Akıl bunun neresinde?
Irak’ta pis bir tezgâh Türkmenleri katlediyor, ne Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ne Dışişleri Bakanından çıt
çıkmıyor.
Bu niye böyle oluyor diyen Bahçeli’ye, partisi ve Genel Başkanı adına Hüseyin Çelik, “Biz Türkmenlerle oy avcılığı olsun diye ilgilenmiyoruz” diye köpürüyor. Sayın Çelik, Türkmenler Türkiye’deki seçimlerde oy mu kullanıyor? Gariplerin Türkiye’de bir iki yakını ya var ya yok.
Çelik’in devamla söyledikleri çok daha ilginç:
“-Sayın Bahçeli, Allah aşkına siz kaç kere Bakü’ye, Bişkek’e, Taşkent’e, Kırım’a Lefkoşa’ya gittiniz? Sayın Başbakan Türkiye’nin herhangi bir vilayetine gider gibi buralara gitti...”
Bu satırların yazarı Sayın Bahçeli’nin Irak Türkmenleri ile ilgisini yetersizin de altında bulur, çünkü şahit olduğu konular vardır. Amma aynı konuda Erdoğan’ı “Sen gitmedin, biz gittik” diye savunmak, (edebiyatta bunun tam karşılığı nedir, tam bilemiyorum amma) “gerçeği bir başka gerçekle ters çevirme” nin ta kendisidir.
Kıbrıs’a, Denktaş’ı sıfırla çarpmak ve karşılığında AB üyesi olma hayali ile gittiniz, duvara tosladınız. Kerkük’teki durum apaçık ortada. Gittiğiniz diğer yerlere ABD’nin mesajlarını götürmek önemli şiarınız değil miydi? Libya gibi, Mısır gibi, Suriye gibi gittiğiniz her yer bugün kan gölü ve sıktığınız pek çok el, bugün artık ölü!
Hele, “Sayın Bahçeli siz uçağa binmekten korkan, Ankara’da kuluçkaya yatmış bir zavallısınız” ve “Bütün anketlerde Başbakanın itibarı diğerlerinin toplamından 5 kat fazla. Senin 5 kuruşluk itibarın var” istiskali, bu ekibin MHP’yi aşağılamada ulaştığı yeni bir zirve.
İşte biz dünkü yazımızda bu durumlardan söz etmiştik.
AKP’nin değirmenine yıllarca su taşırsınız, bir gün, “Bugün kendi suyundan iç” dediğinizde, karşılık olarak Sayın Hüseyin Çelik’i görüsünüz.
Çünkü Kapitalizmi ekonomik sistem olarak tercih edenlerden ancak bu beklenir. Demek ki esas olan, AKP’nin değil, milletin değirmenine su taşımaktır. Biliyorum, bu tür ifadeler MHP yönetimini çileden çıkartıyor.
Biz, AKP’ye değil, AKP’nin milletin hayrına yaptıklarına destek veriyoruz, bir insan bunu nasıl anlamaz, diyorlar.
Biz de, AKP’nin millet için, “Kapalı alanlarda sigara yasağından başka” yaptığı tek bir şey yok, çıkartılan her kanundan ya Haçlılar, ya Dış güçler, ya İsrail ve bunların sermayedarları ile PKK kârlı çıkıyor, diyoruz.
12 yıllık iktidarları döneminde her şeyi sattılar. Şimdi önümüze icraat olarak TOKİ evlerini koyuyorlar. Millet TOKİ evlerini kendi parası ile satın alıyor, TOKİ köşeyi dönüyor. O kadar ki, kazanılan paraların akıbeti meçhul olduğu için TOKİ ve daha pek çok kurumun hesapları Sayıştay denetiminden kaçırıldı.
Önümüze bölünmüş yolları, hızlı trenleri ve Boğaz köprülerini koyuyorlar.
İyi de, bunlar borçla yapılıyor.
O zaman, nereye gitti satılan her şeyin ve vatan topraklarının parası ve Türkiye’nin borç toplamı nasıl oldu da cumhuriyet tarihini borç toplamını üçe katladı?
Dedik ya, AKP, gerçeği bir başka gerçekle örtmenin ustası.
Dahası...
Yine Hüseyin Çelik, “Çözüm sürecinin kâbus olarak görülmesini, şehit kanı üzerinden siyaset” olarak niteliyor.
Asıl şehit kanı üzerinden siyaset tam da Sayın Hüseyin Çelik’in bu dediğidir.
Yandaş gazeteler bile, “Hasta ve yaşlı PKK’lılar gitti, 2 bin yeni üye aldılar” manşeti atar; örgüt silahlı militanların katıldığı törenle “şehit mezarlıkları” açılışı yapar; Doğu ve Güneydoğu’daki illerde kontrol güvenlik güçlerinden çıkıp PKK militanlarının inisiyatifine geçerken, sürece hâlâ “çözüm süreci” demek, şehit kanı üzerinden siyaset yapmanın ta kendisidir ve “süreç başlayalı kan dökülmüyor” demek kötü bir gerçeği yapay bir gerçekle örtmenin Sayın Hüseyin Çelik’çe ifadesidir.
Bu kadar tekme MHP’yi uyandırır mı dersiniz?