ABD, kedi-fare ve gaz ilişkisini konuşuyor
Son seçim asparagası sırasında, önemli noktalar gözden kaçtı. Bu arada Amerikan basınında Erdoğan’ın Beyaz Saray’da Obama ile yaptığı son görüşmenin bazı ayrıntıları var. Seymour M. Hersh’in, London Review of Books’ta yayınlanan “The Red Line and the Rat Line” adlı makalesinde ilgi çeken noktalar yer alıyor. Meraklısının, aslını, yani İngilizcesini okuması için adres, http://www.lrb.co.uk/2014/04/06/seymour-m-hersh/the-red-line-and-the-rat-line. Hani bizlerin uydurduğu söyleniyor ya. İngilizcesi belki bizim uydurmadığımızı kanıtlar.
Aslında bu yazıda anlatılanları, ben, sizlere geçen yıl, Beyaz Saray’da Obama-Erdoğan özel yemeğinde olanları anlatmıştım. Her halde uçtuğumuzu ve Erdoğan’a muhalif olduğumuz için bunları yazdığımızı ileri sürmüştü bazı okurlarımız. Hersh’in yazısı da benim geçen yıl aldığım istihbaratı ve yazdıklarımı doğruluyor. Duyduk ki bu yazıyı Beyaz Saray yalanlamış. Ne yani, doğru, biz Fidan’ın sözlerine inanmadık mı demelerini bekliyordunuz.
Ben o yazımda sözü edilen Suriye konusundaki bizimkilerin dolduruşuna Amerikalıların inanmadığını yazmıştım. Hersh de makalesinde, bu görüşmede, Erdoğan’ın sürekli olarak, Hakan Fidan’ın elindeki istihbaratı paylaşmak istemesini, Amerikalıların istemediklerini de yazmış. Aynı bizim yazımızda anlattığımız gibi.
Ama anlaşılan şu anda başka bir kaynaktan da doğrulanan olaya göre, bizimkilerin oynamak istedikleri oyundan, Washington hoşlanmamıştı. Bu arada, Amerikalıların hoşlanmadığı şeyler arasında, Fidan’ın İran’a yakınlığı da var. Geçenlerde sosyal medyada Humeyni ile İran’a gidişi konusunda bazı resimler vardı. Doğru mu yanlış mı bilmem ama Fidan’dan da yalanlama gelmedi. Başbakan, her ne kadar koruması altına almış olsa da, istihbarat tehlikeli bir iştir. Hele, yıllarca generallerin yürüttüğü bir göreve, bir astsubayı atıyorsanız, sözcülüğüne, oğlunun arkadaşı bir garsonu yerleştiriyorsan, her türlü riski de göze alıyorsunuz demektir.
Hakan Fidan’ın, basına sızdırılan, İran’daki İsrail ajanlarını deşifre ettiği haberi de üstüne tüy dikmişe benziyor. Haklı veya haksızlığını tartışmıyorum, ama Türkiye, Orta Doğu’da, etrafı düşmanlarla dolu ve var olma kavgası veren bir ülkenin istihbarat örgütü ile mücadele ediyorsa, çok dikkatli davranmak zorundadır. Bence Hakan Fidan’ın kariyeri, bu işlerdeki rolü ile doldu. Ve Hersh’in yazısının bir yerinde ise Dışişleri’ndeki son Suriye toplantısının ayrıntılarının sızdırılmasında da Amerikan istihbaratının rolü olduğu ima ediliyor.
Hani Başbakan diyordu ya inlerine gireceğiz diye. Onlar bizim yatak odalarımıza kadar bile girmiş bulunuyorlar. Tabii sen kıytırık bir suikast palavrası ile aşçıları tutuklamak için kozmik odalarını açarsan, senin de inine girer çıkarlar böyle. Neyse bu konuda daha çok yazıp çizeceğiz. Bu arada AKP’nin seçim kazanmış olması Washington’u hiç etkilemedi. Zira uzun süredir AKP’ye olan konuları çarpıtmaya, bir de açıklığa kavuşmamış rüşvet yolsuzluk haberleri var. Washington’da gün geçmiyor ki AKP’yi eleştiren toplantılar düzenlenmesin. Hem de Beyaz Saray’a yakın kişiler tarafından...
Gelelim seçimlerde gözden kaçan ikinci konuma. Hatırlarsanız AKP ile Kürt partilerinin birlikte çalıştıklarını söylemiştik. Görünüşte karşılıklı sayıp döktüler birbirlerine ama yemezler. Birçok bölgede bu plan tuttu. Bir kısmında ise Kürtlerin planlarına bilinçsizce müdahale edilince seçimler sırasında Kürtler, varmak istedikleri hedeflerine giden planlarını da devreye soktu. Bunlardan seçimle ilgili olanı Kürt partilerinin belediye seçimleri için federasyon istedikleri bölgelerde çıkardıkları adaylar. Mesela Diyarbakır’da Gültan Kışanak, Mardin’de bağımsız olarak Ahmet Türk, Şanlıurfa’da Osman Baydemir ve Ağrı’da Sırrı Sakık’ın aday olması... Bunlara bir anlam verdiniz mi?
Anlamı AKP ile BDP’nin, federasyon konusunda anlaşmış oldukları gerçeği. Federasyon sistemine geçilince, AKP iktidarda olsun veya olmasın, federasyonun önemli bölgelerinin valileri belli olmuş oldu. Yani bence, bu isimler, bölgede PKK’nın yeni valileri olacak, belediye başkanları falan değil. Şu anda bu plan hızla yürürlükte.
Bizim, oturduğu apartman kompleksleri İngilizce adlarla anıldığı için, kendilerini modern sanan ve yanardöner liberal takımım; ülke ellerimizden kayıyor. Türkiye’de sorunu doğru saptayıp, çözümü doğru koymak lazım. Yoksa olmayan bir demokrasiyi, olmayan bir hukuku, olmayan insan haklarını tartışmak kadar lüzumsuz bir zaman harcaması olamaz.