AKP nasıl oy kaybediyor?
Bugün farklı gibi görünen ancak iç içe gemiş iki konuyu ele alacağım. Bazı çevrelerde “ne yaparsak yapalım AKP oy kaybetmiyor” şeklinde bir ön yargı var. Bu ön yargı çürük ve yanlış. Çünkü rakamlar aksini gösteriyor. 2007 genel seçimlerinde % 47 oy alan AKP’nin oyları 2009 yerel seçimlerinde % 39’a düştü. Demek ki AKP’nin oyları düşüyor. AKP oyunun genel oy içinde ancak % 8-10’u kemik oy veya tavizsiz oy diyebileceğimiz oydur. Bunun dışındaki bütün oylar AKP’ye o seçim için verilen oydur.
Anket şirketlerinin anketlerde sordukları sorulardan birisi de “Eğer şimdi seçtiğiniz partiyi seçmese idiniz hangi partiye oy verirdiniz?” şeklinde bir sorusu vardır. Bu soruya “başka hiçbir partiye oy vermezdim” diyen seçmenler o partinin kemik oyu diyebileceğimiz oyunu oluştururlar. Değişik anket şirketlerinin yaptığı araştırmalarda örneğin AKP seçmeninin % 35’i “eğer AKP’yi seçmese idim MHP’yi seçerdim” cevabını vermektedir. Özetle, “ne yaparsak yapalım AKP oy kaybetmiyor” ön yargısı, aslında “ben seçmenler iletişim kurmak için doğru stratejiyi uygulayamıyorum, yeterince çalışmıyorum ve yeterince inanmıyorum” demenin bir başka şeklidir. Oysa seçmen ile doğru iletişim inanın doğru sonucu üretecektir.
Şimdi gelelim ikinci konuya. Pınar Selek ile ilgili çok önemli bir iddia var. Selek’in 9 Temmuz 1998 saat 14.15’te Mısır Çarşısı’nnda patlayan ve toplam 17 kişinin ölümüne ve 111 kişinin yaralanmasına yol açan bombalamanın faili olduğu ileri sürülmüştür. (Bazı gazeteler 7 kişinin öldüğünü yazmaktadır oysa 7 Türk, 3 Alman, 3 Fransız, 2 Norveçli ve 2 Iraklı hayatını kaybetmiştir.) Önce polis ve savcılık patlamanın tüp gaz patlaması olduğunu belirtmiş ise de sonra bir PKK bombalaması olduğu ileri sürülmüştür. Selek iki kez Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yargılanmış ve beraat etmiş. Yargıtay ise her ikisinde de Selek’in suçlu olduğunu düşünerek Selek’in mahkum edilmesini Ağır Ceza Mahkemesi’nden talep etmiş. Duruşma dosyasını okumadığımız için Selek’in suçsuz mu suçlu mu olduğunu söyleyemeyeceğim. Üzerinde bir Ağır Ceza Mahkemesi ile Yargıtay’ın anlaşamadığı bir hususta söylenecek her şeyin bilgi değil inanç olduğu ortadadır. Ve Selek’e inanan ve destekleyen çok insan olduğu görülmektedir.
9 Şubat 2011’de 12 Ağır Ceza Mahkemesi Selek’i tekrar ve üçüncü defa yargılamış ve suçsuz bulmuştur. Savcı bu kararı da temyiz etmiştir. Yargıtay Ceza Kurulu son kararı verecektir. Dileriz gerçekten adalet tecelli eder ve Selek suçsuz ise 13 sene süren bir yargılamadan sonra aklanarak normal yaşamına ne kadar dönebilir ise o kadar döner. Ancak dikkat çekici husus 12. Ağır Ceza Mahkemesi yargılamayı yaparken Pınar Selek’in Almanya’nın başkenti Berlin’de olmasıdır. Doğru veya yanlış 17 kişiyi bomba kullanarak kitle katliamı sonucu öldürmekle suçlanan bir sanık yargılama devam ederken yurtdışına çıkmıştır.
Öte yandan gazeteci Vedat Yenerer, Ümraniye soruşturması kapsamında gözaltına alınmış ve yargılanmıştır. Yenerer’in evinde olmayan bir tabancanın ve mermilerinin “sehven” iddianameye girdiği ortaya çıkmıştır. Ayrıca Yenerer’in evinde bulunan ve iddianamede “vahim silah” diye anılan 148 yıllık bir antika tüfeğin de aslında silah niteliğini yitirdiği, ateş edemeyeceği, mermisinin de Türkiye’de (belki de dünyada bulunmadığı) ortaya çıkmıştır. Ancak bütün bunlar olurken Vedat Yenerer 11 ay hapishanede kalmıştır. Tutuklandığını öğrenen dayısı kalp krizi geçirerek ölmüştür. Eşi hastalanmış ve ağır bir ameliyat geçirmiştir. 11 ay sonra Yenerer tahliye
edilmiştir.
Vedat Yenerer, savaş muhabiridir. Kuzey Irak’tan Afganistan’a, Afrika’dan Bosna Hersek’e uzanan her çatışma coğrafyasında Vedat Yenerer yanında kameramanı ile dolaşmıştır. Sadece kamera önünde konuşmakla kalmamış, bu savaş coğrafyalarında yaşadıklarını birkaç cilt kitapta toplamıştır.Ve yargılaması devam eden V. Yenerer, Türkiye’den ayrılamamaktadır. Yenerer öyle katliam ile suçlanmamaktadır. Üyesi olduğu iddia edilen örgütün yani Ergenekon’un varlığının ispatlanmadığı mahkeme kararı ile sabittir. Ve Selek Berlin’de dolaşırken, Vedat Yenerer, mesleğini yapamamakta, Türkiye’den ayrılamamaktadır. Buna çifte standart denilmez mi?