Ahmet Altan veya Türk Milliyetçileri Kimlerdir
Ahmet Altan Taraf’ta 5 Ocak 2011’de “Sertlik ve Zeka” başlıklı yazısında Türk milliyetçilerine ve MHP’ye ağır hakaretler içeren bir makale yayınlamıştır. A. Altan makalesinde, Türk milliyetçilerini hayatta başarısız kişiler olarak nitelendirmekte, MHP’yi ise Kürt sorunundan beslenmekle suçlamaktadır. Altan’a göre Türk milliyetçileri bireysel başarısızlıklarını örtmek amacı ile grup içinde başarıyı arayan, grubun başarısı ile kendi başarısızlıklarını örtmek isteyen kişilerdir.
Altan, Türk milliyetçisi siyasetçilerini de bu insan kitlesini sömüren kifayetsizler olmakla suçlamaktadır. Üstelik Altan’a göre Türk milliyetçisi siyasetçilerin Türkiye’nin önüne koyduğu bir projede yeri yoktur. Altan’ın makalesinde ileri sürdüğü görüşler bir fikrin eleştirisi değil, kişilik üzerinden yapılan hakaretlerdir.
Altan’ın Türk milliyetçilerine hakaret etmesinin nedeni, Türk milliyetçiliği karşısında hissetmiş olduğu eziklik ve Türk milliyetçiliğine karşı duymuş olduğu şiddetli nefrettir. Çünkü Altan’ın nefret ettiği ve yıkılması için çalıştığı Türkiye Cumhuriyeti, Türk milliyetçiliği fikriyatı üzerine ve Türk milliyetçileri tarafından kurulmuştur.
Altan’ın savunduğu sosyalizmin karşısında en sert ve tavizsiz entelektüel mücadeleyi verenler, Türk milliyetçileri olmuşlardır. Komünist çetelerin Türk milliyetçilerine yönelik “devrimci terör” karşısında yılmayan ve ezilmeyen, Türk milletinin nefsi müdafaasını temsil edenler de Türk milliyetçileridir. Altan’ın 12 Eylül öncesindeki fikri mabedi olan SSCB, Türk milliyetçilerinin yıkılması için mücadele ettikleri devlettir. Altan, Türk milliyetçilerinin “esir Türkler” söylemi ile alay etmiştir. Ancak SSCB yıkılmış ve esir Türkler bağımsız cumhuriyetlerini kurmuşlardır. Özetle; Türk milliyetçileri tarihin haklı çıkardığı bir fikri savunmaktadırlar.
Türk milliyetçileri, Türk milletinin yok olmanın eşiğinde olduğu, teslimiyet duygusunun hakim olduğu bir ortamda “Ya İstiklal ya Ölüm” şiarı ile Türk milletinin emperyalizme karşı mücadelesinin önderleridir. Oysa, A. Altan’ın fikri çizgisinin tarihi geriye doğru izlendiğinde, bu fikrin mensupları İstiklal Harbi sırasında ya İstanbul’da İngiliz Muhipleri Cemiyeti etrafında örgütlendiği ya da Moskova’da BMM iktidarını arkadan vurmayı planladığı bilinmektedir.
Türk milliyetçiliği, İstiklal Harbi’nin yönetici kadrosunun etrafında birleştiği ülküdür. Türk milliyetçileri, Türk milletinin önüne İstiklal Savaşı ve Türkiye Cumhuriyeti projesini koymuş, her ikisi de halkın desteğini alarak başarıya ulaşmışlardır. Altan’ın desteklediği projeler ise anılan dönemde Sovyetler Birliği’nde, Gulaglarda milyonları katletmekte, Hindistan’da yüz milyonları insan yerine dahi koymadan sömürmektedir.
İstiklal Harbi’nin önderi Mustafa Kemal Atatürk, İstiklal Savaşı ve Cumhuriyetin kuruluşu konusunda fikirlerinin babası olarak büyük fikir adamı ve modern Türk milliyetçiliğinin ideolojik kurucusu Ziya Gökalp’i göstermektedir. Türk milliyetçiliği enteleküel anlamda Ziya Gökalp’i de kapsayan bir şekilde dönemin en güçlü fikri yapısını oluşturur. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesini Türk milliyetçiliğinin oluşturması, bir tesadüf değildir. Dönemin bütün önemli fikir adamları Türk milliyetçiliği düşünce dairesi içindedir.
Türk milliyetçilerinin 20. Yüzyılda ikinci büyük atılımı olan Ülkücü Hareket’e gelince; 1965’ten 2010’a kadar Ülkücü Hareket’in omurgasını üniversite gençliği oluşturmuştur. Ülkücü Hareket’in bu mensupları, 1965’ten buyana, Türkiye’nin bürokrasiden eğitim yaşamına uzanan alanda en dinamik, başarılı ve etkin kesimini oluşturmuşlardır. Üniversitelerde Ülkücü Hareket kökenli akademisyen sayısı bütün siyasal görüşlerden daha yoğun olarak temsil edilmektedir. Üstelik seçmen bazında yapılan araştırmalarda da eğitim seviyesi en yüksek olan parti, Milliyetçi Hareket Partisi’dir.
Böyle bir hareketin mensuplarını “bireysel başarısızlıklarını örtmek amacı ile kitleye karışmakla” suçlamak, hayatın somut gerçekleri ile örtüşmemektedir. Hal böyle iken, Altan’ın fikri planda mücadele edemediği Türk milliyetçilerini “yarı serseri SS ve SA kıtaları” ile karıştırarak, “bireysel başarısızlar” suçlamasını yapması, ancak psikolojik nedenlerle izah edilebilir.
Ülkücüler, hayatta bireysel anlamda başarılı olmanın ötesinde, toplumsal bir hedef için kişisel fedakarlığı milli bir inanç haline getirmiş insanlardır. Başarı Türk milliyetçisi için sadece yüksek gelir, yüksek eğitim vs. değil, bunları gerçekleştirmenin de ötesinde İzmir’e Türk Ordusu’nun girdiği duyulduğunda Keçiören tepelerinde “Allah’u Ekber” diye bağırmaktır. Başarı Türk milliyetçileri için 29 Ekim 1992’de Ankara’da altı Türk Cumhuriyetinin cumhurbaşkanının birlikte töreni kabul etmesini seyretmektir. Hayatı boyunca başarısız projeleri savunmuş olanların, başarı duygusunu anlamaları çok zordur.
Ülkücü Hareket’in Türk milletinin önüne 1965’ten buyana koyduğu projenin temeli daha güçlü, daha zengin ve daha demokratik bir Türkiye ve Türk Dünyasının bağımsızlığıdır. Anti-komünist mücadele veya bölücülük ile mücadele, Türk milliyetçiliği için karakteristik değil, sadece dönemsel bir özelliktir.
Türk milliyetçilerinin bugün siyasal mücadelesinin en temel özelliği ise Türkiye Cumhuriyetine yönelik emperyalizmin yerli işbirlikçisi bir çetenin yapmış olduğu saldırıların milli bünyemizde yaratmış olduğu yaraların aşılarak, daha güçlü, zengin ve demokratik bir Türkiye’ye doğru ilerlemektir.
1960 ve 1970’lerde “halkların özgürlüğü” şiarı ile Türkiye’nin önüne sosyalizmi, Sovyetler Birliği yanlısı bir ülke olmayı ve “kahrolsun Türkiye Cumhuriyeti” tutkusunu proje olarak koyan Altan, sosyalizmin uğradığı ağır yenilgiden sonra liberalizm elbisesine bürünerek, “halklara özgürlük” ve “kahrolsun Türkiye Cumhuriyeti” tutkusunu tekrar koymaktadır. Altan’ın bu canlı tutkusunu, 8 Ocak 2011 tarihli “Bir cumhuriyet batarken” adlı yazısında nasıl şevkle ortaya koyduğu görülmektedir. Altan’ın sosyalizm veya liberalizm kisvesi ile Türk halkının önüne koyduğu projeler, tarihin sınavında başarısız olmuştur.
Türk milliyetçilerini ve MHP’yi projesizlikle suçlayan Altan’ın, bölünme projesi dışında bir projesi var mı? Altan’ın bu ülkeye kan, gözyaşı, ebedi nefret getirecek, Anadolu’nun bin sene ağlaması sonucu doğuracak bir hedeften başka bir hedefi var mı? Altan’ın bir cani ve bir çete ile pazarlık yapmaktan başka bir vizyonu var mı?
Altan’ın projesiz olmakla suçladığı Türk milliyetçilerinin partisi MHP’nin bugün öncelikli bir tek projesi var. O proje Altan’ın bölmeye çalıştığı Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmemesi projesidir. Ve MHP henüz son sözünü söylememiştir.