AKP ve CHP evlatlarını yiyor

Fransız devriminin sonuçlarını en iyi özetleyen söz “İhtilal Satürn gibidir, kendi evlatlarını yer” sözüdür. Bu söz ’Danton’un Ölümü’kitabında George Büchner’in Danton’a söylettiği sözdür. Satürn benzetmesi ise, Roma Mitolojisi’ne dayanır. Roma Mitolojisi’nde Satürn tanrıların tanrısıdır. Bütün güç elindedir. Bir gün kulağına oğlunun tahtını elinden alacağı şeklinde bir fısıltı ulaşır. O andan itibaren krallığında doğan tüm oğullarını yemeye başlar.
1960 darbesinden son Milli Birlik Komitesi 14 kişiyi emekli etti. Yurt dışı temsilciliklerinde görevlendirdi. Yani ihtilal idaresi, birlikte ihtilal yaptıklarından bir kısmını tasfiye etti.
Bazıları AKP’nin yeni hegemonik güç olmasına giden süreci pasif devrim olarak niteliyor. Bakan Yılmaz, “Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bu ülkede sessiz bir devrim yaptı” diyor... Yine AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Cumhuriyet devriminin demokratik olmadığını belirterek “Biz devrimi demokratik bir şekilde yapıyoruz” diyor. Başbakan’ın farklı hedeflerimiz var demesi de, aynı kapıya çıkıyor. AKP, kendini sessiz devrim yapan bir parti olarak görüyor.
17 Aralık sonrası Gülen cemaati partiden ve devletten tasfiye edilmeye başlandı. Paralel devlet, Başbakan’ın ve siyasi iktidarın en önemli hedefi haline geldi.
Dünkü Cumhuriyet’in manşetinde de, AKP’nin önde gelen kurucularından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Kurucusu olduğumuz partinin dışına düşecek duruma geldik” diyor.

AKP evlatlarını yemeğe başladı.
Kılıçdaroğlu, CHP Genel Başkanı seçilince, partide devrim yapacağını söyleyerek partinin adını Yeni CHP koydu. Halkı kucaklayan bir parti olacak iddiası ile, daha önce CHP karşısında ve hatta CHP ile savaşmak için kurulan organizasyonları, CHP karşısında olan birçok medya mensubunu, CHP’nin tek parti dönemindeki uygulamaları nedeni ile partiyi mahkemeye verenleri, Atatürk’ü hazmedemeyenleri, ben
CHP’li değilim diyenleri, partiye topladı ve çoğunu üst yönetime aldı veya vekil yaptı. Arkasından kendini genel başkan olarak seçenleri yemeğe başladı. Önce, Önder Sav’la işbirliği yaparak, Baykal zamanında görev yapanları Parti Meclisinden ve milletvekilliğinden tasfiye ettiler.
Parantez içinde söylemek zorundayım ki Türkiye’de yalnızca ve tek ben 6 ay önce basına bilgi vererek, “Kılıçdaroğlu genel başkan olduğu sürece bir daha milletvekili adayı olmayacağım” dedim ve olmadım.
Kılıçdaroğlu daha sonra Önder Sav ve Önder Sav’la çalışanları tasfiye etti. Sonra da Parti Meclisi seçiminde yine dışarıdan kendisini destekleyenleri tasfiye etti.
Öte yandan Kılıçdaroğlu ilk göreve geldiği 22 Mayıs 2010 tarihinden beri 6 defa MYK değiştirdi.
Dün ve bugün, hiçbir yanlışı olmadığı halde Kılıçdaroğlu’nun tasfiye ettikleri, bugün otomatik olarak Kılıçdaroğlu’nun karşısına geçti.
CHP Genel Merkezi 22 ve 23. dönem milletvekillerini Cumhurbaşkanı adayını desteklemeleri için toplantıya davet etti. Genel Merkez ayırımcılık yaparak bazı arkadaşları hiç davet etmedi. Bazılarına yalnızca cep telefonuna mesaj gönderdi. Davet ettiklerini de sekreterlere arattılar.
Anlaşıldı ki protokole uygun bir mektup yazarak ve altına imza atarak 22-23. dönem milletvekillerini davet etmek parti yöneticilerinin aklına gelmedi veya parti içinde böyle bir nezaket kuralını akıl edecek kimse kalmamış.
En son olarak da Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanlığı seçimleri hakkında tatilcilere yer yer kürsüye yumruğunu vurarak şöyle dedi, “Bu ülkede yaşıyorsanız çocuklarınıza karşı sorumluluğunuz var. Adam gibi, tıpış tıpış sandığa gideceksiniz, demokrasinin gereğini yapacaksınız.”
Bu söz tabanın da tasfiyesi kadar ağır bir sözdür ve CHP’misyonuna aykırıdır.

Yazarın Diğer Yazıları