ABD, toprak mı talep ediyor?
2001 krizinden itibaren Türk halkını “Türkiye toprakları yağmalanmak isteniyor!” diye uyardık. Aradan geçen yıllar içinde yabancı sermayenin önündeki her türlü engel kaldırıldı ve tarım arazileri, hatta sular, dereler bile satılmaya başlandı! Sadece Trabzon dereleri üzerinde 170 HES projesi var. Tonya Derelerin Kardeşliği Platformu adına yazılı bir açıklama yapan sözcü Hasan Kalyoncu, “Türkiye’nin ne kadar akarsuyu, deresi varsa enerji bahanesiyle HES şirketlerine 49 yıllığına sattılar. Ayrıca HES şirketlerinin ürettiği enerjiyi de satın alma garantisi verdiler” diyor.
***
İngiltere’nin Financial Times gazetesinde 7 Aralık 2006 tarihinde, Vincent Boland ve Paul Betts, “Türk Lokumu” başlıklı yorumda “AB ve IMF’nin teşvik ettiği reformlar, Dexia, Fortis, Citigroup ve BNP Paribes gibi yabancı yatırımcıların, Türkiye’de ekonomik dönüşümden en fazla faydalanan sektör olan bankacılık sektörüne girmesini sağladı. Yatırım bankaları İstanbul’da çok ciddi miktarlarda alımlar yapıyor” diyorlardı. Aradan yıllar geçti, Türkiye’nin önemli değerleri 40 milyar dolara yabancılara teslim edildi. İstanbul’da Boğaz sırtları pafta pafta gidiyor..
Zaten 1982 yılında Yunanlılar, “Anavatan Topraklarını İşgalden Kurtarma Komitesi” kurup tıpkı Sevr projesindeki gibi Anadolu’yu paylaşma tasarımını yenilemişlerdi. Pontus soykırımı iddialarının sebebi budur.
Bu arada, ABD, Ermeni kökenli bir vatandaşı üzerinden kendi mahkemelerinde Adana İncirlik üssünde hak iddia etmeye başladı!
***
Konuyla ilgili görüşlerini bir yazı ile bildiren Av. Gülseren Aytaş, özetle şöyle diyor:
* Ermeni asıllı Amerikalıların ABD’de Türkiye aleyhine açtıkları davalardan anlaşılan odur ki sanki Türkiye bir savaş kaybetmiş de yabancı mahkemelerin Türkiye’de vukubulan olaylara el koyması, üstelik bu mahkemelerin vereceği kararların bundan sonraki talep sahipleri için de geçerli sayılması istenilmektedir!
* Sevr projesinin 144. maddesine göre Milletler Cemiyeti tarafından yabancı komisyonlar kurulacaktı. Bu komisyonlar, “zorla göç ettirme” gibi işlere katıldığı iddia edilen kişileri hem cezalandırmaya, hem de malları hakkında karar almaya yetkili olacaktı. Yine aynı maddeye göre Türkiye, nakil ve sevk edilenlerin geri gelmelerini kabul etmişti. Bu kişilerin daha önce sahip oldukları mallar, kimin elinde olursa olsun el konularak geri verilecekti.
* Atatürk’ün önderliğindeki Türk milleti bu talepleri hiçbir zaman uluslararası uyuşmazlık konusu yaptırmamıştır. Ermeni meselesi de Ermenistan’la imzalanan 1921 Kars Antlaşması ile hukuken çözümlenmiştir. Kars Antlaşması tam 90 yıldır yürürlüktedir.
* Ne hazindir ki bugün sanki Kars Antlaşması hiç yokmuş gibi hareket edilmektedir. Sevr projesindeki Ermeni talepleri 2009 yılında Ermenistan’la imzalanan protokollere girmiştir. Öyle ki Ermenistan Başbakanı Tigran Sarkisyan protokollerin imzalanmasından sonra toprak talep edeceklerini açık açık ilân etmiş, “Türk tarafından, arşivlerde bulunan tapu kütüklerini açmasını talep edeceğiz. Miras hakkına sahip Ermenilerin davasının arkasında durulacak” demiştir.
* Ermeni asıllı Amerikalılar ABD mahkemelerine başvurarak Türk hükümeti ve iki büyük Türk bankası aleyhine dava açmışlardır. 1915’deki olaylarda hayatını yitiren Ermenilerin vârisleri, menkul ve gayrimenkuller ile banka hesapları için “milyarlarca dolar” talep etmişlerdir.
* 2010 yılının Aralık ayında ise Ermeni asıllı Amerikalıların ABD’de yeni bir dava daha açtıkları, toplamda 49.5 hektarlık topraklar için Türkiye’den tazminat istedikleri bildirilmiştir. Üstelik Amerikan mahkemesi bu dava için Türkiye’den “savunma” istemiştir. Ve bu davada İncirlik’teki Amerikan üslerinin bulunduğu topraklar üzerinde hak iddia edilmektedir.
* Unutulmaması gereken temel hukuki gerçek şudur: Herhangi bir uluslararası komisyonun veya mahkemenin veya başka bir devlet mahkemesinin, Ermeni iddiaları sebebiyle Türkiye’yi/ Türk hükümetini/ Türk kurumlarını/ Türk vatandaşlarını yargılamaya hakkı ve yetkisi yoktur!
* Türkiye, bu yargılamaları tanımayacağını resmi olarak açıklamalı, hiçbir mahkemenin davetine icabet etmemelidir.