Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

Anayasa çalışmaları başlarken

Yeni bir anayasa yapılması ile ilgili düşüncelerimi son bir yıl içinde sizlerle beş kez paylaştım. Halkımızın yeni bir anayasa talebinin olmadığını, siyasetçilerin kendi amaçlarını gerçekleştirebilmek için sürekli olarak bu konuyu gündeme getirdiklerini, âdeta beyin yıkadıklarını, böyle bir talep varmış ve ülkenin de en öncelikli sorunuymuş gibi gösterdiklerini sürekli olarak anlatmaya çalıştım. Halkın yeni bir anayasa talebinin olmadığını, öncelikli konusunun huzurlu ve güvenli bir ortam ile geçimini sağlamak olduğunu ifade ettim.
Yeni anayasa ile ilgili endişelerimi bir kere daha dile getirmeyi ülkemin menfaatleri ve güvenliği açısından gerekli görüyor, bu konunun mutlaka üzerinde durulmasının Türkiye’nin varlığı, bütünlüğü, güvenliği ve kuruluş felsefesi ve iradesini muhafaza ederek geleceğe yönelik kaygıların giderilmesi açısından kaçınılmaz olduğunun yararlı olacağını düşünüyorum.
Yeni anayasanın kısa, öz ve elastiki olması tavsiye edilmektedir. Bu durum anayasanın istenen istikamete çekilmesine, istenen şekilde yorumlanmasına sebep olacağından, ülke, dönüştürülmeye yönelik tehditlere açık olacaktır. Anayasada temel ayrıntılara yer verilmemesi de, rejimin ve sistemin sigortası durumundaki ifadelerin, konuların ve kurumların yapı, sorumluluk ve yetkilerinin anayasa dışı bırakılmasını beraberinde getireceğinden, iktidara gelen yönetimlerin saklı düşüncelerinin olması halinde, yapılacak düzenlemelerle bu düşüncelerini hayatiyete geçirmesi mümkün olabilecektir.
Diğer taraftan yeni anayasanın doktrin ve ideoloji taşımaması gerektiği üzerinde de durulmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin bugüne kadarki anayasalarda kurucu irade, kuruluş felsefesi ve cumhuriyetin ilkeleri anayasaların değişmez doktrini olmuş, özellikle Atatürk ilke ve devrimlerinin muhafazası başat rol oynamış ve ülkenin ideolojisi olmuştur. Bu esaslar, anayasanın başlangıç bölümünde, değişmez ve değiştirilemez ilk üç madde ile dört ve beşinci maddelerinde yer almaktadır. Diğer maddeler de bunlara uyum sağlamaktadır. Anayasa bu ruha aykırı olamaz, Türk ve Türk Milleti ifadeleri erozyona uğratılamaz.
Anayasa hazırlamakla görevlendirilen akademisyenlerden birçoğunu, yaptığı taslak çalışmalardan tanıyoruz. Bu konuda ön planda olan bir akademisyenin, Kürt kimliği ve dinsel kimlik sorunlarını çözemiyorsa yeni bir anayasaya gerek olmadığı sözünü hatırlayarak, en önemli meselenin dini özgürlüklerle devletin yapısını sarsmak ve ülkenin bölünmesine ortam yaratmak olduğunun da farkına varmakta fayda görülmektedir.
Önümüzdeki günlerde mecliste siyasi partiler bir araya gelerek uzlaşma sağlamaya çalışacaklardır. Devlet 90 yıla yakın bir süredir varlığını, bütünlüğünü devam ettirdiğine, bütün kurumlarıyla ayakta ve işler durumda olduğuna göre, özellikle dönüşüm olacak şekilde yeniden yapılandırılmasına neden ihtiyaç duyulmaktadır? Siyasetçiler, zorunluluk olmayan yeni bir anayasanın nesinde uzlaşacaklardır? Kendisini meclis dışında tutan bir siyasi partinin koşarak meclise gelmesinden kimin, neyin peşinde olduğunu anlamamak mümkün müdür? ABD’nin ve AB’nin yeni bir anayasa hazırlanması konusundaki ifadelerine, isteklerine ve bu süreçten memnuniyetlerine de dikkat çekmek isterim.
Siyasetçilerimizin büyük bir çoğunluğunun, devletin kuruluş iradesi ve felsefesinin dışına çıkarak, dönüşümü ve yeniden yapılanmayı sağlayacak bir anayasa üzerinde mutabakat sağlama düşüncesinde olduklarını zannetmiyorum. Ancak bir kısmının, daha önceki örneklerinde olduğu gibi, kabul etmedikleri hususlarda, grup kararına da uyarak konu mankeni durumuna girmelerinden endişeleniyorum.
Ayrıca anayasa görüşmelerinde bölücülerin isteklerine ulaşamaması durumunda terörün daha da artacağından çekiniyorum. Sonuca ulaşılıp referandum söz konusu olduğunda, daha önceki uygulamadaki yargının siyasallaşmasına sebep olan maddelerin kamufle edilmesinde kullanılan yöntemlerdeki gibi, halkın benzer yöntemlerin etkisinde kalacağından tedirginlik duyuyorum.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, diğer birçok ülke gibi masa başında değil, savaş alanında kurulduğunun farkında olmamız gerekir. Demokrasimizi, insan haklarını, güvenliğimizi tehdit etmeyecek şekilde özgürlükleri ileriye götüren, varlığımızı, bütünlüğümüzü ve güvenliğimizi en iyi şekilde sağlayan, kurucu iradeden, felsefeden ayrılmayan, cumhuriyetin ilkelerinden ve Atatürk devrimlerinden ödün vermeyen anayasa, Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasasıdır. Bu esaslar dahilinde ihtiyaç duyulabilecek değişikliklerin usulü çerçevesinde yapılması da her zaman için mümkündür. Bu yoldan sapılması halinde ülkenin sıkıntıya hatta bir kaosa girebileceğini değerlendiriyorum.

Yazarın Diğer Yazıları