3G faciası
Türkiye geç de olsa 3G ile tanıştı. 3 nesil GSM olarak adlandırılan bu sisteme 2 yıl önce büyük törenlerle geçmiştik.
GSM şirketleri 3G’nin hayatımızı değiştireceğini iddia ediyorlardı.
Evet GSM şirketleri haklı çıktı. 3G hayatımızı değiştirdi. Bu değişim GSM şirketleri açısından olumlu, vatandaş açısından olumsuz oldu.
ADSL modeme rakip gibi gösterilen 3G internet kullanıcılarını perişan etmiş durumda.
24 ay sözleşmeli alınan internet paketleri çok erken patladı.
Ayda 39 TL ödemesi gerekenler 100 liranın üzerinde gelen fatura ile şaşkına döndüler.
3G internet kullanıcılarının 4 gb’lik internet kotaları daha ilk iki günde doldu.
Sonrası para yazmaya başladı.
Burada her iki taraf haklı.
3G interneti ADS’leden ayıran en önemli ayrıntı hem download (indirme) hem upload (yükleme) de kota gidiyor. Böyle olunca 4 GB’lik kota çabucak doluyor. Oysa ADSL’de sadece indirmede kota doluyor. Bu sebeble ADSL kullanıcısı için 4 gb 1 ay boyunca çok rahat yetiyor.
Şu anda bu şikayetle GSM şirketi ile kavgalı olan tüketici sayısı onbinleri geçmiş durumda. 3G de bir başka sorun ise altyapı yetersizliği. Aradan geçen 2 yıla rağmen GSM şirketleri maalesef halen 3G konusunda yeterince yatırım yapmadılar.
GSM şirketleri yatırım yerine bol bol reklam yaptılar.
Yahudi ölürken çocuklarına ticaret yapmaları için 100 kilo altın bırakmış. Son nefesinde şu vasiyette bulunmuş:
“100 kilo altının 90 kilosunu reklamda kullanın kalan 10 kiloyu da sermaye yapın!”
İşte Türkiye’deki GSM şirketleri de böyle.
Bol bol reklam yaptılar ama yatırım devede kulak kaldı.
Geçen hafta bir toplantıda konuşan Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv de bu konudaki rekabeti aynı bakış açısıyla eleştirdi.
“Rakiplerimizin reklamları çok güzel ama bu işler reklamla değil, yatırımla oluyor!”
Kesinlikle doğru bir söz.
Türkcell gerçekten kalite ve hizmet açısından Türkiye’nin dünyadaki gururu olmuş durumda. Turkcell yaptığı yatırımlarla dünyanın en iyileri arasında yer alıyor.
Reklamını en çok gördüğümüz GSM şirketlerine yönelik tüketici şikayetleri ise had safhaya ulaşmış durumda.
Gerek AVEA gerekse Vodafon ile ilgili çok sayıdaki şikayetten birer örnek veriyorum.
Üniversite öğrencisi Senar Özdemir 3G’li telefonu ile Güngören Tozkoparan’da oturduğu evden görüntülü 3G görüşmesi yapamayınca telefonunu servise götürüyor. Samsung servisinde acı gerçeği öğreniyor. Reklamlarından etkilenerek aldığı Avea’nın o bölgede 3G sinyallerinin yok denilecek kadar az olması nedeniyle telefonunun bu özelliğini kullanamıyor. Çareyi hattını değiştirmekte buluyor.
3G konusunda dünyanın en tecrübeli GSM operatörü olduğunu iddia eden İngiliz Vodafon reklamlarında Orhan Gencabay ile, sinyallerin ne kadar güçlü olduğunu anlatıyor.
Ancak İstanbul’un göbeginde oturan genç bankacı Serpil Santur böyle düşünmüyor.Teknosa kampanyası ile satın aldığı 3G modemi nedeniyle her an kafayı yiyebilir.
Bahçelievler’de oturan Serpil Santur, Teknosa’dan aldığı bilgisayar ve modem ile evine geliyor ve heyecanla internete bağlanmaya çalışıyor. Ancak nafile. 3G sinyali bu kadar merkezi bir yerde mumla aranacak seviyede ve ancak EDGE adı verilen düşük hızla bağlanabiliyor. Bazen ise bunu bile bulamıyor.
Vodafon ile yaptığı görüşmelerden bir sonuç alamayınca çareyi Teknosa’ya iade etmekte buluyor.
Ancak Teknosa “sattım kurtuldum” mantığı ile olumsuz yanıt veriyor.
Aradan geçen aylara rağmen, genç bankacının tüm çabaları fayda etmiyor. Bilgi Teknolojileri’ne kadar olayı taşıyor ama onlar da Tüketici Hakem Heyeti’ne gitmesini öneriyor.
Serpil Santur, kullanamadığı ürün için Vodafon’a para ödemeye devam ediyor.
Bu köşede hep yabancı sermayenin Türkiye’deki tüketiciye yaptığı haksızlığı yazdım durdum.
Avea ile ilgili şikayetleri bu köşemde çok yazdım ancak bir kez bile bir hassasiyetlerini görmedim. Avea “ben yabancı sermayeyim istediğimi yaparım” edası ile bildiğini okumaya devam etti. Bu nedenle Avea ilgili bir şey söylemiyorum. Ancak Avrupa’da tüketici hassasiyeti ile bilinen Vodafon’a soruyorum:
Serpil Santur’a yaptığınız haksızlığı bir İngiltere’de ya da Almanya’da yapabilir miydiniz?
Ne diyelim siz de haklısınız. Siz yabancı sermayesiniz. Sizi ülkemize devet edenler bizi size “eti de kemiği de senin” diye veriyorlar.
Etimiz de kemiğimiz de hatta paramız da sizin. Bizi istediğin gibi kullanabilirsiniz!