Acı biber mi? Döviz kuru mu?

Yaz aylarında genel olarak enflasyon eksi değerlerde çıkar. TÜFE (Tüketici Fiyatları Endeksi) geçen sene Haziran ayında -0.90 olmuştu. TÜFE 2005 yılından bu yıla kadar ya eksi veya sıfıra yakın değerlerde çıktı. ÜFE (Üretici Fiyatları Endeksi) ise 2006 yılı hariç yine eksi veya sıfıra yakın değerlerde çıktı. ÜFE 2006 yılı Haziran ayında çok yüksek yüzde 4.02 oldu. Bu sene Haziran ayında ise yine yüksek, yüzde 1.46 oldu.
2006 yılı Haziran’ında ÜFE’deki çok yüksek artışa, kur artışı neden oldu. 20 Nisan 2006 tarihinde dolar kuru 1.3317 iken 20 Haziran 2006 tarihine kadar yüzde 21.5 oranında artarak 1.6190 ’a yükseldi.
Bu seneye gelince... Bu sene de 22 Nisan tarihinde dolar kuru 1.8075 iken 20 Haziran tarihine kadar yüzde 7 artarak 1.9229’a yükseldi. Kur artışı önce sanayi üretim maliyetlerine yansıyor. Çünkü sanayi üretimine girdi olan ara malı ve hammadde yüzde 70 oranında ithal ediliyor. Kur artınca ithal ara malı ve hammadde fiyatları da otomatikman artıyor. Sonraki aylar bu artış, talep olsa da olmasa da tüketici fiyatlarına yansıyor. Talep olmasa da yansıyor, çünkü piyasada oligopol yapılar var.
Kurların bu kadar oynak olmasının bir nedeni ekonomideki kırılganlık, bir nedeni de Merkez Bankası’nın sıcak para baskısından da yararlanarak kurları düşük tutmuş olmasından kaynaklanıyor.
Aslında kurların ne kadar düşük olduğunu, veya Türk Lirası’nın ne kadar aşırı değerlendiğini MB (Merkez Bankası )reel efektif döviz kuru endeksleri göstermektedir.
MB reel efektif döviz kurunu şöyle açıklamaktadır: “Reel Efektif Döviz Kuru, (REDK) nominal efektif döviz kurunun fiyat endeksleriyle deflate edilmiş hali olup, fiyat rekabetinin önemli bir göstergesidir ve ilgili ülkenin fiyat düzeyinin dış ticaret yaptığı ülkelerin fiyat düzeylerine oranının ağırlıklı geometrik ortalaması olarak hesaplanmaktadır.”
Reel efektif döviz kuru endeksleri hem TÜFE, hem de ÜFE fiyat artışlarına dayalı olarak hesap edilmektedir. Ayrıca iş gücü artışlarına göre de bir endeks hesaplanmaktadır.
Reel kur endeks değerlerinin yüzün üstünde olması, TL’nin reel olarak değer kazandığını, diğer bir ifade ile Türk mallarının yabancı mallar cinsinden fiyatının arttığını göstermektedir. Tersi ise dövizlerin değerli olduğunu ve Türk mallarının yabancı mallar cinsinden fiyatının ucuzladığını göstermektedir.
Reel efektif kur hesabı, Türkiye’deki fiyat düzeyinin dış ticaret yapılan 36 ülkenin fiyat düzeylerine oranının ağırlıklı ortalaması alınarak yapılıyor.
MB, reel efektif kur endeksini, fiyat rekabetinin önemli bir göstergesi olarak tarif ediyor. Ancak uygulamada enflasyon hedefi için TL’nin aşırı değer kazanmasına kayıtsız kalıyor. Türk lirasının değerlenmiş olması durumunda, diğer şartlarda da bir değişme olmazsa, ihraç mallarımızın diğer ülke mallarıyla rekabet edemeyecekleri çok açıktır.
2003 ve TÜFE bazlı reel kur endeksine göre, 2004 yılında döviz kuru dengede kaldı. 2005’ten sonra TL değerlendi. 2008 yılında TL yüzde 23,1 oranında değerli idi. Bugünlerde hâlâ yüzde 20 oranında değerlidir. Bu durum hem zikzaklı bir enflasyona yol açıyor, hem de dış rekabet gücümüzü düşürüyor.
Sonuç olarak; TL’nin aşırı değerlenmesine, Merkez Bankası’nın enflasyon hedefi için düşük kurdan yararlanması ve uygulanmakta olan dalgalı kur sisteminin otomatik olarak dış dengeyi sağlamadaki zafiyeti neden olmuştur.
Bu şartlarda enflasyonu acı biber fiyatlarına bağlamak, biraz ayıp oluyor.

Yazarın Diğer Yazıları