Abdullah Gül’ü en çok ne sevindirir?

Abdullah Gül, “Suriye’nin kimyasal silâhlardan temizlenmesi en çok Türkiye’yi sevindirir. Bir taraftan kimyasal silahların kesinkes Suriye’den çıkartılacak şekilde ciddi ve kararlı bir çalışma yapılırken diğer taraftan da esas daha büyük sorunun çözümü için de güçlü bir politik kararlılığın olması şarttır” dedi.
Bu cümleyi okur okumaz, “Suriye’nin kimyasal silâhlardan temizlenmesi, en çok Türkiye’yi mi sevindirir, yoksa İsrail’i mi?” sorusu geliyor akla!
Bir de “Abdullah Gül’ü en çok ne sevindirir?” sorusu...
Zaten Abdullah Gül de 2007 yılı Kasım ayında Çankaya Köşkü’nde İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres onuruna verdiği yemekte yaptığı konuşmada, “İsrail’in güvenliği ve tanınmış sınırlar içinde yaşama hakkına sahip olması, Türkiye’nin Orta Doğu politikasının değişmez önceliklerindendir” demişti.
Hatta Gül, Filistinlilerin toplumsal ve ekonomik şartlarının iyileştirilmesinin hem barış sürecine hem İsrail’in güvenliğine katkıda bulunacağına olan inancını vurgulayarak bu düşünceyle Ankara Forumu Projesi’ni başlattıklarını hatırlatmıştı.
Yani Türkiye kendi terör meselesini bir kenara bırakmış, İsrail’in güvenliği için İsrail-Filistin barışını sağlamakla meşguldü...
Türkiye Hizbullah’a yenilen İsrail’in talebiyle Lübnan’a da Türk birliği göndermişti... Tezkere 5 Eylül 2006’da AKP’nin oylarıyla geçmişse de 2007 seçimlerinden sonra AKP, CHP ve MHP’nin oylarıyla uzatılmıştı, 2011 yılındaki uzatma oylamasına CHP katılmamıştı..


***


Esasen Türkiye’nin Orta Doğu politikası, İsrail’in güvenliğini sağlamak temeline oturtulmuştur. ABD’nin Türkiye’den birinci isteği her zaman budur. Öyle ki Tayyip Erdoğan’a, 2005 yılında ABD’ye yapacağı ziyaretten önce “İsrail ile görüş, ondan sonra gel” dayatmasında bulunulmuştu. Erdoğan, ancak bu ziyareti yaptıktan sonra Bush’tan randevu gelmişti...
Oysa Türkiye’nin temel önceliği, Türkiye’nin ve Türk Milleti’nin güvenliğini sağlamaktır. Güneydoğu bölgesi ve Kerkük Türkmenleri her gün tehdit altında iken İsrail’in güvenliği için olağanüstü gayret göstermek, Türkiye’nin işi midir?
Aslında gündeme getirilmesi gereken, İsrail’in nükleer silâhlarıdır. Bölge ülkeleri için en büyük tehdit budur. Fakat Viyana’da başlayan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı toplantısında gündemin en önemli maddeleri arasında İran, Suriye ve Kuzey Kore’nin nükleer faaliyetleri yer alıyor. Üye ülkelerin, “İsrail’in nükleer yetenekleri” konulu bir karar tasarısı sunması da bekleniyor... Yani İsrail’in sahip olduğu kitle imha silâhları hep gözardı ediliyor. Sadece İslâm ülkelerinin sahip olduğu nükleer veya kimyasal silahlar sorun olarak kabul ediliyor.


***


Suriye konusunda, Türkiye’nin yapması gerekenleri Rusya yapıyor. Savaşı önlemeye çalışıyor. Hatta dün Rus Dışişleri Bakanı Lavrov, ilk dış ziyaretini Moskova’ya yapan Mısır Dışişleri Bakanı Nebil Fehmi ile görüştükten sonra “Eğer ki birileri Suriye’yi vurmak için bahane arıyorsa, bu yol muhaliflere onlardan yeni provakosyonlar beklendiği tüyosunu veriyor” dedi. İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif ise “Suriye’deki silahlı grupların kimyasal silah kullandığına dair elimizde bilgi ve deliller var. Bu terörist grupların hâlâ kimyasal silâhı var ve bu sadece Suriye’yi değil, tüm bölgeyi tehdit eden bir tehlike” diye konuştu.
Türkiye, Suriye ile köprüleri atmasa ve İsrail’i korumak yerine kendi milli politikasını takip edebilseydi, sorun temelinden çözülürdü.

Yazarın Diğer Yazıları