ABD'yi süper devlet yapan Suudi petrolü!
Prof. Dr. Sait Yılmaz, Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu'nda istihbarat görevlisi olan Cemal Kaşıkçı'nın kaybedilmesinden çok önce "Suudi Arabistan yıkılmak üzere..." başlıklı bir inceleme yazısı yazmıştı.
Yılmaz, Suudi Arabistan'ın Prens Salman'ın yönetime geçmesinden sonra yaşadığı iç hesaplaşmayı hatırlattıktan sonra özetle şu bilgileri vermişti:
* "S. Arabistan nüfusu 29 milyon civarında olup, bunun yüzde 20-25'i Şii'dir. İşsizlik yüzde 40 civarındadır, en az 5 milyon insan fakirdir. Nüfusun yüzde 80'inin evi yoktur. Petrol doları zengin bir ülkede para sadece kraliyet ailesine, onların müttefiklerine ve toplumun bazı kesimlerine gitmektedir. Altın plakalı Mercedes arabalarda yaşayan bir kesim aşırı zengin, diğer kesim ise aşırı yoksulluk içindedir. Eğitim seviyesi düşüktür ve kadınlar evden dışarı çıkmak, toplumun bir parçası olmak istemektedir.
*Suudi Arabistan'daki krallığı ayakta tutan üç ana unsur bulunmaktadır; ülkenin sahip olduğu büyük petrol rezervleri, devletin İslamcı inancını manipüle etmesi ve kraliyet ailesinin ABD ile olan ittifakı.
*Suudi hükümeti dini, bir meşruiyet aracı olarak kullanmaktadır. Mekke ve Medine gibi kutsal şehirleri kontrol altında tutması sebebiyle İslami görevlerini öne sürerek reformlara sırt çevirmekte diğer yandan köktendinci Vahabi din adamları ile ittifak kurmaktadır."
***
*"Bugüne kadar Arabistan tarihinde iki ayaklanma görüldü. Birincisi 1979'daki Büyük Cami ayaklanması ve diğeri 1981'de doğu vilayetlerinde Şii isyanı idi... Protestolar başladığında Şiilerin bulunduğu doğu vilayetinde tutuklamalar yapıldı. Ayaklanma, 'Protestolar, İslam'a aykırıdır' fetvası ile durduruldu.
*Suudi sistemi kırılgandır ve rejimin çökmekten kaçışı yoktur. Kısaca Suudi Arabistan sadece zaman satın almaktadır. ABD, perde arkasında şunu konuşuyor; 'Dünyadaki nefret ve yıkımı yok etmek için bir haçlı seferi başlattık ama müttefikimiz tarihteki en iğrenç rejim olan Suudi'lerdir.'
*Son 100 yılda Arap ve İslam coğrafyasında tüm siyasal, sosyal, kültürel ve en önemlisi dinsel sorunların ana sebebi, Suudi Vahabi mezhebi ve bu mezhebe inandığını söyleyen dünyanın en çağ dışı, ilkel ve bağnaz kral, emir ve şeyhleridir.
*Orta Doğu'daki nefretin ve radikalizmin kaynağı Suudi Sarayı ve onun Vahabi din adamları ile ittifakıdır. Suudi krallığının gücü para ve Washington'dan geliyor. Libya, Suriye ve Yemen'deki savaşların arkasında da büyük ölçüde Suudi parası bulunmakta, Mısır ve Lübnan'da iç politikayı etkilemek için çaba harcamaktadır. Irak'tan sonra Yemen ve Bahreyn'de de Şiiler tarafından kuşatıldığını gören Suudi Kralı, Saddam'ın akıbetine uğramaktan korkuyor.
*İslam ülkelerinin Batı'dan bağımsızlaşması, Batı ile haklı zeminlere oturan bir ilişki kurabilmesi, Suudi Arabistan olduğu müddetçe mümkün değildir. Suudilerin İslamcı şiddet içindeki varlığı; Amerika'nın şiddet içindeki varlığıdır. İslam'ın bağımsızlaşması için Suudilerden kurtulması gerekir. Suudi petrolünün dolarla satılması, ABD'yi süper devlet yapan unsurların başında gelmektedir. Daha da net söylersek, Suudi yönetimi demek, ABD+İsrail yönetimi demektir. İslam ülkelerinde, bir bağımsızlık mücadelesi yapılacaksa, bu mücadelenin Suudilere karşı yapılması gerekir."
***
Cemal Kaşıkçı'nın tuzağa düşürülerek kaybedilmesinin sebebi, Suudi Yönetimi'nin "İhvancı bir ayaklanma başlatabilir" korkusudur. Her ne kadar ABD Başkanı Trump, "kontrol dışı gruplar" veya "serseri katiller" diyerek S. Arabistan yönetimini sorumluluktan kurtarmaya çalışsa da bu cinayet, Suudi rejiminin sonunun başlangıcı olabilir.
Suudi yönetiminin PKK/PYD'ye de 100 milyon Dolar verdiğini unutmamak gerekiyor.