Allah’a da hesap vermeyecekler!
“Kimseden korkumuz yok” diyorlar. “Biz sadece Allah’a hesap veririz” diyorlar. Yaptıkları işlere baktığımızda, “Bunlar Allah’a bile hesap vereceğine inanmıyor galiba” demekten kendimizi alamıyoruz.
Bir iki gazetenin iç sayfalarında birkaç satırla geçiştirildi, Sayıştay Denetçileri’nin hazırladığı raporlardan Sayıştay Başkanlığı’nın, “Kamu Zararı” bölümünün kaldırılması dayatması. Evet, bundan böyle Meclis’e sunulan Sayıştay raporlarında “Kamu Zararı” bölümleri olmayacak.
Sayıştay bir bakıma “devlet namusunun” fanusu idi. Çünkü Sayıştay, devletin kamu adına satın aldığı mal ve hizmetin “al takke-ver külâh” ilişkiler olup olmadığını süreç içerisindeki bilgi ve belgelerle ortaya çıkartıyor, Meclis’e sunuyordu. İş ve hizmet yaptırımlarındaki ödemelerde fazlalık veya yersizlik olup olmadığını ortaya çıkarıyor, bu işten kamu zarar etmiş mi etmemiş mi, onu belgeliyordu. Diyelim ki devlet bir baraj ihalesi yaptı ve o barajda müteahhit bir milyon metreküp hafriyat yaptım dedi ve devletten bu kadar hafriyat parasını aldı. Sayıştay tespit etti ki aslında hafriyat bir milyon metreküp değil, 250 bin metreküp. Yani fazladan 750 bin metreküp cebe indirilmiş. İşte bu bir “Kamu Zararı” . AKP iktidarı döneminde o canım Sayıştay, “Kamu Zararı diye bir şey olmayacak” demiş, işi kökten bitirmiş. Artık kamuyu isteyen istediği kadar zarara uğratabilir, Sayıştay bununla ilgilenmez. O zaman ben ne yapayım Sayıştay’ı?
“Biz Allah’tan başkasından korkmayız” diyenlerin Sayıştay’ın elinden “Kamu Zararı’nı tespit yetkisini almaları” sizce Allah’tan korktuklarının mı korkmadıklarının mı göstergesi? Gerçekten Allah’a hesap vereceğine inanan bir insanın devlet adına harcadığı her kuruşun hesabını tarafsız bir kurumuna yani Sayıştay’a mutlaka denetletmesi, denetlemelerde bir eksiklik bulunmadığında bile, “Yahu gözden kaçan bir şey olmuştur belki, siz şu hesaplara hele bir daha bakın” demesi gerekmez mi?
Kökleri 1517’de Kıbrıs’ın fethinden sonra Lala Mustafa Paşa’nın devletin malî işlemlerini kontrol için kurduğu ‘Defter Eminliği’ne (432 yıl) kadar uzanan...
Ve bugünkü haline en yakın hali ile en az 150 yıllık bir mâzisi bulunan Sayıştay’ın devletin en buhranlı günleri ile en beceriksiz ellerde yönetilen yıllarında bile düşmediği bir hale, AKP’li yıllarda düşmüş olması, sizce neyi ifade ediyor acaba?
Bütün bunlar olurken “Dicle kenarında kaybolan kuzu” ve “Hz. Ömer Adaleti”nden bahsetmeleri bile ahret hesabını ne kadar hafife aldıklarının bir göstergesi değildir de nedir?
Şimdi ey millet!
“Seçim” yetkin ile “görevi ehline verdiğinde” hâlâ ısrarcı mısın?
Sen bilirsin!
“Kişi sevdiği ile beraberdir”.
Sen, yaptığı harcamanın hesabını kuldan kaçıranlarla beraber olmayı tercih ettiysen, kime ne?
Amma bil ki biz, verdiğimiz vergilerin nereye harcandığının hesabının verilmesini istiyor bu hesabı vermeyenlere hakkımızı helâl etmiyoruz.
Çünkü biz daha dün başkasının bursu ile tahsil yaparken gemi filoları kuranların evlatları değil, ramazan pidesinin fiyatının değişip değişmeyeceğinin, hayatını doğrudan ilgilendiren bir halk kesimiyiz.