Adâletin kapısı böyle mi aralanmalıydı?
Ziraat Bankası Genel Müdürü''nün Demirören Grubu''na verilen krediye ilişkin açıklaması, bir gerçeği ortaya çıkardı… Sedat Peker''in videolarının, sosyal medya paylaşımlarının, ifşa ve zaman zaman itirafa/özeleştiriye varan sözlerinin neden bu kadar ilgi çektiği anlaşıldı… Çünkü sonuç doğuyor…
İktidarların denetlenmesine yarayan unsurlardan üçünü ''medya, yargı ve muhalefet'' oluşturuyor… Bu üçünün aciz kaldığı, halkın şikâyetine yol açan gerçeklerin üzerine gidemediği, göz önündeki olaylarda bile görevlerini yerine getiremediği bir iklimde, organize suç örgütü yöneticiliğiyle suçlanan birisi çıktı ve bir türlü reddedilemeyen kirli ilişkileri patlattı…
Açıkçası yargıdan bekleneni, medyadan bekleneni, muhalefetten bekleneni ama bir türlü yapılamayanı yapmış oldu… İnsanlar, duygularına bir tercüman aradılar ve Peker''in sözlerinde kısmen de olsa bu imkânı yakaladılar…
Siyasî görüş olarak, Peker''le yan yana asla gelemeyecek insanların bile onun söylediklerine ve söyleyecek olduklarına dikkat kesilmesi, bir yandan carî hukukun aczini ortaya koyarken, diğer yandan insanların tahmin ettikleri gerçeğe ulaşma çabası olarak görülebilir…
Sonuçta ''aynı mahalle''nin insanı, ''uğradığı ihanet''in etkisiyle içindekileri döküyor, sırları deşifre ediyor… Bu da ''denetlenemez'' zannedilenlerin uykusunu kaçırırken, gerçeklerin gün ışığına kavuşmasını bekleyenler adına bir kapı aralıyor…
***
Belki de hiçbirimiz bilmiyorduk, Demirören Grubu''nun Ziraat Bankası''ndan aldığı kredinin kuruşunu bile geri ödemediğini…
Peker söyleyince gündeme geldi… Önceki gün Ziraat Bankası Genel Müdürü şu açıklamaya yaptı: "Ziraat Bankası ticarete, hizmete, enerji sektörüne, inşaata her sektöre kredi verdiği gibi medya sektörüne de kredi verebilir. Söz konusu firma da bu kapsamda kredilendirilmiş olan bir firmadır. Bu firmanın kredileri an itibarıyla Ziraat Bankası''nda canlı hesaplarda izleniyor. Ancak şunun altını özellikle çizeyim, Bankamız bu firmaya karşı da bütün müşterilerine olduğu üzere bankacılık usul ve esaslarının getirdiği çerçevede muamele edecektir. Bir kredi işlemidir, her kredi işleminin tabi olduğu bankacılıkta belirlenen kural seti ne ise o kural seti içerisinde biz kendilerine muamele edeceğiz."
Özetle diyor ki: "Evet, 750 milyon Dolar tahsil edilmemiştir ama edeceğiz!.." Haklı soru şu: "Kredi borcunu ödeyemeyen çiftçinin traktörüne haciz koyulurken, Sedat Peker gündeme getirmeseydi, halkın 750 milyon Doları geri istenecek miydi?"
***
Son yazımda şu satırlarla anlatmaya çalıştığım buydu: "Ne de güzel dönüyor çark!.. Senin paranla gazeteleri televizyonları topluyorlar… Sonra o gazete ve televizyonları, yine senin paranla, kamudan gelen reklamlar yoluyla fonluyorlar…
Ardından o sayfa veya kanallarda, sana akıl veriyorlar, nasıl düşünmen gerektiğini dayatıyorlar, eğip büküyorlar, eğlendiriyorlar, saldıracağın düşmanı gösteriyorlar, korkularını besleyip robotlaştırıyorlar…
Kamu bankalarından asla ödenmeyecek şekilde kredi kullanıp, medya tekeli oluşturmak budur ve maliyet halkın sırtındadır… Tuhaf ama gerçek: O halk, hem parayı verip zarar eden hem de yaşadığından keyif çıkarmak mecburiyetinde olandır!.."
***
Nereden bakılırsa bakılsın, bunun adı ''suç ortaklığı''dır… Cinayet, gözümüzün önünde işlenmiştir ama demokratik hukuk devletinin ''denetleme''yle görevli unsurları müdahale edemeyecek derecede budandığı veya şekillendirildiği için ''asla denetlenemez'' bir alan oluşmuştur…
Şimdi hiç hesapta olmayan bir yerden ateş geldikçe kirli ilişkiler ağı çözülmeye başladı… İnsanlar, artık gerçekler ortaya çıkacak ümidiyle Peker''in ifşalarına dikkat kesildiler… Yılların hukuka olan açlığı, bu sonucu doğurdu…
Adâlet rutin yoldan gerçekleşiyor olsaydı şimdi kimse şu soruyu soruyor olmayacaktı: "Kredi borcunu ödeyemeyen çiftçinin traktörüne haciz koyulurken, Sedat Peker gündeme getirmeseydi, halkın 750 milyon Doları geri istenecek miydi?"