Anayasal sistem ve Türk milletinin iradesi
Cumhurbaşkanlığı seçimi için geri sayım başlamıştır. 2007 yılında TBMM’de yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde salt çoğunluk olan 367 milletvekilinin oylamada hazır bulunması şartının aranmasından dolayı sorun yaşanmış ve iktidar bundan rahatsız olmuştur. Bu duruma içerleyen iktidar, 2010 anayasa değişikliklerinin içine, cumhurbaşkanının halk oylamasıyla seçilmesini de ilave etmiştir.
Ancak 1921, 1924, 1961 ve 1982 anayasalarının tamamı, parlamenter sisteme göre düzenlenmiştir. Anayasanın bütünü, buna göre yapılan kanunlar, yönetmelikler, yönergeler, teşkilatlar, kurumlar ve sistemin tümü, TC’nin kurulma aşamasından başlamak üzere, bize en uygun sistem olarak kabul edilen parlamenter sisteme göre oluşturulmuştur. Bu sistem içinde cumhurbaşkanının durumu belirlenmiş ve seçiminin de TBMM tarafından yapılması esası getirilmiştir.
Şimdi tepki neticesinde alınan bir karar sonucu, halkın da onayıyla yapılan anayasa değişikliğiyle cumhurbaşkanı halk tarafından seçilecektir. Seçilmiş cumhurbaşkanı, halkın oyuyla geleceği için siyasi bir güç kazanmış, üstelik görevinden dolayı da sorumsuz olacaktır. Bu durumun mevcut sistem içinde sorunlar yaratması kaçınılmazdır.
***
Gündemde olan diğer bir konu da başkanlık veya en azından yarı başkanlık sistemidir. Bu sistemin Türkiye için iyi bir sistem olacağı söylentileri tamamen asılsızdır. Mustafa Kemal ATATÜRK dahi, son derece güçlü bir irade, kontrol yeteneği, imkân ve şartlara sahip olmasına rağmen böyle bir sistemi tercih etmemiş, parlamenter sistemi esas almıştır. Bu konunun gündeme gelme sebebinin, ihtiras kaynaklı olduğu, cumhurbaşkanı olunduğunda aklın başbakanlıkta, başbakan olunduğunda da aklın cumhurbaşkanlığında kalmasının bu istekte rol oynadığı, bunun yerine tüm gücün ve makamın tek elde tutulmasının tercih ve arzu edildiği düşünülmektedir.
Mevcut anayasal sistemle bunun olmasının mümkün olamayacağı bir gerçektir. Dünyadan verilen örneklerin hiç biri Türkiye’nin şartlarına uymamaktadır. Uyum da sağlamayacaktır. Bunun olması için anayasa başta olmak üzere sistemin, kanunların, teşkilatların, kurumların, özellikle denetim mekanizmasının baştan aşağı yeniden tanzimine ihtiyaç bulunmaktadır. Bu durum bizi, ülkemiz için en uygun sistem olan parlamenter sistemden edecek, hem de gereksiz bir güç ve kaynak kaybına sebep olacaktır. Demokrasinin olduğu ülkelerdeki başkanlık sistemlerinin çoğunda eyalet sistemin de bulunduğu, bunun da ülkemiz için bütünlük ve güvenlik açısından sorunlar yaratabileceği de göz önünde tutulmalıdır.
***
Önümüzdeki dönemde cumhurbaşkanı adayları belirlenecek ve bunu takiben seçim için propaganda dönemi başlayacaktır. Adayların seçilebilmek için neler vaat edeceği önemlidir. İkinci turunun da yapılması ihtimalinin bulunduğu seçimlerde, özellikle bölücü siyaset yapanların oylarının önem kazandığı ve onların da bu durumu istismar etmeye yatkın olduğu görülmektedir. Bölücü siyaset yapanlar, çözüm süreci adı altında, bölücülere kim daha fazla taviz verecekse onu destekleyeceklerini açıkça beyan etmektedirler.
Bu tehlikeli tuzağa düşmemek önem arz etmektedir. Bölücülerin dışında buna prim verecek bir aday veya siyasetçinin olacağı düşünülmemekle beraber yine de temkinli olmakta fayda mütalaa edilmektedir.
***
Bu durumda mümkün olan en kısa süre içinde cumhurbaşkanının yeniden TBMM’de seçilmesi için düzenleme yapılmasının, başkanlık sistemin artık gündeme getirilmemesinin, seçim vaatlerinde bölücülere fırsat verilmemesinin önemli ve gerekli olduğu değerlendirilmektedir.
Millet iradesinin, Türk Milletinin çıkarlarına uygun tecelli etmesi için, kanaat önderlerinin şahsi ve ideolojik düşüncelerden uzak bir şekilde söylemlerde bulunmalarının uygun olacağı değerlendirilmektedir. Ülkenin varlığından, bütünlüğünden ve güvenliğinden, ulus devlet ve üniter yapıdan, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti anlayışından ödün verilmemesi esas alınmalıdır. Seçimlerde, Türk Milletinin iradesine de ipotek konulmamalıdır.