Akdeniz'de yolcu uçağı uçuramayacağız!..
İç gündem, Meclis'teki Cumhurbaşkanlığı görünümlü Anayasa değişikliği paketine kilitlendi. Sabahtan akşama fire toto oynanıyor!.. Türkiye'nin hayati fireleri itina ile gözden kaçırılıyor!.. Bunlardan birisi, Cenevre'de başlayan Kıbrıs görüşmeleri. Gerçekler, Türk dünyasından ustalıkla gizleniyor. İç destekli dış dayatmalara boyun eğersek, sadece, şehit kanları ile suladığımız yavru vatanı kaybetmeyeceğiz... Akdeniz'de yolcu uçağımızı bile uçuramayacak hale düşeceğiz... Kamuoyu olarak uyanık olmazsak çok acı kayıplar vereceğiz ama iş işten geçecek!..
Millî Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım, Cenevre görüşmeleri devam ederken, YENİÇAĞ'a haritalarla çok önemli açıklamalar yaptı. Akdeniz'de başımıza nasıl bir çuval geçirilecek?.. Ümit Yalım'ın anlattıklarını tane tane ve ağır ağır okuyun lütfen!.. Bu arada, AKP iktidarının uluslararası belgeyle KKTC'yi tanımadığını nasıl tescil ettirdiğine de bakın!..
2004 Annan Planı öncesi ve sonrası
"Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde yaşayan Türk soydaşlarımıza, evet demesi halinde, AB vatandaşlığı, dünyanın her tarafında iş garantisi, KKTC'ye uygulanan ambargoların kaldırılacağı, Magosa Limanı ile Ercan Havaalanı'nın uluslararası ticarete açılacağı garantisi veriliyordu.
Bazı aydınların, Annan Planı ile toprak kaybedeceğimizi söylemeleri ve bu planın asıl hedefinin, Kıbrıs'ın etrafında bulunan petrol yataklarının Rumlar tarafından kullanılması olduğunu dile getirmeleri, çok sayıda karşıt görüşlü sözde aydınlar tarafından etkisiz hale getiriliyordu. Sözde aydınların cevapları hep aynıydı. "Ne petrolü, Kıbrıs'ın etrafında petrol yok" diyorlar ve halkı da buna inandırıyorlardı. Hâlbuki Güney Kıbrıs Rum Yönetimi(GKRY), referandumdan bir yıl önce, Mısır ile Münhasır Ekonomik Bölgelerin Sınırlandırılması Anlaşması'nı, 17 Şubat 2003'te imzalamış ve anlaşma Birleşmiş Milletler'in 52 numaralı Deniz Hukuku Bülteni'nde yayınlanmıştı.
Türkiye'nin 7.000 km. kare Kıta Sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölgesini işgal eden GKRY-Mısır MEB Sınırlandırma Anlaşması, Şubat 2004'te Birleşmiş Milletler'e tescil ettirildi.
AKP'nin KKTC'yi tanımadığının tescili
Dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve yönetimindeki Birleşmiş Milletler Daimi Temsilciliği işi ağırdan almış ve yaklaşık olarak 13 ay sonra bilgi notu ile GKRY-Mısır Anlaşmasına itiraz etmiştir. Bilgi Notu'nda KKTC yazılmamış, sadece Kıbrıslı Türkler ifadesine yer verilmiştir. Böyle bir yazı tekniği, Türk Dışişleri Bakanlığı'nın KKTC'yi tanımadığı anlamına gelmektedir. (UN Law of the Sea Bulletin No.54, Page 127)
Her iki evraka bakıldığında, GKRY'nin, Türkiye Cumhuriyeti'ne ait 7 bin km. karelik kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgesini işgal ettiği açıkça görülmektedir. Yani Türkiye'nin petrol ve doğal gaz çıkarabileceği 7 bin km. karelik alan işgal edilmiştir. Bu konu Annan Planı Referandumu öncesinde ve sonrasında kamuoyundan ustalıkla saklanmıştır.
Tayyip Erdoğan ve AKP Hükümetinin 2004 Annan Planı ile Rumlara vermeyi taahhüt ettiği Türk toprakları kamuoyundan gizleniyordu.
Plana evet diyen soydaşlarımıza verilen sözlerin hiçbirisi tutulmamış ve soydaşlarımız aldatılmıştır. Plana evet diyen Türk tarafı kaybetmiş, hayır diyen Rum tarafı 1 Mayıs 2004'te AB üyeliğini kazanmıştır.
Cenevre görüşmelerinde neler olacak?..
Cenevre görüşmelerinde, Rum tarafının 2004 Annan Planı'ndan daha ağır şartları öne süreceği beklenmektedir. Rum tarafının, KKTC'de bulunan Türk askerinin çekilmesi ve garantörlüklerin kaldırılması başta olmak üzere azami miktarda toprak talep edeceği Rum basınına yansımıştır. AKP Hükümeti'nin Kuzey Kıbrıs'taki Türk askerlerini 2/3 oranında çektiği haberleri Mart-Nisan 2016'da yerli ve yabancı basın tarafından yayımlanmış ve anılan haberler AKP Hükümeti tarafından yalanlanmamıştır. AKP Hükümeti'nin daha anlaşma sağlanmadan adadaki Türk askerini çektiği anlaşılmaktadır.
Güney Kıbrıs'ta konuşlu Rum Milli Muhafız Ordusu, tek bir askerini bile geri çekmezken önemli miktarda Türk askerinin Kuzey Kıbrıs'tan çekilmesi stratejik bir hatadır. Üstelik Güney Kıbrıs'ın Baf bölgesinde 1998 yılında kurulan Yunan Hava Kuvvetleri Üssü 19 yıldır faaliyettedir. Üste bulunan Yunan savaş uçakları KKTC'de bulunan Türk soydaşlarımız için potansiyel bir tehdittir.
2004 Annan Planı'nda verilen topraklara ilave olarak Dipkarpaz ve Maraş bölgesi ile Geçitköy Barajı'nın da Rumlara verilmek istendiği gündeme gelmiştir.
Böyle bir tavizin gerçekleşmesi halinde, Türkiye Ege Denizi'nden sonra Akdeniz'de de kuşatılmış olacaktır. Türkiye'nin güneyindeki deniz yetki alanları 12 mil geriye çekilecek ve Ercan Tavsiyeli Hava Sahası kaybedilmiş olacaktır. Türk Deniz Kuvvetleri ve Türk Hava Kuvvetleri ile Türk Deniz Ticaret Filosu ve Türk Havayolu şirketlerinin hareket alanı kısıtlanacaktır. Ayrıca Dipkarpaz ile İskenderun Körfezi arasındaki petrol ve doğal gaz sahalarının önemli bir bölümü de Rum tarafının kontrolüne geçecektir.
Kıbrıs Müzakerelerinin nihai maksadı, ABD'nin, Geçitkale'de Hava Üssü, Gazi Magosa'da Deniz Üssü kurmasını sağlayarak "çevreleme stratejileri" bağlamında Orta Doğu'nun çepeçevre kontrol altında tutulması ve İsrail'in güvenliğinin sağlanmasıdır."
Not; Yarın, AKP, CHP ve MHP milletvekillerine gönderilen e-posta...