Alevilerin sırtından Cumhuriyet yıkıcılığı!

AKP iktidarı, Emevi döneminin İslam anlayışını ve siyasetini uygulamaya kalkışınca, büyük tepkilere sebep oldu. Referandum sırasındaki sözde yargı reformunu, halk arasında, “Alevi hakimler gidecek, Müslüman hakimler gelecek” sloganıyla savundular. Tayyip Erdoğan da Kemal Kılıçdaroğlu’nun Aleviliğini diline dolamıştı. Hatta, “Biliyorsunuz kendisi Alevidir” deyip yuhalatmıştı! Son olarak, üçüncü köprüye Yavuz Sultan Selim’in adının verilmek istenmesi, ayrıca Tayyip Erdoğan’ın, Reyhanlı’daki patlamada ölen vatandaşları mezhep kimlikleriyle anması, Hatay’ın bu eksende karıştırılması, Alevileri dehşete düşürdü.
Sonunda Erdoğan da bu durumu görerek, birlik çağrıları yaptı ama inandırıcı olamadı.

***

Şimdi de iktidarın yayın organı durumundaki gazetelerde, Bekir Bozdağ kaynaklı olarak “Alevi açılımı” çerçevesinde, “Alevi dedelerine yasal statü ve maaş, cemevlerine de kamu yardımı ile yasal statü kazandırılması” seslendiriliyor. Ancak “Tekke ve Zaviyeler Yasası” , bu girişimlerin önünde engel olduğu için bu yasanın da değiştirilmesinin planlandığı yine yandaş gazetelere bildiriliyor.
Hatta haberde “Yasanın, Atatürk İnkılabı olmasından ve sembolik anlam taşımasından dolayı önce toplumsal olarak tartışılması planlanıyor. Destek için muhalefetin kapısı çalınacak ve Ekim ayında yüksek bir mutabakat ile yasalaşması için çalışılacak” deniliyor. Yani Alevileri ve CHP’yi de tuzağa çekmek istiyorlar!
Oysa, bu yasa bir devrim yasasıdır. Tıpkı Anayasa’nın temel ilkeleri gibi değiştirilemez. Bu yasayı değiştirmeye çalışmak, cumhuriyet yıkıcılığıdır ama türban ve imam-hatip istismarı ile bugüne kadar Sünni kitlelerin önemli bölümünü siyaseten kontrol eden AKP, Alevileri teslim almadan molla rejimini kuramayacağını görüyor.

***

1925 yılında çıkarılan Tekke ve Zaviyeler Yasası şöyledir:
“Türkiye Cumhuriyeti içinde, gerek vakıf suretiyle gerek mülk olarak (mal sahibi olarak) şeyhin yönetimi altında gerekse başka şekillerde kurulmuş bulunan tüm tekke ve zaviyeler; sahiplerinin, diğer şekillerde haklarını kullanarak sahiplenmeleri devam etmek üzere tamamı kapatılmıştır. Bunlardan, yasal düzenlemelere uygun olarak, cami veya mescit şeklinde kullanılanların faaliyeti sürer.
Genel olarak tarikatlarla, şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, naiplik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük ve gaipten haber verme ve isteğine kavuşturmak amacı ile nüshacılık (muskacılık) gibi unvan ve sıfatlara ait hizmet görmek ve/veya kıyafeti giymek yasaktır.”
Atatürk de Nutuk’ta “Bir takım şeyhlerin, dedelerin, seyyitlerin, çelebilerin, babaların, emirlerin arkasından sürüklenen, kaderlerini ve hayatlarını falcılara, büyücülere, üfürükçülere, muskacıların ellerine bırakan insanlardan meydana gelmiş bir topluluğa bir millet gözüyle bakılabilir mi?” demiştir.

***

Evet Aleviler arasında dedelere, seyyitlere hâlâ saygı duyulur ama bu iki unvan da babadan oğula geçer! İmamlık veya müftülük babadan oğula geçse olur mu?
Seyyitlik ise Peygamber soyundan olduğunu iddia etmektir ki bu bir sahtekârlıktır...
Cemevini camiye alternatif göstermeye de kimsenin hakkı yoktur. Evet cem, bir ibadet olarak kabul edilir ama Aleviler de çok iyi bilir ki bütün bunlar İslam öncesi Türk inançlarının kalıntılarıdır. İslâmi renge bürünmüş olarak bugüne kadar yaşamıştır. Zaten, Türkleri İslam’a ısındırmak için cem ve semaha ruhsat veren, Ahmet Yesevi’dir. Yoksa Hz. Ali, cemevi nedir, semah nedir bilmezdi! Camide şehit edildi!
Aleviler, Hz. Ali yolu olarak bilinen Aleviliğin, önce AKP iktidarının sonra da AB veya ABD’nin yedeğine alınmasına, kısacası cumhuriyet yıkıcılığına alet olmamalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları