AKP hükümeti tarafından PKK’ya karşı alınması gereken kısa vadeli
PKK’nın müzakere sürecinde AKP Hükümetini baskı altına almak amacı ile kentsel ve kırsal alana yayılan kapsamlı bir saldırı için hazırlık içinde olduğunun altını çizmiştik. PKK bu eylemleri ile 2010’da elde etmiş olduğu mevzileri korumak ve genişletmek, ele geçirmiş olduğu girişim üstünlüğünü sürdürmek istemektedir. (Yeniçağ, 3 Ocak 2011) AKP Hükümeti, Türkiye Cumhuriyeti devletinin daha fazla yıpranmasını istemiyor ise kısa vadeli seçim çıkarları nedeni ile PKK’ya karşı etkin önlemler almaktan kaçınmamalıdır. Başbakan Erdoğan’ın son günlerde yapmış olduğu açıklamalar terör örgütüne karşı etkisiz söylemlerden öteye geçememektedir. Başbakan “Türkiye üzerinde ameliyat yaptırmam” demektedir, ancak izlediği politikalar ile Türkiye’yi masada kalacak şekilde narkozlamaktadır. Oysa ivedilikle alınması gereken bir dizi somut önlem vardır.
AKP Hükümetinin PKK’ya karşı alması gereken kısa vadeli önlemler şu şekilde sıralanabilir:
1) Abdullah Öcalan, tarihte hiçbir terör örgütü liderine nasip olmayacak şekilde ’İmralı Yüksek Güvenlikli Hapishanesi’nden terör örgütünü yönetmekte ve siyaset yapabilmektedir. Bu durum akıl sınırlarını zorlamaktadır. Bir El Kaide liderinin bir Amerikan veya AB ülkesi hapishanesinden Öcalan’ın yaptıklarını yapması mümkün müdür? Tabii ki değil. Çünkü ABD ve AB, El Kaide ile pazarlık yapmamaktadırlar. Bugün Öcalan’a sağlanan örgütü yönlendirme ve siyaset yapma imkanı, AKP Hükümeti ile Öcalan/PKK arasındaki müzakere sürecinin bir parçasıdır. Ulaşılan aşamada yapılması gereken Öcalan’ın terör örgütünü yönlendirme imkanının elinden alınması ve avukatları ile hukuki konular dışında bir konuşma yapmasının engellenmesidir. Sadece bu önlemin alınması dahi PKK’nın dengesini büyük ölçüde bozacaktır. Kafa ile vücut arasındaki bağın kopması gibi bir sonuç ortaya çıkacaktır.
2) A. Öcalan’ın hapishaneden verdiği emirler çerçevesinde terör eylemleri gerçekleştirilmektedir. Örneğin Mayıs 2010’da İskenderun’da 7 askerimizin şehit olması ile sonuçlanan eylem daha sonra “ateşkese” kadar süren eylemler Öcalan’ın emri ile gerçekleşmiştir. Bu eylemlerdeki sorumluluğundan dolayı derhal Öcalan hakkında dava açılmalıdır. Hapishanede olmak mahkumu işlediği yeni suçlar konusunda takibata uğramaktan kurtarmaz.
3) Terör örgütünün halk üzerinde kurmuş olduğu baskının etkisizleştirilmesi ve Güneydoğu Anadolu’da halkın özgürleştirilmesi için öncelikle güvenlik güçlerinin üzerinde uygulanan psikolojik baskı ortadan kaldırılmalıdır. Güvenlik güçleri, terör ile mücadele etmenin hesabının daha sonra kendilerinden sorulacağı psikolojisi içine itilmiştir. Dağda namlunun ucunda PKK’lı teröristi gören güvenlik görevlisi ateş etmeden önce “ceza alır mıyım komutanım?” diye sormaktadır.
4) TRT Şeş’te sürmekte olan ve bir kısmı bölücü Kemal Burkay ekibinden olan unsurların bölücü programlarına son verilmelidir.
5) AB Uyum Yasaları çerçevesinde güvenlik güçlerinin elinden alınan terörle mücadelenin hukuki imkanları tekrar sağlanmalıdır. Bu hukuki imkanların ortadan kaldırılması, güvenlik güçlerinin terör ile etkin mücadelesini büyük ölçüde engellerken PKK’nın hareket alanını genişletmektedir.
6) Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve Milli İstihbarat Teşkilatı’nın Kuzey Irak’ta PKK’nın lider kadrosuna karşı etkin eylemler gerçekleştirmesinin önü açılmalıdır.
7) Barzani güçlerinin PKK’ya karşı, başta terör örgütüne lojistik sevkiyatın engellenmesi olmak üzere, etkin önlemler almaya sevk etmek için ekonomik ve siyasi baskı yapılmalıdır.
8) PKK’nın kentlerde gerçekleştirmiş olduğu ve genellikle çocukların kullanıldığı eylemlere karşı daha yaratıcı, akılcı ve etkili önlemler alınarak bu tür eylemler engellenmelidir.
9) AKP Hükümeti Kürt Açılımı politikasını askıya aldığını açıklamalıdır.
Sonuç olarak; Türkiye, terör karşısında ne kısa vadede, ne de orta ve uzun vadede çaresizdir. Ancak AKP Hükümetinin şimdiye değin izlediği politikalar, ülkenin çaresiz kalmasına ve terör örgütünün siyasal kolunun, girişim üstünlüğünü ele geçirmesine yol açmıştır.