Altın yumurtlayan tavuğu kesiyoruz
Türkiye’nin 2012 yılında toplam turizm geliri 23.5 milyar dolar oldu. Turizm geliri dış ticaret açığını bir kısmını kapatıyor. Söz gelimi 2012 yılı turizm geliri olmasaydı, cari açık 49.5 değil, 73 milyar dolar olacaktı.
Türkiye, turizm potansiyelini kullanamıyor. Akdeniz dünyada yat turizminin iki önemli merkezinden birisidir. Diğeri Karayiplerdir.
Akdeniz’de toplam yat bağlama kapasitesi 410 bindir. Türkiye bunun yalnızca 14.000’inine sahiptir. Yani Akdeniz içindeki payı yüzde 3.4’tür.
Turizm sektöründe Deniz Turizmi altın yumurtlayan tavuk olabilir. Buna karşılık eğer devlet yat limanları yapımında çevre şartlarını dikkate almazsa bu yatırımlar çevre düşmanı olabilir. Bu nedenle deniz turizminde çevre şartları öncelikli sorundur. Yatırım projelerini öncelikle çevre şartları açısından da değerlendirmek gerekir. Ancak bu değerlendirme bu güne kadar yapılan anlayışla olmaz. Yeni bir anlayış gerekir.
1) En fazla dış fayda yaratan yatırım projelerine öncelik verilmelidir.
En yüksek fayda veya sosyal fayda, işletmenin karlılığı, döviz geliri, istihdam, çevreyi güzelleştirme ve Türkiye lehine lobi yapma imkanlarının toplamıdır. Devlet bu kriterleri dikkate alarak en fazla toplam fayda getiren projelere arsa tahsisi ve destek vermelidir. Yabancı yat sahiplerinin dünyada Türkiye lehine lobi yapma imkanları fazladır.
Bu anlamda marinalara arsa tahsisinde ve yap-işlet devret modelinde, ihale yoluyla en fazla parayı verene ihale edilmesi yanlıştır. Doğrusu en fazla sosyal fayda sağlayana vermektir.
2) Sıfır dış maliyet hedef alınmalıdır.
Çevre kirliliği gibi dış maliyetlerin, çevreyi kirletene para cezası yoluyla ödetilmesi sorunu çözmez. Çünkü çevre kirliğinin etkileri yaygındır. Atmosferden tutun toprak verimliliğine kadar ,insanlara verdiği zararlara kadar, negatif maliyetlerin ölçülmesi ve bunların tahsil edilmesi mümkün değildir. Ayrıca çevre kirliliğinden zarar görenlerin maliyetini de doğru hesaplamak ve bunları tazmin etmek imkanı sınırlıdır. Bu nedenle devletin görevi çevre kirliliğinin doğmasını engellemektir.
Kaldı ki, çevre kirliliğinin insan sağlığına verdiği zararların karşılığı para cezası olamaz. İnsan sağlığına ve hayatına doğrudan verilen zararlarda nasıl cezai sorumluluk varsa, burada da mali sorumluluk değil cezai sorumluluk olmalıdır.
3) Marina yatırımlarında oligopol yapılaşma ve tekelleşme önlenmelidir.
Özel sektörde hedef kar maksimizasyonudur. Bu nedenle özel sektör tekelleşmeye gitmek ve karını artırmak ister. Sonuçta yat bağlama ve çekek fiyatlarının artırılması kaçınılmaz olur.
Piyasa ekonomisinde, devletin birim fiyat tespit etmesi söz konusu değildir. O zaman yapılması gereken, marina yatırımları için oligopolleşme eğiliminin olup olmadığı dikkate alınmalıdır.
Öte yandan Deniz Turizminin altın yumurtlayan tavuk olması için, işletmecilik sorunlarının da çözülmesi gerekir.
4) En büyük sorun bürokrasi sorunudur
Marina yatırımlarında ve işletmecilik aşamasında birçok bakanlık ve kamu kurumu söz sahibidir. O kadar ki 16 ayrı kurumdan 16 ayrı belge almak gerekiyor. Kurumlar arasında yetki ve sorumluluk çatışması ortaya çıkmıştır. Bazen kurumlar arası bu çatışma yargıya kadar gitmektedir. Doğrusu, bu yatırımların tek bir bakanlık yetkisine verilmesidir.