Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU
Sadi SOMUNCUOĞLU

AKP, Hizbullah ve Mustazaf-Der hakkında

Ülkemizin bütünlüğü ve güvenliği açısından büyük önem arz eden “Hizbullah” meselesi, siyasi gündemi iyice germiş durumda. Tartışmalar aydınlatıcı olmaktan ziyade, hakaret ve suçlama çerçevesinde yürütülüyor. Kamuoyuna doğru bilgi vermekten, nedense hep kaçınılıyor.
Bilindiği gibi “Hizbullah” örgütünün cinayetleri 2000 yılında yapılan operasyonlarla ele alındı. Örgüt, “satır cinayetleri”, “mezar evler”, “domuz bağlarıyla öldürülmüş insanlar”, “enseden bir kurşunla yapılan infazlar” ve 2001 yılında Diyarbakır’ın sevilen Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’a düzenlenen suikastla kendini resmen ele verdi. 188 cinayetin işlendiği iddiasıyla pek çok kişi tutuklandı ve yargılamalar yapıldı.
2004 yılında yasalaşan tutukluluk süresini belirleyen Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 102. Maddesi’nin 31 Aralık 2010 tarihinde yürürlülüğe girmesinin ardından Hizbullah terör örgütünün liderleri olduğu iddiasıyla yargılananlar serbest bırakıldı. Toplumda büyük bir infial uyandıran bu uygulamanın bazı karanlık noktalarının aydınlatılması gerekiyor.
Bunlar:
1) Yargılaması toplam 10 yıl süren Hizbullah davasının dosyası, Adli Tıp’ta niçin 5 yıl bekletildi?
2) İlgili mahkeme tarafından bazı sanıklar hakkında ağırlaştırılmış müebbet ve muhtelif ağır cezalar verilmiş ve dosya Yargıtay’a henüz gelmişken, gerekli incelemeye vakit bırakmadan 2004’den beri ertelenen CMK/102 niçin yürürlüğe sokuldu?
3) Haklarında henüz hüküm verilmemiş, 10 yıldır tutuklu olan ve duruşması devam eden sanıkların CMK/102’ye göre tutuksuz yargılanmaları uygun görülebilir. Ama mahalli mahkemece ağır cezalara çarptırılmış, dosyaları Yargıtay’a intikal etmiş ve incelemesi süren sanıkların, 10 yıl tutuklu kaldılar diye salıverilmelerinin mantığı ne olabilir?
4) Bu sanıklara verilen ağır cezalar, şimdi Yargıtay’ca onaylandığına ve salıverilenlerin çoğu da kaybolduğuna göre, burada bir suç hali yok mu? Bu hükümlülerin kaçabilecekleri düşünülmemiş olabilir mi? Bunun sorumlusu kimlerdir?
5) Salıverilen sanıklar emniyetçe niçin takip edilmemiş ve her gün karakola yoklamaya gitmedikleri bilindiği halde niçin günlerce aranmamışlardır?

***


Bir diğer tartışma konusu da, AKP Milletvekillerinin Mustazaf-Der’i ziyareti ve bu örgütün Hizbullah’la ilgisidir. Bunun için Samanyolu Haber.com “Kim bu Mustazaflar?..” başlığı altında verdiği bilgilere bakalım: (6.5.2007)
“Genelkurmay’ın 27 Nisan tarihli bildirisinde yer alan konulardan birisi dikkat çekiciydi. Ve ortaya Mustazaf-Der adlı sözde sivil toplum kuruluşu çıktı.
Genelkurmay bildirisinde, askerin rahatsızlık gerekçesi olarak saydığı etkinliklerden biri de Güneydoğu illerinde gerçekleştiriliyordu
Bildirinin hemen ardından bütün gözler metinde sözü geçen etkinliklere çevrildi. Genelkurmay’ın şikayetçi olduğu olayların başında gelen söz konusu etkinlik hakkında ilgi çekici bilgilere ulaşıldı. Bu etkinliği gerçekleştirenler arasında Mustazaf-Der adlı kuruluş bulunuyordu. Türkiye bu derneğin adını son zamanlarda sık sık duyuyordu.
‘Mustazaf-Der ve Hizbullah’
İstihbarat raporlarına göre, Mustazaf-Der, yasadışı Hizbullah grubunun legal örgütlenmesi niteliğinde. Dernek, Diyarbakır, Adana, Bingöl, Gaziantep, Konya, Mardin, Siirt, Şanlıurfa, Van, İstanbul, Osmaniye ve Ağrı illerinde faaliyet gösteriyor.
‘Başkanı Hizbullah Davası Avukatı’
Mustazaf-Der’in Başkanlığını, Hizbullah ana davası sanıklarının savunmasını üstlenen ve örgüt üyeliğinden altı yıl üç ay mahkumiyeti olan avukat İshak Sağlam yapıyor. Derneğin kurucuları arasında Hizbullah davasından yargılanan çok sayıda isim de bulunuyor.
İstihbarat raporlarında ayrıca, İkra, İhya, Umut, Has, Seher, Kardeş, Anadolu Gençlik ve Ay adındaki derneklerin de Mustazaf-Der ile aynı çizgide olduğu dile getiriliyor.”
Medya haberlerine göre; İsrail’in son Gazze saldırılarını protesto eden mitingi Mustazaf-Der düzenlemiş. Sözü geçen “Kutlu Doğum Haftası” mitingine Danıştay saldırganı Alparslan Aslan da katılmış. Seçimlere bağımsız adaylarla katılmaktan son anda vazgeçen örgüt, AKP’yi destekleme kararı almış.
Hizbullah ve Mustazaf-Der’in fikri yapısının “ırkçı” ve “siyasi ümmetçi” olduğu anlaşılıyor. Gerçekleri, sadece gerçekleri öğrenmek hakkımız değil mi?

Yazarın Diğer Yazıları