Akil hortlatması!..
İlk not; Normal şartlarda beni hiç ilgilendirmez. Bugünkü yazımızda, bahse konu olan kişiliklerin özel hayat tercihleri ve inançları ile ilgili bazı bilgilere mecburiyetten giriyorum. Amacım, asla, kişileri yermek veya hakaret etmek değil. Malum yapı ve zihniyetin gerçek yüzünü bir daha faş edebilmek adına bu doneleri kullanmak zorunda kalacağım. Çünkü büyük fotoğrafı çok iyi tamamlıyor ve anlatıyor.
***
Avukat Mehmet Uçum; Cumhurbaşkanı Başdanışmanı. 1965 Kars doğumlu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. "Çözüm süreci"nde "akil insanlar" Doğu Anadolu bölgesi listesinde yer aldı ve görev yaptı. PKK yanlısı, "çocuklar için adalet çağrıcıları" diye "terörle mücadele kanununun mağduru olan çocukların sorunlarını gündeme taşıyan" bir sivil inisiyatifte(!) etkin görev yapıyor. Hızlı TESEV'ci. 7 Haziran 2015'te AKP Kars milletvekili oldu. 1 Kasım'da aday gösterilmedi. R. Erdoğan seçimlerin ardından Uçum'u Cumhurbaşkanı Başdanışmanı olarak atadı.
Mehmet Uçum'u üniversite yıllarından bu yana yakından tanıyanlar "fakültede hızlı aşırı solcu ve ateistti" diyor. Bir ablasının Ermeni ile evli olduğu ve Londra'da yaşadığı söyleniyor. Sahip olduğu hukuk bürosunun aşırı sol örgütlerin davaları ile yakından ilgilendiğine dikkat çekiliyor. Eski Anayasa Mahkemesi raportörü AKP'li Osman Can ile yakın ilişkilerine ve saraydaki konumlarına binaen maddi refah seviyelerine işaret ediliyor.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı olduktan sonra medyada daha çok duyar olduk Mehmet Uçum'u. Başkanlık sisteminin hararetli savunucularından. Konuşmalarında en dikkat çekici nokta; kesinlikle Türk ve Türk Milleti kavramlarını ağzına almaması. Bunun yerine "Türkiye halkı" demesi. Onunla birlikte Almanya gibi ülkelerde bazı toplantılara katılanlardan dinledim; Uçum'un özellikle Kürt lobilerine Anayasadan Türk Milleti kavramının çıkarılması için yaptığı kulis faaliyetlerini.
Sonunda bombayı da patlattı. Yeni anayasadan Atatürk'ün silineceğini. Sadece Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu lideri olarak girişte yer alacağını söyledi.
Yoksa, buna da şükretmek zorunda mı kalacağız?..
Bir de kendi ağzından tanıyalım Mehmet Uçum'u. Habertürk gazetesinden Kübra Par'a verdiği röportajdan;
"Sol hareketin içinden geldiğinizi duydum, doğru mu?
Evet. Karslıyım. 1980 öncesine Kars'ta solun hâkimiyeti vardı. Ağabeylerim, amcalarım sol hareketin içindeydi. 12-13 yaşında politik faaliyetlere katıldım. Eski Türkiye Komünist Partisi'nin gençlik kolundaydım.
AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan'la yolunuz nasıl kesişti?
Uzun yıllar AK Parti'ni demokratikleşme sürecine destek verdim. 'Yetmez ama evet' platformu içindeydim. 2010'da TMK mağduru çocuklar ile ilgili bir toplantıda Tayyip Erdoğan ile bir araya geldik. Bunun bir çocuk sorunu olduğunu anlattım. "Bu sorunu çözeceğiz" dedi. Sonraki süreçte yeni Anayasa konusunda Osman Can ile çalışmalar yaptık. Sonra Akil İnsanlar Heyeti'ne davet edildim. 7 Haziran'da Kars'tan milletvekili seçildim. 1 Kasım'da anayasa konusunda daha fazla katkıda bulunacağımı düşündüğüm için milletvekilliği yerine bu görevi tercih ettim.
Solcu olarak AK Parti ve Erdoğan'a mesafeli bakmıyor muydunuz?
Hayır. Latin Amerika solculuğuna yatkındım. Modern Batı solculuğu dindarları gerici olarak görür. Latin Amerika solcuları ise meseleyi dindarlarla birlikte toplumu değiştirme üzerine kurar. İnanç olgusu ve dindarlık kaçınılmaz bir gerçektir. Bu değerleri dışlayarak sol politikalar üretemeyiz.
Solcu olmanız Erdoğan ve ekibiyle aranızda sorun yaratıyor mu?
Hiçbir sıkıntı yaşamadım. Hayatımda değişen bir şey yok. Üzerimde mahalle baskısı hissetmiyorum. Seküler hayat tarzımı sürdürüyorum, bu Cumhurbaşkanımızla ilişkimizi etkilemiyor."
En başta belirttiğim gibi kimseyi ve de onların yakınlarını özel hayattaki tercihlerinden, siyasi düşünce, dini inançlarından dolayı suçla(ya)mam. Fakat, söz konusu kişilik Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve geçmişteki faaliyetleri de ortada. Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bekasını yönelik bölücü ve yıkıcı faaliyetlerde aleni. Her gün yeni bir hamle geliyor. Gizli saklıları da yok!..
Saltanatın sözcülerinden bir gün biri diğer gün başka biri sazı eline alıyor. Sırasıyla çıkıp zehri milletin bünyesine zerk etmeye çalışıyorlar. Bazen yemiyor. Fazla geliyor!.. Ummadıkları tepkiler de alabiliyorlar. O zaman bir geri yapıyorlar. Farklı bir kanattan atağa kalkıyorlar. Aslında, pazılın parçaları farklı kimliklerin elleriyle tamamlanıyor.
Öyle bir sinsi operasyon yürütüyorlar ki!..
TRT ekranlarından "namaz kılmayan hayvandır" söylemleri ve Melih Gökçek'in, hanımlara özel metro vagonu projeleri ile mütedeyyin insanları afyonluyorlar. TRT'nin iftar saati programlarında R. Erdoğan'a yakılan yağlar da cilası. Şehit cenazelerini istismar edip, bir de CHP'lilere saldırarak milliyetçi kesimi okşuyorlar. İftar saatlerinde yapılan ev ziyaretleri ve düzmece yer sofrası fotoğrafları. Milleti uyuştura uyuştura, uyuta uyuta, saflarını sıklaştırmaya çalışıyorlar.
Ne için?
İçinde Türk ve Atatürk olmayan yeni anayasa için,
R. Erdoğan'ın başkanlık adlı Baas rejimi için.
Ne ile?
Ortaya karışık IŞİD-PKK söylem ve siyaseti ile!..
Yerseniz!..
Son not; Anayasanın ilga edilmesine yönelik faaliyetler bu kadar ortadayken; Anayasamızı korumakla görevli Anayasa Mahkemesi neden susar? Neden resen harekete geçmez? Yargıtay ve Danıştay'dan sonra sıranın Anayasa Mahkemesi'ne geleceğini bilmiyorlar mı?.. En az bunun kadar acı!.. Başta Barolar Birliği olarak anlı şanlı sivil hukuk örgütü yöneticileri neredeler? Yoksa onların da bir Londra'ları mı var?..