Anayasa rafa kalkmıştır!
MHP Genel Başkan adayları Meral Akşener, Ümit Özdağ ve kurucular kurulu üyesi Ali Sağır'ın ihraç kararının durdurulmasına yönelik itirazları, Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından reddedildi.
3 sayfalık duruşma tutanağı ile birlikte Milliyetçi camianın kaderi hakkında hüküm verildi.
Mahkemenin hükmü, tutanakta 3 satırla geçiştiriliyor:
"Gereği Düşünüldü
Asıl Dosyada: davacı Meral Akşener'in davasının
Mahkememizin birleşen 2016/529 sayılı dosyada: davacı Ümit Özdağ'ın davasının,
Birleşen ankara 1. ASHM'nin 2016/476 sayılı dosyasında: davacı Ali Sağır'ın davasının,
Ayrı ayrı REDDİNE
Sair hususların gerekçeli kararda düzenlenmesine,
Dair; hazır bulunan taraf vekillerin yüzlerine karşı, birleşen Ankara 1. ASHM'nin dosyadaki davacı vekilinin yokluğunda, Siyasi Partiler Kanunu 57. Maddesi uyarınca kesin olarak karar verildi."
***
Karar, kesin ihraç anlamına geliyor ve itiraz için temyiz yolunu da kapatıyor.
Mealen, MHP'de kongre isteyen, "başkanlığa hayır" diyen kim varsa, Siyasi Partiler Kanunu'na atıf yapılarak ihraç ediliyor.
Ancak ne hikmetse aynı kanunlar, hukuki meşruluğun ortada olduğu durumlarda işleyemez hale geliyor.
Bakalım Türk Medeni Kanunu'nun 75. maddesi ne diyor?
"Genel kurul, yönetim veya denetim kurulunun gerekli gördüğü hallerde veya dernek üyelerinden beşte birinin yazılı başvurusu üzerine, yönetim kurulunca olağanüstü toplantıya çağrılır."
19 Haziran'da gerçekleştirilen tüzük kurultayı da kanunun bu maddesiyle yapıldı.
Tüzük kurultayının hemen ardından MHP'nin içişleri başka partilerin, devlet birimlerinin temel meselesi haline getirildi. Siyasi erkler devreye girdi, MHP'lilerin iradesine medya-devlet görünümüyle müdahale edildi.
En nihayetinde de yapılan 19 Haziran Tüzük Kurultayı, izaha bile ihtiyaç duyulmadan durduruldu.
Çok fazla hukuki terimlere, değerlendirmelere, teknik konulara girerek kafa karıştırılmaya lüzum yok aslında. Çünkü her şey ayan beyan ortada.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve kanunlar rafa kaldırılmış, milyonlarca vatandaşın iradesi görmezden gelinmiş, gayri hukuki metot ve yöntemlerle MHP'deki değişim süreci baltalanmıştır.
Peki MHP'nin içişleri hiçbir hukuk tanımaksızın yapılan bu müdahalelerin nedeni, gerekçesi nedir?
MHP, tabanı ve hitap ettiği kitle bakımından iktidarı değiştirebilecek tek siyasi partidir, stratejik önemi vardır. Girdikleri ortamdan tek çıkış yolu olarak gördükleri "tek adam rejimi" bir başka ifade ile "başkanlık sistemi"ni dayatanlar için de şu anda en önemli parti MHP'dir. MHP'de olası bir değişimin yaşanması durumunda Başkanlık sisteminin gelebilme ihtimali bulunmamaktadır.
Dolayısıyla kendi siyasi gelecekleri için; hiçbir hukuk, hiçbir kanun, onların nazarında geçerli değildir.
MHP'liler ne kadar çabalarsa çabalasın, hangi hukuki girişimleri yaparsa yapsın, hatta bütün delegeler toplanıp kongre yapmak istesin, Türkiye'nin mevcut şartlarında bunu yaptırmayacakları gün gibi ortadadır.
Yarım asra yaklaşan bir siyasi hareket ve ona gönül verenlere adeta "koyun" muamelesi yapılmaktadır.
Adaleti uygulaması gerekenler bizzat adaletsizliğin temsil makamı haline gelmiştir.
Türkçe Katliamı
MHP'nin kaderine etki eden 3 sayfalık duruşma tutanağındaki Türkçe katliamı, milliyetçilere verilen değerin yansımazı gibi...
Anlatım bozuklukları, özne-yüklem uyumsuzlukları, tırnak kullanımının hatalı yapılması, özel isimlerin yanlış yazımı, kesme işaretlerinin hatalı kullanımı...
İnsan okurken utanıyor, böylesine önemli bir dava nasıl bu kadar önemsiz bir şekilde yazılabilir diye..
Metinde o kadar bozuk bir Türkçe var ki, baştan savma, alelacele yapıldığı çok belli.
Yazdığım tüm ifadeler duruşma tutanağından aynen alınmıştır:
ankara (Büyük harfle başlar),
6. olagan (6.Olağan),
yada (defalarca aynı hata yapılmış),
hemde (dahi anlamındaki de ayrı yazılır),
adete (adeta yazılır),
kaldıki (ki ayrı yazılır),
gerekçlerine (gerekçelerine)...
***
Sonuç itibariyle, bozuk Türkçeyle önce dili sonra hukuku katledenler, milliyetçi hareketin kaderini de katletme yarışına girmişler. Anayasaya, kanunlara, beyanlara, kanıtlara rağmen...
Milliyetçiler bölünmek, milliyetçilik (tıpkı kanunlar gibi) rafa kaldırılmak isteniyor.
Milliyetçilerin bundan sonra yapacakları tek şey; azimli, kenetlenmiş ve ayrışmadan hareket etmektir.
En kısa vadede geçmişteki kırgınlıklar bir tarafa bırakılarak sivil dayanışma içerisinde yola çıkılmalıdır.
Yoksa bu kanun kıyıcılar, hepimize kıyacak!