Abdullah Gül’ün kızardığı an!

Erdoğan dış politikadan anlamıyor, çok fevri hareketler yapıyor.
Mesela Ukrayna’da Malezya yolcu uçağı düşürüldü, Erdoğan seçim meydanlarında “Bu işi Rusya yaptı” diye bas bas bağırıyor.
İyi de, sana soran mı oldu?
Ukrayna konusunda Rusya ile soğuk savaşın zirvelerinde dolaşan Obama bile açıktan “Rusya vurdu” demez, “Rus ayrılıkçıların bulunduğu bölgeden atılan roketle vurulma ihtimali yüksek” derken Erdoğan niye böyle yapıyor?
Siz, ABD’nin reklâm ofisi misiniz yoksa sizde “Ben her şeyi biliyorum” demek gibi bir problem var da onun için mi istihbarat kaynaklarının kendinize arz ettiği bilgileri ulu orta konuşuyorsunuz? Yani, sizin bildiğiniz kadarını ve hatta çok daha fazlasını Obama bilmiyor mu? O niye öyle konuşuyor, siz niye böyle bağırıyorsunuz?
...
Gazze meselesinde de böyle oldu.
Mısır, İsrail’in Gazze saldırısını durdurmak için harekete geçiyor.
İsrail, Sisi’nin “Ateşkes” çağrısını kabul ediyor ama Erdoğan hemen devreye giriyor; Mısır’a da, İsrail’e de demediğini bırakmıyor. “Böyle bir ateşkes asla kabul edilemez” diyor, “Çünkü” diyor, “Bu ateşkes Hamas’ı devre dışı bırakma tuzağıdır.”
İsrail için ister El Fetih, ister Hamas mensubu olsun Gazzelilerin tamamı “öldürülmesi gereken böcekler, yılanlar” dan başka bir şey değil.
Başbakan Netanyahu’sundan Cumhurbaşkanları Şimon Peres’ine kadar 1948’den, yani İsrail kurulalı beri devlet kademesinin tamamı ve asker kesimi Filistin halkının kanını içmekte, malına mülküne el koymakta, ağaçlarını kesmekte, ürünlerini yakmakta, çocuklarının kollarını bacaklarını taşlarla kırıp, gençlere zorla benzin içirerek canlı canlı ateşe atmakta, kumsalda oynayan çocuğu füze ile vurup eritmekten sakınmayan, hatta bundan zevk duyan ve bütün bunları yapan ordusunu, “Dünyanın en ahlaklı ordusu” diye överek insanlığın yüzüne tükürmekte beis görmeyen bir mahlûklar zinciri...
İsrail’in arkasında dünyanın en güçlü ordusu Amerikan’ın desteği, İsrail’in arkasında dünyanın petrol milyarderleri İslâm âleminin Filistin’e sırtını dönmesi ve İsrail’in arkasında Avrupa var, bir de bunların bölge ile ilgili politikalarını hayata geçirmek için ürettikleri Büyük Ortadoğu Projesi’nin Eş Başkanlığı’nı yapanlar var. Kim ne derse desin bu gerçek; esip gürlemekle, İsrail’e küfredip, AB’ye “Haçlı İttifakı” demekle halının altına süpürülemez. Çünkü o kadar büyük halı henüz üretilebilmiş değil...
...
Böylesine “kimsesiz” kalmış Gazze bu kadar devasa güç karşısında ne yapsın? En ufak bir “Ateşkes” umudunu değerlendirmek istiyor, kendisine un ve ilaç nefesi olan tünellerin öbür ucundaki Sisi’li Mısır’ın bile “Ateşkes” teklifini kabul ediyor... Gelin görün ki, Erdoğan, “Olmaz” diyor...
Ve Sisi, İsrail’i ikna etmek için uğraşırken Abbas yola çıkıyor, Türkiye’yi ikna etmek için Ankara’ya uğruyor. Kendisini Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül karşılıyor. Havaalanında iki devlet başkanı bir basın toplantısı düzenliyor. Abdullah Gül, İsrail’e veriyor veriştiriyor, Türkiye olarak Filistin halkının yanında olduklarını tekrarlıyor. Klasik ve doğru sözler..
Sıra Mahmut Abbas’a geliyor. Abbas, Gül’e teşekkür ettikten ve Türkiye’nin her zaman yanlarında olduğunu bildiklerini söylüyor ve başlıyor adını söylemeden Erdoğan’ı eleştirmeye. “Mısır’a” diyor, “İsrail’e ateşkes önerisi götürmesini talep eden biziz.” Televizyonda dikkatle seyrettim, o andan itibaren Abdullah Gül’ün yüzü asılıyor. Abbas devam ediyor: “Ateşkesi biz istedik ki İsrail ateşkese uyarsa bundan Gazzeliler kârlı çıkar, uymazsa İsrail’in gerçek yüzü dünyaya bir kez daha teşhir edilmiş olur.”
Ateş çemberinde pişe pişe, Batı’nın ve İsrail’in tuzaklarına düşe düşe diplomaside de usta kesilen Gazzeli yöneticiler, Erdoğan’a bir güzel ders veriyor. Son siyasi gelişmeler sebebiyle Erdoğan’la araları limonî olan Sayın Gül’ün Abbas’ın konuşmasından sonraki yüzünü kayıtlardan isterseniz bir kez daha seyredin, haklılığımızı göreceksiniz.
Nitekim gazetecilere soru sorma fırsatı bile verilmedi, Abbas sözlerini noktalar noktalamaz Gül hemen ayağa kalktı, Abbas da tabii onu takip etmek zorunda kaldı.
Gazeteciler mi?..
Onlar da Sayın Gül’le, Sayın Abbas’ın arkalarından bakakaldılar..
Amma hiç biri bu meseleyi kaleme alma cesareti gösteremedi. Gösteren oldu da biz kaçırdıysak kendilerinden özür dileriz...
Velhasıl, ilginç ve tarihi bir ’an’dı...
Yani Erdoğan nefsine mağlup olmasa, Abbas’ı arayıp, “Bu işin aslı nedir, ne değildir?” diye sorup öğrense, ne söyleyecekse ondan sonra söylese olmaz mı?
Bir de, “Ben bu makamda olduğum müddetçe İsrail’e bakış açımız değişmeyecek” diyerek İsrail’le ilişkileri kendi konumuna raptetmek yerine, “İsrail bu kafada olduğu sürece Türkiye-İsrail ilişkileri böyle gider” demek daha doğru değil mi?
Bilmiyor, faturayı Türkiye ödüyor. Gazze ödüyor, Suriye ödüyor, Irak ödüyor...
IŞİD kazanıyor...
PKK kazanıyor..
İsrail kazanıyor..
...
RAHMETLER DİLİYORUM: Değerli büyüğüm, yürekten sevdiğim Sami Yavrucuk Ağabeyimiz Hakk’ın rahmetine kavuştu inşallah. Rabbim her anını Cennet, akıbetini Cemalullah eylesin. Ailesine ve bütün sevenlerine sabırlar diliyorum.

Yazarın Diğer Yazıları