Alaaddin'in Cin'i emir bekliyor
Bütün Türkiye merak içinde!.. Acaba, bir Amerikan tabiri olan “Açılım” paketinden ne çıkacak?
“Çözüm açılımı” için iktidar sahipleri, AB, ABD, PKK ve işbirlikçi yandaşlar koro halinde, “Akan kan duracak, anaların gözyaşı dinecek, kardeşlik kurulacak, demokrasi ve özgürlükler gelecek, Türkiye gelişerek dünya gücü olacak” diyor.
Alaaddin’in sihirli lambası gibi. Açıldığında lambadan “cin” çıkacak ve “Dile benden ne dilersen” diyecek?
Sonra “cin” emir alınca, dünya gücü olacağız. Ah bir de, şu bölünme “sendromuna” kapılanlar, “komplo teoricileri” olmasa. Dünya gücü olmak ne demek, siz bunu düşünün!..
Siz; Gürcistan’a, Barzani’ye, Ermenistan’a, Yunanistan’a, Rumlar’a sözümüzün geçmeyişine, bunların vatanımıza göz koymalarına bakmayın. Bazı yetkililerle bölücülerin; Türk milli kimliğini inkar ederek, tarihin bu büyük milletini bir etnik-ırk topluluğuna indirgemesinden, Türk milletinin parçası olan etnik bir grubu devlete ortak yapacak işlerle uğraşmasından rahatsız olmayın. Hele TBMM’ye kadar giren bölücülerin ve bebek katilinin, hücresinden örgütü yönetmesine, egemenliğimize ve bütünlüğümüze karşı meydan okumasına aldırmayın. 2002’de dibe vuran ve dağılma sürecine giren PKK’nın, 2003’de işgalci ABD’nin koruması altında Irak’ın kuzeyinden düzenlediği saldırılarla pek çok insanımızı şehit etmesine, yine ABD’nin resmi kaynaklarınca yayımlanan bölünmüş Türkiye haritalarına önem vermeyin. PKK’lıların her yerde anayasa ve kanunları ayaklar altına almasına, güvenlik güçleriyle çatışarak, kamunun ve vatandaşın canına ve malına zarar vermesine, teröristbaşının posteri ve flamalarıyla varlığımıza saldırmasına ve bunlara kanunların uygulanmayışına bakmayın. Hapishanelerin tarihinde görülmediği kadar dolmasına, aile içi cinayetlerin akıl almaz boyutlarda artmasına, katledilen insanların doğranıp paketlenmesine, yeni yeni ve vahşice suç çeşitleriyle tanışmamıza, 2002-2007 arasında 20 bin kişinin intiharına, iş adamlarımızın rekor seviyede iflas etmesine, açlık ve işsizliğin zirveye çıkmasına, hakiminden savcısına, pek çok vatandaşın telefonunun dinlenmesine, korku toplumu oluşturulmasına, aile ve kamu düzeninin çözülme sürecine girmesine, ülkedeki yangının devam etmesine önem vermeyin!..
Bilmem anlatabildik mi?
Siz şimdi derin bir nefes alın, sonra tuzunuz da kuruysa; gururla yaşasın demokrasi, yaşasın özgürlükler, yaşasın barış ve kardeşlik diye haykırın. Unutmayın ki, bize hiç bir şey olmaz. Paranoyaya gerek yok. Çünkü biz dünya gücü oluyoruz!..
Evet şimdi soralım, “çözüm açılımından” ne çıkacak? Önümüzde iki ihtimal var.
Birincisi; 2003’den bu yana AB’ye uyum adı altında yapılan yasal düzenlemelerin, hızlandırılması. Bilinmeli ki, bu siyasi düzenlemelerin tamamı, bebek katilinin ve AB’nin de talepleridir.
Bu konuda tereddüdü olanlara tavsiyemiz, İnternetten “İHD yayınlar” yazıp tıklayınca, ulaşacakları kitaplardan “Kopenhag Siyasi Kriterleri ve Türkiye (Mevzuat Taraması)”nı tetkik etmeleridir. Daha önce de yazdığımız gibi bu kitapta, ABD, AB ve PKK istekleri ile iktidar yetkililerinin yaptığı ve yapacağı düzenlemelerin tamamının mevcut olduğu görülecektir. Bu proje kitaba, “Türkiye BOP”u diyoruz.
İkincisi; AB, ABD, PKK isteklerini bir kenara atıp, saldırıya uğrayan ülkemizin meşru savunma hakkına dayanarak kapsamlı ve planlı bir mücadele ile bölücü terörün yenilmesi. Aynen çağdaş hukuk devletlerinde olduğu gibi.
İki ihtimalli tablo böyle. Acaba “Çözüm açılımından” hangisi çıkacak? Karar verebilmek için, ısrarla “üst kimlik vatandaşlık” olmalı diyen Erdoğan’ın 31.07 2009 tarihli beyanatını da özetleyelim.
DTP muhatap alınacak. Kürtçe seçmeli ders olacak. Üniversitelerde Kürt dili ve edebiyatı bölümleri açılacak.
Siyasi partiler Kürtçe propaganda yapabilecek. Özel televizyonlar da 24 saat Kürtçe yayın yapabilecek. Hükümetin planında “genel af” yok, Abdullah Öcalan’ın cezası kesinlikle affedilmeyecek. (yani önce diğerleri, sonra Apo)
Sorunun cevabı belli. 2003’de başlatılan “demokratikleşme” süreci hızlandırılacak. Can çekişen terörün dirilmesine, bunca şehide, bunca akan kana sebep olmasına rağmen.
Demek ki, “çözüm açılımıyla”; akan kan ve gözyaşı daha da artacak, barış ve kardeşlik daha da bozulacaktır.
Belki de dünya gücü olmak bu (!)