ABD Gülen’i iade etmez
Her zaman yazdığım gibi, cehaletle kavga ve ikna, imkânsız gibi. Güncel bir konuyu, kendi deneyimlerimden yola çıkarak anlatmak, sizleri aydınlatmak istiyorum. Fethullah Gülen’in iadesi konusundaki yanlış açıklamalar veya belki de bir kandırmacaya ışık tutmak istiyorum. Benim bu konudaki sunacaklarımı, ANAP döneminin ünlü yolsuzluk sanığı, Engin Civan’ı izlerlerken öğrenmiştim.
Evet, Türkiye ile ABD arasında, suçluların iadesi anlaşması var. Ancak bu iade, öylesine zor ve imkânsız ki çok, çok ender gerçekleşebiliyor. Öncelikle iadesi istenen suçlu konusunda, bir mahkeme kararı olması gerekiyor. Bundan sonra mahkeme dosyası, karar ve gerekçeleri ile birlikte tercüme edilerek, Amerikan büyükelçiliği üzerinden ABD Adalet Bakanlığı’na yollanır.
ABD Adalet Bakanlığı, dosyayı inceledikten sonra iade işlemini gerçekleştirebilmek için, zanlının veya sanığın yakınındaki bir mahkemede iade davası açar. Genellikle bizde suç olarak kabul edilen birçok şey, ABD’de suç olmadığı için ve de ABD yasalarına göre ülkeye bir tehdit oluşturmadığı sürece, mahkeme iade yönünde karar vermez. Mahkemede iadeyi isteyen ülke, duruşmalarda avukat bulunduramaz. İade duruşmalarına, Amerikan Adalet Bakanlığı’nın hukukçu bürokratları katılır.
Engin Civan davasında, Civan, Türk mahkemesinin takdir ettiği yolsuzluk bedelini iade ederek salıverilmiş ama iade edilmemişti. Aynı durum, Türkiye’nin iadesini istediği ve iki askerimizi şehit eden bir PKK’lı terörist olan İbrahim Parlak olayında yaşandı. Yerel mahkeme iade işlemini kabul etmemişti. Parlak’ta sürekli oturma izni olan Yeşil Kart başvurusunda adını ve gerçek kimliğini saklayarak yalan beyanda bulunmaktan tutuklanmış, daha sonra kefaletle serbest bırakılmıştı
4 yıl önce, Federal Yüksek Mahkeme’nin Parlak’ın iadesine izin vermesine rağmen, Parlak araya giren politikacılar ve toplum grupları nedeniyle hâlâ iade edilmedi. Fethullah Gülen hareketi, Parlak’tan daha fazla siyasi nüfuza sahip Amerikalı politikacılar arasında. Aynı zamanda da hareketin, var mı, yok mu bilmem ama ABD’de büyük parası olduğu söyleniyor. Hele son günlerde iktidarın yaşattığı anti demokratik eylemleri, dünya kamuoyunda oldukça büyük bir tepki yaratmış olan AKP iktidarının, bu talebinin gerçekleşmesini beklemek en azından safdillik olur.
Bu yazdıklarımı, eminim AKP iktidarı da biliyor. Bilmiyorsa da, bilmediği bir konuda böylesine desteksiz atması, daha çok gürültü koparacaktır. Belli ki AKP, halkına karşı yarattığı baskıcı yöntemleri, cemaate karşı da kullanmak niyetinde. Benim, Gülen cemaati konusundaki görüşlerimi, bu köşeyi okuyan herkes bilir. Ancak dünyada birçok gelişme Erdoğan’ın söylediği tarzda gerçekleşmiyor. Dolayısıyla bence bu iş ve Gülen’e Afrika’da bir yer arandığı koca bir balondan öte bir şey değil.Gelelim bugünün ikici konusuna. Ankara’ya atanan yeni büyükelçi olayına. Geçen hafta yer darlığından, konuyu yeteri kadar irdeleyememiştim. Atanan veya aday gösterilen yeni büyükelçi geçen sefer de anlattığım gibi bir ülkede Federal yapının kurulması konusunda uzman bir diplomat. Irak’ta, Saddam sonrası ülkenin üç bölgeye bölünmesi ve federal sisteme geçilmesinde etkin bir rol oynadı. Bu konu ABD Dışişleri tarafından yayınlanan biyografide bile var.
Belli ki önümüzdeki günler, Türkiye’nin parçalanma sürecinin hızlanacağı bir dönem. Zaten BDP’li bazı yetkililerin son yerel seçimler sırasında, büyük kentlerde hangi partiye oy verdiklerini açıklamaları ve İmralı’daki bebek katilinin talepleri ve son olarak Güneydoğu’da devlet güçlerinin acizliği, bu durumu çok açık olarak ortaya koyuyor. Artık PKK, siyasi yapılanmasını da tamamlamış bulunuyor. Milliyetçi değil ümmetçi olan iktidarın da, bunu marifetmiş gibi saklamadan anlattığı ortada.
Washington’da, SETA tarafından düzenlenen ve yandaşların konuşmacı olarak katıldığı toplantıda, seyircilerle tepişerek Erdoğan’ı pazarlama kampanyaları da tutmadı. Erdoğan’a istediği her şeyi yaptırabilecek bilgilere sahip olan Washington, onu kullandıktan sonra, kendisi için ne kadar tehlikeli olabileceğine inandığı bu kişiden bir şekilde kurtulabilecektir.