Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU
Sadi SOMUNCUOĞLU

AB’nin Güneydoğu Projesi 1 : Önce azınlık, sonra ayrı bir ulus...

Bu yazımız 27 Aralık 2004 günü Cumhuriyet Strateji dergisinde yayımlanmıştır. Hatırlanacağı gibi o tarihte Türkiye AB’den 3 Ekim 2005 itibarıyla müzakere tarihi almanın sarhoşluğunu yaşıyor, güpegündüz maytaplı kutlamalarla adeta bayram yapıyordu. Aslında bu bayram sahteydi, ciddi ve tehlikeli bir yanılgının tezahürüydü.
Buna rağmen müzakere tarihinin sanallığını, ülke bütünlüğüne yönelik AB yaptırımlarının yıkıcı sonuçlarını gören ve yöneticileri uyarmak için çırpınan sınırlı sayıda da olsa gayretler eksik değildi. Bugün, ağır bedeller ödendikten sonra uyarıların ne kadar yerinde olduğu, çok daha iyi anlaşılmaktadır. Aslında gelişmeleri yakından takip edenlerin, eğer özel gündemleri yoksa, ülkemize kurulan korkunç tuzağı görmemesi mümkün değildi. Özellikle bölücü terörün 2004’de dirilmeye başlamasıyla devlet düşmanlığının ve cinayetlerin İstanbul’dan Hakkâri’ye kadar ülkenin her tarafına yayılacağını görmemek hiç mümkün değildi.
Buyurun ibret verici yazıyı okuyalım, nereden nereye geldiğimizi görelim:
“Türkiye’nin haraç mezat satışa çıkarılmış gibi beş koldan saldırıya uğraması sebebiyle, adeta Sevr’le özdeşleşen 16-17 Aralık nihayet gelip geçse de, asıl zorluk bundan sonra başlıyor. Zorluğun sebebi ise Brüksel muhiplerinin dediği gibi ‘AB’ye uyum’ değil, ülkemizin üniter yapısıyla birlikte bütünlüğünü AB’ye karşı koruma mücadelesi olacaktır. Çünkü AB’nin ülkemizi üyeliğe almayacağı, tümüyle ele geçirip, kendisine ‘demirlemek’niyetinde olduğu ortaya çıkmıştır. Bu kontrol noktalarından birisi de, bugüne kadar parça parça konuşulsa ve AB yetkililerinin ağzından ‘Kürdistan’ lafı düşmese de fotoğrafın bütünü ortaya konulamadığından tam olarak adlandırılamayan Güneydoğu planlarıdır. İşte bu projenin fotoğrafını 6 Ekimde yayımlanan İlerleme, Tavsiye ve Etki raporları ile zirveden önce oylanan, zirve kararında da ‘Dikkate alınacağı’ vurgulanarak bağlayıcı hale getirilen Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye Raporu netleştirmiştir. Bu fotoğrafın içinde, fiili azınlık haline getirilen Kürt vatandaşlarımızın bu statüsünün daha da sağlamlaştırılması, milletleşme sürecinin başlatılması, gerekirse Gürcistan/Ukrayna benzeri ayaklanmalara zemin hazırlanması, bölgenin ekonomik/kültürel kaynaklarının paylaşımı ve nihayet ‘Mezopotamya Bölgesi’ni kapsayan ‘Büyük Kürdistan’ Projesi vardır.
Öncelikle AB komisyonunun raporlarına bakarsak, “Kürtlerin diğer azınlıkların (Gayri Müslimlerin) hak ve özgürlüklerinden tam olarak yararlanmasına imkan verecek tedbirlerin alınması, yüzde on barajının düşürülüp, azınlıklara TBMM’de temsil hakkı verilmesi, ana dillerde eğitim ve bölgesel yayın yapılması, yayınlarda içerik sınırlaması ile yayınların, Cumhuriyetin Anayasada belirtilen temel nitelikleri ile devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı olamayacağı şeklindeki düzenlemenin kaldırılması, teröristbaşının yeniden yargılanması, tüm PKK teröristleri için şartsız genel af ve bunların demokratik sürece katılımı, kamu reformu ile ademi merkeziyetçi yapıya geçilmesi, askere gitmek istemeyenlere vicdanî ret hakkının tanınması, Lozan’ın yeniden yorumlanarak Kopenhag Kriterleri temelinde yeni bir anayasa yapılması” gibi istekler sıralanmıştır. Avrupa Parlamentosunun konuyla ilgili en can alıcı talepleri de şöyledir:
- Silahlarını bırakmayı kabul eden Kürt güçleriyle uzlaşma sağlanması,
- Güneydoğu’nun sosyo-ekonomik kalkınmasında AB’ye inisiyatif verilmesi,
- Türkiye’nin her yerinde, özellikle de uzak bölgelerinde faaliyet gösterebilecek geniş yetkileri haiz bağımsız bir teftiş mekanizması oluşturulması,
- Sivil toplum kuruluşları (STK) organizasyonları ve bunların liderlerinin özgürlük ve güvenlik kampanyalarının desteklenmesi,
- AP Dışişleri Komisyonu ve İnsan Hakları Alt Komitesi’nin işkenceye karşı sıfır tolerans, kadına karşı şiddet, azınlık hakları, dini özgürlükler (misyonerlik faaliyetleri ve kiliseler), fikir özgürlüğü gibi kampanyalara zemin hazırlanması,
- AP üyelerinin ziyaret ve diyaloglarının sınırlama getirilmeksizin desteklenmesi,
- Türkiye’nin etnik ve dini azınlıklarının durumunun düzeltilmesi gerektiğini daha iyi anlaması için onların kültürel mirasının (Hasankeyf, Ani, Zeugma, Akdamar gibi) korunmasına yardımcı olunması,
- Bölgesel denge ve Türkiye’nin komşuları ile daha iyi ilişki kurması için Suriye dahil suların eşit dağılımının sağlanması,
- Fırat’la Dicle üzerindeki barajlar/sulama şebekeleri ve projeler ile su kaynaklarında uluslararası yönetimin düşünülmesi.
Konumuza devam edeceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları