Anayasa yeniden yazılıyor
Bir ülkenin yürürlükte olan ve işleyen bir anayasası varken onun yeniden yazılabilmesi için o ülkenin ağır bir deprem veya savaş geçirmesi, kurulu düzenin ortadan kalkmış olması, mevcut sisteminin işleyemez hale gelmesi, bir şekilde devletin meşruiyetini kaybetmesi veya rejim değişikliğinin vuku bulması gibi durumlarla karşılaşmış olması gerekir. Türkiye’de böyle bir durum olmamasına rağmen anayasanın yeniden yazılması gündemdedir. Bunun gerekçelerinin de tek olmadığı, muhtelif kesimlerin farklı taleplerinden kaynaklandığı görülmektedir.
***
Bunların başında Türkiye Cumhuriyeti’nin yanlış felsefeyle kurulduğunu ileri süren, ulus devlet, üniter devlet, Türk ve Türk Milleti kavramlarının kaldırılmasını, vatandaşlık tanımının yeniden yapılmasını, yerel yönetimlerin özerklik getirecek şekilde yetkilerinin genişletilmesini ve yapılarının değiştirilmesini isteyen bölücülerin talepleri gelmektedir. Bu düşünceyi savunan siyasi parti ve sivil toplum örgütlerinin yanında, bu görüşe destek veren siyasi parti üyeleri ve örgütler de bulunmaktadır.
Bir kesim de, laiklik kavramından rahatsızlık duymakta, kendi siyasi görüş ve ideolojilerine uygun bir sistemin ve yaşam tarzının hâkim olacağı bir sistem arzu etmektedir. Bir başka kesim ise, parlamenter sistem yerine başkanlık sisteminin oluşmasını istemektedir. Bunların dışında herhangi bir ideolojik veya sistem değişikliği talebi olmayan, mevcut anayasanın iyi veya kötü olmasından değil, modaya uyarak sadece darbe anayasası olması gerekçesiyle yenilenmesini isteyenlere de rastlanmaktadır.
***
Bu düşüncelerle bir anayasa uyum komisyonu oluşturulmuş, belirli kesimlerin fikirleri alınmış, çalışmalar geliştirilmiş, yeni anayasanın yazım safhasına geçilmiştir. Milletvekili sayısı fazla olan muhalefet partileri, ortaya koydukları esaslar kabul görmese dahi masadan kalkmayacaklarını beyan etmişlerdir. İktidar partisi ise uyum sağlanamayan konularda son sözün TBMM’ye ait olduğunu ifade etmiştir.
Bu durumda uyum sağlanan hususlar yazılacak, sağlanamayanlar ise Meclis gündemine getirilecektir. Mecliste, iktidar partisinin anayasa maddelerini değiştirme yetkisine sahip çoğunluğu bulunmaktadır. Bu durumda mutabakat sağlanamayan hususlarda, liderin otoritesinin de etkisiyle, iktidar partisinin isteklerinin kabul göreceği ve bu şekliyle referanduma gidileceği sonucuna varmak mümkündür.
***
Öncelikle Meclisin hukuken mevcut anayasayı ortadan kaldırıp, yerine yeni bir anayasa koyma yetkisi tartışmalıdır. Yüce Meclisin, mevcut anayasaya göre meşruiyeti vardır. Milletvekilleri mevcut anayasaya göre yemin etmişler ve anayasaya sadakatten ayrılmayacaklarını taahhüt etmişlerdir. Hatta meşru bir anayasanın bu şekilde de ortadan kaldırılması hukuki açıdan sorun da yaratabilir. Meclisin anayasada usulüne uygun değişiklik yapma yetkisi bulunmaktadır. Bu nedenle önce anayasanın 175. maddesinin yeniden yapılmasının, referanduma sunulmasının, kabulünden sonra düzenlenecek kurucu meclisle yeni bir anayasa yapılarak referanduma götürülmesinin incelenmesinde fayda görülmektedir.
***
Yeni anayasa, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesine aykırı olmamalıdır. Ulus devlet, üniter devlet, laik devlet anlayışlarını muhafaza etmelidir. Ülkenin varlığı, bütünlüğü ve güvenliğini dikkate almalıdır. Atatürk ilkelerinden sapmamalıdır. Türk Milleti, Türk Bayrağı, Türk Devleti ve Türk Vatanı’nın tekliğinden ödün vermemelidir. Türk kimliği, kapsayıcı ve bütünleştirici üst kimlik olarak varlığını kesinlikle devam ettirmelidir. Başlangıç hükümleri ve değişmez maddeler yerinde kalmalı ve anayasanın bütünü, bunların ruhuna aykırı düşmemelidir.
Bir diğer konu da başkanlık sistemidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi, bulunduğu coğrafya, jeopolitik gerçekler ve tehdit algılamaları başkanlık veya yarı başkanlık sistemine uygun değildir. Konu sadece cumhurbaşkanı ve başbakanın yetki ve konumlarının birleştirilmesi kadar da basit değildir. Yasamanın, yargının, yürütmenin, idari yapının, bütün kurum ve kuruluşların ve sistemin değişmesini, anayasanın buna göre baştan sona düzenlenmesini ve kanunların da buna uygun hale getirilmesini gerektirir.
Eğer buna halk karar versin deniyorsa, önce bunun referandumunun yapılması, sonra anayasaya geçilmesi kaçınılmazdır. Bu da ülkenin baştan aşağı yeniden dizaynı anlamındadır. Bize uygun sistem olan parlamenter sistemin uygulanmasında aksaklıklar varsa bunların düzeltilmesi cihetine gidilmelidir. Parlamenter sistemde, mahzurlarından dolayı cumhurbaşkanının da halk tarafından değil, önceden olduğu gibi Meclis tarafından seçilmesinin uygun olacağı değerlendirilmektedir.