Ağıtçılar
Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren, devleti yönetenlerin temel hassasiyeti hukukun üstünlüğü ve devletin yüceliği olmuştur. Ancak, devlet hukukun içinde ise yücedir. Kanunsuzluğa, teröre, devlete karşı başkaldırıya; devlet yine hukukun içinde dirayetini gösterir. Teröristle, eşkıya ile asla müzakere masasına oturulmaz. Bu hükümet, iktidar oldukları 2002 yılından beri; açılım, diyalog sloganlarıyla devleti yıpratmıştır. Dağdan inen teröristleri, sınırda karşılayıp ayaklarına hâkimler göndererek, çadırlarda ifade alıp, bunların tezahüratla zafer kahramanlarını karşılar gibi kucaklanması, bütün bu akıl almaz yanlışlarla şımarıklığın önü açılmış, terör bugünkü çizgiye taşınmıştır.
Devlette devamlılık esastır. Devlet adamları kültür zenginliği, tarih şuuru, karar vermeden önce arşivi incelemek gibi önemli şahsiyet çizgilerine sahip olmalıdır. AKP bir tek gün, terörün yoğun olduğu bölgelerdeki kahraman denilmeye layık askerleri, valileri, yürekli emniyet yetkililerini toplayıp 2002’ye kadar neler yapıldığını, zafer sırlarını dinlemedi.
Milli Mücadelemizin başlangıcından sonuna TBMM’nin açık olduğunu görüyoruz. Öyle bir meclis ki bütün üyeleri dev bir imana, muhteşem bir cesarete, kılıç gibi açık sözlülüğe sahipler. Ordunun, savaşın, ekonominin nabzını tutan hep bu yüce meclistir. Meclisi toplarsak PKK milli iradeyi yönlendirdi derler, beyanı kabul olunamaz.
Bugün Kuzey Irak’taki tabloya bakarsak, Türkiye Dışişleri Bakanı’nın kendilerinden akıl aldığı, Suriye tarafı için destek istediği bir Kürt devletinin öncüsü gelişme var. Türkiye kendi vatandaşına elektriğin kwh saatini 20 Krş’dan verirken Kuzey Irak’a 10 Krş’dan veriyor. Kullandıkları ampul dahi Türkiye’nin hediyesi. Ne acı ki ülkemizde savaş gazisi, elektrik parasını ödeyemediği için karanlıkta oturuyor. Cayır cayır yakılan ormanlarımızın yerine, yeni ağaç dikmek bir kenara bırakılıyor ve çarpışmalar sırasında kuruyan Erbil sokaklarındaki palmiyelerin yerine yenileri dikiliyor. Bunlar hep devletimizin hediyesi...
Benim çocukluğumda Konya’da bir yakınını kaybeden aile hemen parayla “ağıtçılar”ı eve davet eder, onların önderliğinde aile dostları ile en az üç gün ağıt yakardı, gözyaşı dökerdi. Konya kökenli Dışişleri Bakanımız ağlamak için Birmanyalara gidiyor. Orada münasip bulduğu bir zata sarılıyor, Başbakanımızın muhterem eşleriyle birlikte felaket bir ağıt yakıyorlar. Bizim dünyanın herhangi bir yerinde zulüm gören insan için ağlamamıza ihtiyaç yok. Biz zulüm batağına batmış gidiyoruz. Devlet ne zaman şehit ailelerinin maddi durumlarını araştırıp onların mesken, yiyecek, giyecek, eğitim ihtiyaçlarını düşündü? Sakat kalmış gazilerimize ne yaptı? Kuzey Irak’ın alt yapı yatırımları Türkiye’nin paralarıyla Özal’ın Başbakanlığında tamamlandı. Haberleşme ve TV sistemleri kuruldu. Şimdi İstanbul’u New York’un Manhattan bölgesine benzetmeye çalışanlar, şehit ailelerinin içinde yaşadığı virane barakaları ne zaman görecek ve utanç duyacaklar. Şu anda 2 bin 500 firmamız, 5 bin mühendisimiz, 100 bin işçimiz Kuzey Irak güzelleşsin diye çalışıyor. Mehmetçiğe kurşun sıkanlar, mayın patlatanlar da hep oradan geliyor!
İktidar nefsi aşmış akla sahip olmayı elzem kılar. İktidar sahipleri lütfen aklınızı başınıza toplayın ve millet adına gücünü kullandığınız bu devletin kudretinin düşmanlarına diz çöktürecek dirayette olduğunu görün. Bu devlet ve bu millet kendi çapına layık yöneticiler elinde olsaydı; 25 yıldır süren terör çoktan biterdi. Devletin ve milletin yetkilerini adam gibi kullanarak çıkarılacak kanunlarla silahlı kuvvetlere ve güvenlik güçlerine vakit kaybetmeden her türlü yetki ve silah üstünlüğü sağlanmalıdır.
Terör ancak devletin gücünü milletin kaynaklarıyla birleştirecek ortak milli irade ile çözülür. Atatürk’e dürbünün tersinden bakanlar bunu idrâk edemez ve bu iş için lazım olan karar gücüne erişemez. Silahlı Kuvvetlere şöyle diyor: “Memleketini en buhranlı ve zor anlarda felaket ve düşman istilasından nasıl kurtarmış isen, Cumhuriyetin bugünkü feyizli devrinde de askerlik tekniğinin bütün modern silah ve araçlarına sahip olarak vazifeni aynı bağlılıkla yapacağına hiç şüphem yoktur.”
Siyasi iktidar; askerlerle ilgili davaları tezelden bitirecek tedbirleri almalıdır. Ordu ile siyasi iktidarın kavgası bitmelidir. Millet, ordu, emniyet güçleri tek yürek, tek yumruk, tek irade olmaya mecburdur.
Bizim gözyaşına değil; dirayetli yönetime, alın terine ve karar gücüne ihtiyacımız var.