Adım başıma bela!..
Tabancamı hela da unutmadıysam bile, ezberleri bozduğum kalıpları yıktığım için sevenimden çok sevmeyenim vardır. Başım aslında doğmalarla belada!..
Sol'un Nazım (!) kültünü yıkamıyorum. Sonuç da sarayın paşasının torunu Nazım; annesi genç yaşta dul kalmış, Büyükada'daki yazlıklarında Yahya Kemal Beyatlı ile yakınlaşmış. Ne var bunda? Nazım, sosyalist jargonda "kült" ya! Utanmasalar tapınacaklar. Tıpkı sağın şair hastalığı Necip Fazıl gibi... Necip Türkçe'de "Seçkin" anlamını taşıyor... Derinine inince "Necip ile Nazım" arasında fazla bir fark yok. Her fırsatta önünde saygı ile eğildiğim Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın "Entelektüel olunmaz, entelektüel doğulur" sözünü hatırlatıyor bana Nazım ile Necip... Yanılmıyorsam 90'lı yılların başında kaleme aldığım "Türk Sağının Düşünme Zamanı" adlı makalemde İlber Hocamı doğrularcasına Necip Fazıl ile Nazım Hikmet'i karşılaştırırken "İkisi de aynı coğrafyanın çocukları" terimini kullanmıştım.
Tarihten bu yana "Türk Solu", Sağın "muhafazakar" bir başka deyim ile "Statükotuculuğu" yüzünden gelişime daha açıktı. Nitekim 68 rüzgarı ile kısa zamanda yol aldılar. Lakin, bu toprakların, "entelektüel"lik adına "gerçeklerden" uzaklaştıkları için "zemin bulamadılar." Sarayın "Paşa torunu Nazım" ki, dedesi de Avrupa kökenlidir!.. Sağındaki Necip Fazıl'da, İstiklal Harbi esnasında payitaht olan İstanbul'da "Milli düşünce" içerisinde şiirler yazdılar. Nazım'ın "Kuva-i Milliye" şiirini kim inkar edebilir! Ya da Necip Fazıl'ın Mehmet Akif gibi "Kutup" görülen şairlerin divanında "İstiklal Marşı Yarışması"na katılışı yok sayılır mı?
Sosyalist jargonda "Boğaz kıyısında viski yudumlarken Zap Suyuna ağıt yakmak" deyimini bilmem hatırlatmaya gerek var mı? Şiir ve dünya edebiyat literatürüne Sayın ismi ile onur duyduğumuz Nazım ile Necip Fazıl arasında aslına bakarsanız pek de fark yoktur. Bir türlü benimseyemediğim ve ömrümün sonuna kadar "erteleyemediğim sağ ile olan kavgamı" anlamayanlar her zamanki gibi kabullenmeyecektir.
Garibim sol!.. Teorisyenleri "burjuva sınıfı"ndan olup kavgacıları "proleter" olanlarda anlayamayacaklar" farkın farkını... Fikri temelinde Ziya Gökalp, Namık Kemal, Ömer Seyfettin olan Nazım'ın bir dönem; Çökmekte olan Osmanlı İmparatorluğunun kurtuluş reçetesinde "Türk Ocağı" gerçeğini kabullendiğini de kabullenmez günümüzün solcuları...
Ve kadınlar...
Türk solunun "militarist" kadroların öncüsü kadınların "ideoli"dir Nazım! Fakat "Devrimci ruha sahip" hiç bir kadına Nazım'ın Piraye ile beraber "Vera"yı aldattığını kubullendiremezsiniz!.. Tıpkı "Sağın" Necip Fazıl'ın son nefesine kadar kumar oynadığını, salonlara gidemezken "at yarışını" tercihini kabullendiremediğimiz gibi!..
Her ikisinin "şiirleri"ne diyecek bir şeyimiz asla olmaz! Gelin!.. Nazım ile Necip'in "devr-i sabıkası"na göz atalım... Nazım, daha "uçuk" ve de fazlası ile "idealist" olduğu için çekip yurt dışına kaçtı! Varşova'dan sonra uzanıp gittiği Moskova'da "emperyanın gözdesi "Kızılordu"ya methiyeler dizdi...
Peki ya Necip?
"İstiklal Marşı" yarışmasına katılan Necip, gönderildiği Fransa'da verilen "devlet bursu"nu kumarda kaybedip; yurda dönmek için Büyükelçilik ödeneğini kullanarak memlekete döndü. Ve; Bayar-Menderes döneminde "örtülü ödenek"ten nemalanıp "tarihin televolesini" yazarak kendisini o mertebeye getiren "Cumhuriyet değerleri"ne sadece "para" için "savaş" açtı!..
Şimdi bu yazdıklarıma Sol'dan çok Sağ'ın sorgulamayan kafaları savaş açacaktır. "Umurumda bile değil..." Kendi adıma "gerçeklerin peşindeyim!" Tüm zaaflarına rağmen ideolojik değil ama edebi anlamda "Nazım'da Necip'de bizim"dir. Adım bu yüzden başıma bela ya!