"31 Mart avı" mı?

Tekrar tekrar kendileri söylediler, hesaplaşmaları 100 yıllıktı.

Türk ülkesinde "-kendi ifadeleriyle- rahatça Kürdistan diyebilmek, federasyon diyebilmek, soykırım diyebilmek" velhasıl Türk adını, Türk tavrını bu topraklardan siler/sürerken dirençle karşılaşmamak için, bir nevi "yol temizliği" olan "Ergenekon" etiketli kumpas 2008 yılında başlamıştı;

İttihat ve Terakki'nin "iktidara gelişi(!)"nin 100. yılıydı!

Aynı davanın ikinci iddianamesi, 2009 yılı Mart ayının son günlerinde açıklandı,

1909 sayfaydı;

31 Mart ayaklanmasının 100. yılıydı!

Bir şeyi atlıyoruz:

"FETÖ" dedikleri "şey"le ilgili reddimiras yaptılar;

Derviş Vahdeti'nin mirasını reddetmiş değiller!

İttihadı-Muhammedi Cemiyeti'nin mirasını reddetmiş değiller!

Türklükten istifa eden Şeyhülislamların mirasını reddediyor değiller!

Vahideddin'in mirasını reddediyor değiller!

"Andımız" kararı çıktı kel göründü; "Sen, yalnız Osmanlısın. Sakın başka milletlere bakarak, sen de millî bir ad isteme" diyen "ecdad"ın mirasını reddetmiş değiller?

"Türk müsün?" diye sorulduğunda, "Ne Mutlu" dediklerini işitmiş değiliz ama "Estağfurullah" dediklerini duyar gibiyiz!

Atatürk ve silah arkadaşlarına "kâfir", "deccal", "mel'un", "kudurmuş kurt", "sırtlan", sırmalı haydut", "akılsız türedi" demekten vazgeçmiş değiller; konjonktür dillerini bağladı diye bizzat söyleyemediklerini fesli meczup ziyaretleri, himayeleriyle yedi düvele ilan ettiler!

Neden millî orduya kumpas kurmuş savcıları, hâkimleri, polisleri, millî orduya kumpas kurdukları için yargılayamıyorlar sizce?

Nemrut Mustafa Divanı'nın "adaleti(!)"ni hiç reddetmediler!

Rütbeye, üniformaya, tanka, topa, silaha gerek yok; aklıyla, fikriyle, vicdanıyla, ilimle, bilimle, kalemle mücadele eden her bir "Mustafa Kemal'in askeri" hâlâ "Hareket Ordusu"nun birer eri gözlerinde!

İçimi kemiren bir kurt var, diyor ki;

Bu "cadı avı"...

Mesajlarını semboller üzerinden vermeye bayılıyorlar ya;

"31 Mart"la mı alakalı!

"Abdülhamit'in devrildiği" yerden mi kaldırmak istiyorlar yarım kalan "Neo-Osmanlı" rüyalarını?

Yakın kanun kitaplarını

Sıkı durun. Şimdi size, Necati Doğru'nun "FETÖ üyesi olmamakla birlikte, bilerek ve isteyerek FETÖ'ye yardım etmek"le suçlanmasına yol açan, "FETÖ'ye yardımının kanıtı" olarak Sözcü Gazetesi Davası'nın ek iddianamesine konulan üç yazısından biri olan ve 15 Temmuz alçaklığının hemen akabinde, 17 Temmuz 2016'da yayınlanan "Naylon Darbe"den alıntılar yapacağım:

"- Halkın gücü, naylondan darbecilerin çağırısına uyup evine çekilmedi. Çekilseydi, darbeciler kazanacaktı. Ülkeyi kötü yönettiklerini gördüğü ve yaşadığı halde önce Başbakan sonra da Cumhurbaşkanı'nın çağrısına uydu. Halkın gücü, sinmedi. Tanklarının üstüne çıktı. Demokrasi kazandı...

-Bu çağda bize sunulana bak: Sen gel Boğaziçi Köprüsü önünü tanklarla tıka... Sen gel hava meydanının kapısını tankla kes... Sen gel TRT binasının duvarına tankları daya... Sen gel Meclis girişine tankları sırala... Görüntüsü bile çirkin. Hangi yılda kalmışsın! Bu tabloya en küçük bir yakınlık, sempati duymak bile mümkün değil. Bu çağda bir ordunun düşeceği en saçma manzara bu olmalı... Milletin parasıyla okumuş, milletin parasıyla altına tank, helikopter, uçak çekmiş. Gidip Karayılan'ı, Cemil Bayık'ı yakalayıp teslim alamıyor. Kendi Genelkurmay Başkanı'nı esir alıyor. Bu halk darbeciyi niçin dinlesin?

-Seçimle gelen. Seçimle gitsin. Halk getirdi. Halk götürsün. Demokrasi bayramı işte o gün olsun."

Bu ülkede onlarca hukuk fakültesi var, onlarca baro var, Barolar Birliği var, her köşe başında bir hukuk derneği var, "Cumhuriyet"in savcıları var, "Themis" duruşunu bozmamış hâkimler var, Yargıtay var, Anayasa Mahkemesi var, Hâkimler Savcılar Kurulu var... Biri ses versin:

Bu satırları yazmış bir insan, nasıl olur da üstelik de bu ve benzeri satırları gerekçe gösterilerek "darbecilere yardım etmek"le suçlanır?

"Sen böyle yazmışsın ama aslında biz böyle düşünmediğini biliyoruz" mu diyecekler mahkemeye çıktığında Doğru'ya?

Hoş velev ki düşünmüyor; insanlar zihinlerinin içine hapsettikleri, suç oluşturacak bir eyleme dönüştürmedikleri, ifade dahi edilmemiş düşüncelerinden dolayı yargılanabilirler mi? "Tahmin" yoluyla hem de?

O zaman kanun kitaplarını yakalım, sihirli küreler, bakla falları, tarot kartlarıyla eğitelim bundan sonra "hukukçu(!)" adaylarını!

Yazarın Diğer Yazıları