ABD, cinayet, kuşku!..
ABD'nin 45. başkanı seçilerek 20 Ocak 2017'de görevi Barack Obama'dan devralan Donald Trump, tuhaf icraatları, şok yaratan uygulamaları, şaşırtıcı davranışları ve sosyal medyadaki akıl dışı paylaşımları ile de sürekli tartışmalı bir porte çizdi...
Trump'ın kimi davranışları dünya kamuoyunda "dengesiz tavırlar" olarak nitelendirildi ve "deli" iddiasıyla ABD senatosunda azledilmesi bile gündeme geldi...
Tüm bunlara rağmen ABD'yi ve Orta Doğu'yu tehdit eden dinci teröre karşı yapılan operasyonlarda El Kaide ve IŞİD liderlerinin enterne edilmesi, Trump'ı tartışmalı portresinin yanı sıra, kimi çevrelerde çekim merkezi haline de getirdi...
Ne tuhaf ki, bugünlerde adeta iç savaş provalarının yaşandığı Amerika'da Trump yine dengesiz ve kışkırtıcı tavırlarıyla gündemde...
Giderek büyüyen şiddet dalgası Amerika'nın birçok eyaletinde iç güvenliği tehdit edecek boyutlara ulaşırken, Trump yine ihtiyatlı ve sakin bir portre çizemiyor, üstelik çok pervasız davranıyor...
Çünkü siyahi bir Amerikalı'nın polis tarafından adeta boğularak öldürülmesinin ardından eylemler yayılırken, Trump ateşe benzin döker gibi davranıyor, olayları büyütüyor...
İşte bu kışkırtıcı tavrı, ABD gibi devasa bir ülkenin nasıl bir psikolojinin yönetiminde olduğu kuşkusunu bir kez daha gündemde tutuyor...
Trump, Minneapolis'te siyahi George Floyd'un polis şiddeti sonucu hayatını kaybetmesinin ardından başlayan olayların yatıştırılması için ordunun göreve hazır olduğunu söyleyince, şiddet olayları iyice yayılmaya başladı...
ABD Başkanı bununla da yetinmedi, kendi taraftarlarını göstericilere karşı Beyaz Saray önünde toplanmaya çağıracak kadar çılgınca davrandı...
Peki, Amerika'da gerçekte neler oluyor ve bir cinayetin ardından yaşananlar aslında kime-neye hizmet ediyor?..
Seçime az kalmışken!..
Amerika'da Trump'ın 2016'da seçilmesinden bu yana öldürülen 690. siyahi olan Floyd'un çevredeki insanların gözleri önünde, pervasızca katledilmesi yalnızca öfke çekmedi, derin kuşkular da yarattı...
Trump, polis cinayetinin ardından yaşanan olayları "radikal sol gruplar"a bağlasa da, eylemleri tetikleyen cinayetin ardında nasıl bir karanlık var acaba?..
Yoksa bu olayın perde gerisindeki asıl gerginlik, yaklaşan ABD seçimlerine yönelik sinsi bir tuzak mı?..
Örneğin; Floyd'un öldürülmesini protesto edenlerin üzerine ateş açılması ve polisin "biz yapmadık" açıklaması da, gösterilerde karanlık ellerin devrede olduğu kuşkusunu arttırmıyor mu?..
En önemlisi de, Trump'ın seçildiği 2016 yılından bu yana binden fazla beyazın yanı sıra 690 siyahi ABD'linin polis şiddetinde katledilmesi toplumda bu kadar tepki çekmezken, Floyd'un 7 disiplin soruşturması geçiren ancak ceza almayan (!!!) bir polis memuru tarafından öldürülmesi, aslında hangi mekanizmayı harekete geçirdi?..
O halde yazının başında dikkat çekilen Trump'ın "dengesiz" hareketlerinden ve ABD içerisinde güven kaybettiğine yönelik saptamalardan yola çıkarak bir kez daha sormak gerekiyor;
Amerika içindeki etkili "dengeler" ya da siz buna "derin devlet" de diyebilirsiniz, Trump'ı saf dışı bırakmak için disiplinsiz- öfkeli polis ile Floyd arasında bir cinayet ve sonrasında iç savaş senaryosu mu yazdılar?..
Bir kez daha soralım; Amerika'da son 4 yılda siyah ve beyazlardan oluşan 2 bine yakın insan polis şiddetiyle öldürülmüşken, 2014 ve 2016'daki kısa süreli gösteriler dışında, neden milyonlarca insan sokağa dökülmedi?..
Ne dersiniz; Floyd cinayetinin ardından giderek yayılan olayların 3 Kasım 2020'de yapılacak ABD seçimleri öncesinde kışkırtılması bir rastlantı mı?..
Dengesiz ve "disiplinsiz" bir polis, Amerika'yı 2020'den itibaren daha "dengeli-akıllı" bir siyasetin eline teslim etmek için taşeron olarak mı kullanıldı?..
Hiç kuşkunuz olmasın, Kasım ayına kadar bu sorular çok kafa karıştıracak...