Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

ABD'nin Yunanistan tercihi

Yunanistan'ın Türkiye'ye karşı agresif ve şımarıkça davranma cesaretini ABD ve AB'den aldığı, onların Türkiye'ye yaptırım tehditlerini istismar ettiği, Türkiye'nin de baskıdan kurtulmak için ABD ve AB'yle ilişkilerini düzeltmeye çalıştığı, bu amaçla taviz olarak nitelendirilecek adımlar attığı malumdur.

ABD'nin yeni stratejisi

ABD, stratejik ağırlık merkezini Asya-Pasifik bölgesine kaydırarak Çin'i çevrelemek ve Rusya'yı da sıkıştırmak istemektedir. Doğuda Kuzey Pasifik ve Hint Okyanuslarındaki müttefikleriyle çevreleme yaparken, batıda bunu Doğu Avrupa, Karadeniz ve Türk Cumhuriyetleriyle gerçekleştirme düşüncesindedir.

Doğu Avrupa'da Polonya, Bulgaristan ve Romanya'ya kuvvet takviyesi yapmakta, yeni sistemler kurmakta, Ukrayna ve Gürcistan'ı da yanına çekmeye çalışmaktadır.

Türkiye yerine Yunanistan

Bu konuya "ABD'nin Türkiyesiz NATO arayışları" başlıklı yazımda bir nebze değinmiştim. Şimdi konu daha da netleşmektedir.

Türkiye, hayati önem arz eden Karadeniz'deki etkinliği ve Türk Cumhuriyetleriyle ilişkilerinden ötürü kilit bir ülkedir. Ancak Türkiye'nin Rusya'yla yakınlaşması, çıkarlarını ve güvenliğini gözetmesi, ABD'nin yeni stratejisini uygulamasını engellemekte, başka bir deyimle oyununu bozmaktadır. ABD oyununu kurgulayabilmek için, Türkiye'yi sıkıştırmak ve bunda NATO'nun yeni üyelerini de kullanmak istemektedir.

ABD, Bulgaristan ve Romanya'nın NATO üyeliğini Karadeniz'de kendi lehine kullanma arayışındadır. NATO'nun yeni durumu, Türkiye'nin NATO'nun güney kanadı teşkil etme özelliğini zayıflatmıştır. Ayrıca Montrö sözleşmesi de ABD'yi rahatsız etmektedir. Bu nedenlerle Yunanistan'la yakınlaşarak Girit'te deniz ve hava üsleri edinmiş, Dedeağaç'ta üs kurmuş, ayrıca iki bölgede daha askeri güç bulundurarak fiilen Yunanistan'a yerleşmiştir.

ABD, Yunanistan'a doğrudan askeri malzeme desteği yaparken, Avrupa'dan savaş uçağı, gemi, askeri malzeme ve sistem teminini de teşvik etmektedir. Ayrıca Yunanistan ve ABD, Savunma İşbirliği Anlaşmasının süresini uzatacak ve Yunanistan'a ek imkân ve çıkarlar sağlayacak düzeltmeler üzerinde çalışmaktadır.

ABD, Yunanistan'ı, Doğu Akdeniz'de istikrarı birlikte sağlayacakları ve Avrupa'da en iyi askeri ilişki içinde olduğu ülke olarak nitelendirmiş, Dışişleri Bakanı Türkiye'ye sözde müttefik demiş, Yunanistan Savunma Bakanı da Biden ile daha iyi olacaklarını söylemiştir.

Görünen o ki ABD, Türkiye'yi kendi yörüngesine sokamayacağını düşünerek Yunanistan'ı kendi çıkarları için ön plana çıkarmayı, onu güçlendirmeyi ve oraya yerleşmeyi, Boğazları da bay pas ederek Montrö şartlarından kurtulup Karadeniz üzerinden Rusya'yı sıkıştırmayı planlamaktadır.

Sorun sadece S-400 değilmiş

Yunanistan ve Sovyet geçmişli NATO ülkelerinde S-300'ler vardı, sorun olmuyordu ve F-35'in sırlarını da bugüne kadar açığa çıkartmamıştı. S-400 bunun bir sonraki versiyonu. Demek ki sorun S-400 değil, Türkiye'nin Rusya'yla işbirliği yapmasıdır. Türkiye'deki İngiltere Büyükelçisi de geçenlerde "Umarız Türkiye gelecekte NATO müttefikleriyle işbirliği yapar. Rusya'yla değil." diyerek, genel havayı yansıtmıştır.

Sorunun önemli bir ayağı da Montrö ve dolayısıyla Karadeniz'de etkin olma düşüncesidir. Bu da Rusya'yı rahatsız etmektedir. Onun da buna göre tedbirler alması doğaldır. Bu durumda Montrö'nün korunması, hem Rusya hem de Türkiye'nin güvenliğini ilgilendiren ortak noktadır.

Dengenin sağlanması gerek

Türkiye, diğer NATO ülkeleri gibi rahat değildir. Bir tarafta Doğu Akdeniz, Ege ve Mavi Vatan'daki haklarının savunmak, diğer tarafta güvenlik ve beka sorunlarıyla mücadele etmek zorundadır. Bu nedenle Karadeniz'de ABD-Rusya arasında dengeli bir politika izlemek durumundadır.

Montrö, Türkiye'nin egemenliğini sağlayan Lozan'ın tamamlayıcısıdır. Türkiye, kendisi için hayati önemde olan Montrö'nün erozyonuna kesinlikle müsamaha etmemelidir. Yönetimin, Türkiye'nin tapu senedi olan Lozan Anlaşmasını küçümseyerek tartışmaya açmasının ne kadar hatalı, aleyhimize ve gereksiz olduğunu anlamış olması gerekir.

Uluslararası hukuktan kaynaklanan hak ve çıkarlarımızdan tavizler vererek bir yere varılamaz. Yapılanların taktiksel yaklaşım kapsamında oyalamaya yönelik olduğu umut edilmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları