30 Mart seçimleri plebisit mi olacak?
Antalya-Gazipaşa Havaalanı’ndan Haluk Dural ile birlikte çıkıp bizi karşılayan Milli Merkez temsilcisi Mehmet Özdemir’in aracına bindik. Şehre hareket edecektik ama çıkış yolunun bariyerle kapatılmış olduğunu gördük! Giriş yolunun başlangıcında da iki araç yan yana park etmiş durumdaydı! Yani orası da kapalıydı. Memurlara, “Yolu niçin kapattınız? Nereden çıkacağız?” diye sorduk, “Başbakan gelecek” diye cevap verdiler!
Başbakan gelecek ve üçüncü defa açılışını yapacak diye bir havaalanının giriş ve çıkış yolunu kapatmak, güvenlik tedbiri midir? Ayrıca bu korkunun sebebi nedir? Başbakan ile ilgili daimi suikast istihbaratı mı var?
***
Antalya’dan Hatay’a, asıl konumuza geçelim... MHP Manisa Milletvekili Erkan Akçay, Suriyeli sığınmacıların Hatay’a yerleştirilmelerinin büyük tehlike olduğunu söyledi. Akçay, “Bu sığınmacılar, misafir mi yoksa ileride gerçekleştirilecek bir plebisit için alt yapı mı?” diye sordu.
Bilindiği gibi uluslararası hukukta, plebisit, tartışmalı bir coğrafyada yaşayan halk topluluğunun, bağımsız olup olmayacağına veya hangi devlete bağlanacağına dair yapılan oylamaya denilir!
Aslında iktidar o plebisiti, sadece Hatay’da değil, sadece Güneydoğu’da değil; bütün Türkiye’de yaptığını söylüyor zaten.
AKP Hatay Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan Adalet Bakanı Sadullah Ergin, “Bu seçimler bir referandumdur” diyor.
Muhalefet de bu gerçeği biliyor.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “30 Mart’ta gerçekleşecek seçimler kritik bir eşiktir. Milli kimliğimizin korunması için 30 Mart virajı sağ salim alınmalıdır” diyor.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Yakup Akkaya’nın da “Mart ayındaki seçim sadece bir seçim değil, Atatürk’ün bize bıraktığı mirası çocuklarımıza bırakma konusunda hesap vereceğimiz bir seçimdir” diye bir açıklaması var.
***
Aslında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Yunanistan, Ermenistan ve KKTC gezileri ve açılım politikaları, bundan sonra ne olacağını açıkça gösteriyor. Davutoğlu, mübadele ile Yunanistan’a gönderilmiş Rumların torunları ile görüşüp onları Türkiye’ye davet ediyor, Türk vatandaşlığını yitiren bazı Rumların son zamanda tekrar vatandaşlığa alındığını açıklıyor!
Ermenistan’a “Kapıları açacağız ama siz de işgal ettiğiniz Azerbaycan topraklarının bir kısmından, mesela iki yerleşim biriminden çekilin” diyor. Kıbrıs’ta ise, BM Genel Sekreteri’nin özel temsilcisi, bundan sonraki sürecin “gizli” yürütülmesi gerektiğini söylüyor.
Açılım politikaları sonunda gelinen noktada, PKK veya BDP özerlik ilan etmeye hazırlanıyor. Abdullah Öcalan, BM müdahalesi istiyor. Zaten, bu fikri ilk seslendiren, 12 yıl önce İnternatianol Herald Tribune gazetesi idi. Yüce Katırcıoğlu da Ülkü Ocakları Dergisi’nde konuyu incelemişti.
İktidar 2010 referandumunu, Sünni-Alevi plebisitine çevirmişti; Abdullah Öcalan da 30 Mart seçimlerini Güneydoğu’da plebisite çevirmek istiyor.
***
Şimdi böyle bir zamanda, “CHP sağcı aday gösteriyor” diye itiraz ederek meseleyi solcu-sağcı veya Alevi-Sünni ekseninde görenler, Türkiye’ye iyilik etmiyor.
Şimdi Türkiye’nin freni boşalmış yokuş aşağı paldur küldür giden kamyon gibi gidişini durdurmak, İstanbul ve Ankara gibi iki büyük şehirde, AKP’yi alaşağı etmekle mümkündür. Anlaşılıyor ki CHP yönetimi bunu görmüş ve gereğini yapıyor. Buna karşı; kişisel çıkarlar adına, ufku dar söylemlerde bulunmak, AKP’nin projesine hizmet anlamına gelir!