“Allah süslenme hakkını kadınlara bahşetmiştir.”
Atatürk Türkiye Cumhuriyeti devletini kurmadan önce bile kadına değer veren bir liderdi. Henüz TBMM’nin açılışından sadece bir ay geçmişken bile öyle dava arkadaşları seçti ki kadınlar özgürlüklerinin tadını doyasıya yaşadı...
Yobazlar kışkırtmalarını sürdürürken gerçek dindarlar Kurtuluş Mücadelesi ’ne yüreklerini vermişlerdi. Korkusuzca, uygarca yol alıyorlardı…
Altmış beş yaşındaki İzmir Milletvekili Nazillili Hacı Süleyman (Bilgen) Efendi kürsüdeydi. Öğretmenlerin maaşlarının aksatılmamasını öngören önerge hakkında konuşuyordu.
Takvimler 22 Mayıs 1920’yi gösteriyordu:
“Muhterem Arkadaşlar!
Eğitim düzeni olmayan bir milletin medeni düzeni de olmaz. Bu eşkıyalıkların rezaletlerin, alçaklıkların nedeni hep cehalettir. İnsanın yaratılışı saldırı, kavga ve mücadele üzerine kuruludur.
İnsanları bu ilkel kanundan vazgeçirmek için kesin ve gerçek bir etken olmak gerekir. Bu da eğitimle olur. Bu gün köylerde ufak ufak okul yapmak şehirlerde büyük büyük cami yapmaktan daha hayırlıdır.
Köylerde yalnız erkekler için değil birer de kızlar için okul açmak gerekir. Erkeklerin okuması ne kadar gerekli ise kızların okuması da o oranda önemli, hatta çok daha önemlidir. Çünkü 7-8, 10 yaşına kadar bir çocuk ana kucağında terbiye gördüğü için kadınların ilimle, kültürle kıymetli eşyalardan daha değerlidir. Çünkü bir milletin en büyük mutluluğunu en önemli bahtiyarlığını kadınlar teşkil eder. Yalnız benim nazarımla değil gerçekte de kadın, kutsal bir yaratılış abidesidir.
Onu her vakit en latif duygularla bezenmiş görmek ne tatlı bir şereftir. Kadın öyle bilirim ki insan hayatının en merhametli ve şefkatli bir temelidir. Onun için Allah süslenme hakkını kadınlara bahşetmiştir. Kadınları yüksek mertebede bulunan bir milletin sırtı hiçbir zaman yere gelmez. Bu durumda olan bir ulus, dünyanın en soylu bir ulusudur.
Kadın kadınlığı, yüksek erdemliğini, anneliğini, zevceliğini bilirse o vakit sosyal düzenimizdeki ilerleme en yüksek noktasını bulur. O zorba erkekler ki, kadınların sahip oldukları hakları hiçe sayarlar. Onlar milletin geleceğini değil, içinde bulundukları sosyal durumu bile bilmeyenlerdir...”