Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

ABD'ye neden güvenilemez?

SSCB 1979'da Afganistan'ı işgal eder. ABD bu ülkedeki Bin Ladin'e, Şah Mesut'a yardım eder. Stinger füzeleri dahil olmak üzere Afganlı mücahitlere silah ve para desteği verir. El Kaide ve Taliban böyle kurulur.

Afganistan'dan SSCB çekilir. Bu kez ABD kendi teçhiz ettiği, destek verdiği El Kaide ve Taliban'ı düşman ilan eder. 11 Eylül saldırısından sonra ise Afganistan'ı bombalar ve işgal eder. Sonra da Bin Ladin'i öldürür.

Şah Rıza Pehlevi yıllarca ABD'nin jandarmalığını yapar. Humeyni 1979'da Şah'ı devir ve Tahran'da ABD büyükelçiliği basılıp, elçilik mensupları rehin alınır. ABD artık İran'ın düşmanıdır.

Bu defa ABD, Irak'ı İran üzerine kışkırtır. Saddam ABD'nin en yakın müttefiki haline gelir. ABD ve Batı'nın teşviki, göz yumması ve yönlendirmesiyle Saddam, İran'a savaş açar. Savaş sekiz yıl sürer. Bir milyon kişi ölür. Saddam batağa saplandığını gördüğü için Kuveyt'i işgal eder.

ABD bu defa Saddam'a 1991 yılında savaş ilan eder. Irak'ı işgal eder ama Saddam'a da dokunmaz. Irak üçe bölünür. Devamında ABD Irak'ta Kürtler, Şiiler ve Sünniler arasında iç savaş çıkarır.

Saddam'ı kimyasal ve biyolojik silah sahibi olmakla suçlar ve onu korkunç bir düşmana çevirir ve Orta Doğu'ya onun sayesinde müdahale eder. Sonra ikinci kez ABD, Irak'ı işgal eder. Saddam bu defa ABD eliyle idam sehpasına çıkarılır.

ABD'nin bir önceki başkanı Obama, İran'la ittifak yapıp, Arap Baharı'yla yükselen Sünni dalgaya karşı, Orta Doğu'da Şii dalgakıran yaratır. Trump iş başına gelince İran yeniden baş düşman ilan edilir ve tarihin gördüğü en büyük yaptırımlar uygulanmaya konulur.

ABD'nin neyine güven duyulacak?

ABD sonunda Irak'ı işgal etmiştir.

ABD, "ortak düşmanımız" diye ilan ettiği PKK ile mücadele için özel temsilci olarak Orgeneral Joseph Ralston'u, Türkiye ise Orgeneral Edip Başer'i atamıştır.

ABD'liler bir yandan terörle mücadele için özel temsilci atayarak Türkiye'yi oyalarken diğer yandan PKK'lılara her türlü lojistik desteği vermeye de devam etmişlerdir.

ABD'nin bu iki yüzlü tutumunu ortaya koyan Haziran 2009 tarihli raporun adı "Türkler ve Irak Kürtleri Arasında Güven Tesisi"dir.

Bu raporda şu cümlelerle yer bulmuştur: "Ankara, ABD'den PKK'ya karşı eylemde bulunmasını talep etmiştir. Fakat, Iraklıların ayaklanma temposu ile birlikte ABD kumandanlarının başka öncelikleri vardı. Türkiye'nin meseleleri kendi inisiyatifine almasını önlemek amacıyla Bush yönetimi, istihbarat paylaşımı için ABD, Türkiye ve Irak'ı içeren üçlü bir mekanizma önerdi. 25 Ağustos 2006 tarihinde general Ralston, PKK terörizmine karşı özel elçi olarak atandı."

Rapora göre ABD'nin amacı, PKK'ya karşı mücadele etmek değil aksine "Türkiye'nin meseleleri kendi inisiyatifine almasını önlemek!"

Türkiye'nin meseleler karşısında etkisizleştirilmesi ABD'nin takındığı tavrı gösteren net ifadelerdir.

Irak'ın Süleymaniye kentinde yaşanan çuval olayı ABD'nin TSK'ya karşı peşmergenin yanında yer aldığının açık kanıtıdır.

Suriye'de bir zamanlar Türkiye'yle "eğit-donat" ve "Suriye Dostları" adlı uluslararası toplantılar düzenleyen ABD zamanı gelince PYD/PKK terör örgütünü eğitip, donatıp Türkiye sınırına yerleştirmiştir.

Eski Ankara Büyükelçisi ve yeni Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, Ocak 2018'de, CFR'de yaptığı konuşmada şöyle demişti: "Türkiye'nin güneyinde, Suriye'de DEAŞ'la mücadele ve kontrol amacıyla, PKK tarafından yönetilen, büyük bir ordu kuruyoruz. Türkiye de her gün buna karşı çıkıyor."

Aynı James Jeffrey bugün şöyle diyor: "PKK'nın aksine YPG'yi terör örgütü olarak tanımlamıyoruz. Bunu hiçbir zaman yapmadık."

Düşmanın yapamadığını yapan çelişkilerle dolu bir müttefikin neresine güvenilecek?

Yazarın Diğer Yazıları