri dolayısıyla başka ülkelere göç etmek mecburiyetinde kalanlara iltica hakkı verilmesini kabul etti…
Dünya bu anlamda çok büyük bir değişikliğe doğru gidiyor… Sadece bunu öngörebilenler ve hazırlıklı olanlar daha dirençli olacak… Deprem veya başka afeti uyuyarak bekleyenler değil…