ABD, Türkiye’yi işgal etmiş olsaydı!
“UNESCO, ulus devlet kimliklerinin ortadan kaldırılması projesinde, Türkiye’yi pilot ülke seçmiş, AB ile birlikte Türk çocuğunun kimliğini kaybetmesi için tarihini, coğrafyasını felsefesini yeniden yazdırıyorlar; AB, doğrudan Atatürk’ü hedef almış, Türkiye’nin temellerini tartışıyor. Hükümetler, Meclis’ler, Lozan’ı delen yasaları kabul etmiş, apartman dairelerindeki kiliseleri yasallaştırıyor, ülke binbir parçaya bölünmüş, her bölgede, artık faaliyetleri de serbest bırakılmış olan yerli-yabancı vakıflar eşek arısı gibi çalışıyor, vatanın bütün birikimi, ormanları, suları bile satılıyor, bu konulara el atan yok, tutmuşlar ‘Ah, ABD Irak’tan önce keşke Türkiye’yi işgal etseydi’ anlamına gelecek sözler sarf ediyorlar...
‘ABD’ye savaş mı açacağız!’ diyorlar! Yahu, ABD, Türkiye’ye savaş açmış, hâlâ haberiniz yok mu?
Türkiye’ye şimdilik askeri anlamda saldırmaya cesaret edemiyorlar, çünkü mağlup olacaklarını biliyorlar! Milletle ordunun arasını açacaklar, halkın direncini tamamen kıracaklar, milli kimliği yok edecekler ki ancak ondan sonra saldırabilsinler, hâlâ anlayamadıysanız, yazıklar olsun...”
***
Yukarıdaki sözler 8 Mayıs 2003 tarihinde bu sütunda çıkmış..
Maalesef, o günden bugüne, komutanlar, milletle ordunun arasının açılması operasyonuna karşı hiçbir girişimde bulunamadı.. 24 Mart 2007’de “Türkiye işgal ediliyor; sadece ordusunun dağıtılması kaldı” diye uyardığımız halde..
Şimdi ordu karargâhı, 33 general ile Hasdal cezaevinde kurulmuş durumda..
8 Nisan 2004’te ise emekli kurmay albay Tahir Tamer Kumkale’nin, “Türkiye işgal edildi de haberimiz mi yok?” başlıklı yazısına yer vermişiz:
“Gerçekten bugünkü basın, mütareke basınından da beter. Mütareke basınına ne kadar kızarsak kızalım onlar işgâl altındaki bir başkentten ve toplarının namluları padişahın sarayını gösterdiği bir ortamdan yayın yapıyorlardı. İşgal Kuvvetleri Komutanlığının haberi olmadan bir şey yazabilmeleri ve kontrolsüz haber vermeleri mümkün değildi. Yani onların satılmışlıklarına karşı söyleyebilecekleri meşru bir mazeretleri vardı. Çünkü başkent işgal altında idi ve böyle yazmağa zorlanıyorlardı.
Peki soruyorum şimdi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti şu anda işgal altında mı.? Savaş kaybettik de ordularımız lağv mı edildi ? ABD ve AB ordularının topları biz bilmeden Çankaya ve TBMM’ye mi çevrildi? Aşağıdan bakıldığında sokakta top tüfek görülmüyor. Yoksa uzay teknolojisi ile havadan başkentimiz kuşatıldı da haberimiz mi yok?”
***
9 Nisan 2008’de ise “Bugün İstanbul veya başkent Ankara askeri bir işgal altında değildir. Ancak, sanki bir işgal varmış gibi devletin ülkesiyle ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü savunanlar üzerinde ABD Başkanı’nın talebiyle tam bir terör estiriliyor. Öyle ki, birileri Emniyet Genel Müdürlüğü’ne yazdıkları raporda, Türkiye’nin kuruluş felsefesi olan ulusalcılığın, yani milliciliğin terör kapsamına alınmasını isteyebiliyor!
Ellerinden gelse şikâyet eden Amerika’nın emriyle, Nemrut Mustafa Divanı kurup bütün ulusalcıları idama mahkûm edecekler!” diye yazmışız..
***
Geçen gün bir okur, “ABD, 21’inci yüzyıl Orta Doğusunu 2000 başlarından itibaren inşa etmeye başladı, kabul edelim veya ‘komplo teorisi bunlar’ gibi kendimizi rahatlatan gerekçelerin ardına sığınalım ama gerçek bu! Emin olun ABD Türkiye’ye savaşarak girseydi, ilk hapse konulacaklar solda veya sağdaki milliyetçi gazeteciler ile aynı paşalar olurdu” diyordu.
Sahi size göre ABD, Türkiye’yi askerleriyle işgal etseydi, Silivri ve Hasdal’a kimleri doldururdu?