2'nci Ordu neden rahatsız?..

Çözülme sürecinde semirtilip, palazlanan terör örgütü PKK'nın illere vali, ilçelere kaymakam atadığını, mahkemeler kurup yargılamalar gerçekleştirdiğini, vergi topladığını, çadır karakollarında GBT yaptığını, şehirleri silah ve patlayıcı deposu haline getirdiğini biliyorduk. İtiraf edeyim; çözülme sürecini yakından takip ettiğimi zannediyordum. Gazetecilik diliyle; sırıkla uzun atlamışım!..

Hendekleri, barikatları gözlerimizle görüyorduk. Terör örgütünün şehir yapılanmalarını takip etmekle 1'inci derecede sorumlu olan (!) gazetecilik mesleğinden biri olarak acı gerçeklerden birisine yeni ulaştım. Uzun süredir 2'nci Ordu'da kahramanlarımız arasında konuşulan bazı sıkıntılar kulağımıza geliyordu. "Moral bozuklukları" ile ilgili yıllardır yakından tanıdığımız bölgedeki güvenilir kaynaklarla uzun uzun sohbet ettim. Biliyorsunuz; meskûn mahal operasyonlarında en fazla şehidi bombalı tuzaklamalarda veriyoruz. 2'nci Ordu'ya bağlı ve operasyon bölgelerine gönderilen Malatya'daki İstihkâm Alayı'nda büyük rahatsızlık yaşanıyor. Nedeni;

Başta Şırnak olmak üzere bazı merkezlerde yapılan çalışmalar sonucunda ortaya çıkan tablo... Operasyonlar öncesi ve sırasında, mahalde kurulan/kurulacak bütün barikat, kazılan/kazılacak hendeklerin yerini tespit eden istihkâm birlikleri şehrin imar planının dışına çıkıldığını görünce adeta isyan ediyor. Yani anlayacağınız, devletin elindeki imar planı ile bölgede PKK'ya yardım ve yataklık eden belediyelerin uyguladığı plan çok farklı. Ne yazık ki; şehirlerdeki PKK üslenmelerini göremeyen, fark edemeyen vali ve kaymakamlar kendilerine verilen imar planlarındaki değişiklikleri de görememişler, anlayamamışlar. Herhalde fena halde aldatılmışlar!..

Gerçek nasıl ortaya çıkmış?

İstihkâmcılar, tek tek imar planlarında tespitler yaptı... Olması gereken yerlerde, rögarların olmaması, lağımların geçiş noktaları olması gereken yerlerde bunun yerine yön değiştirip normal plandaki yerlere bomba düzeneklerinin, patlayıcıların döşenmesi inceleme yapan askerlerin canını çok sıktı. Tek tek yerler tespit edilirken, imar planı değişikliklerinin ve kurulan bombalı tuzakların, kaçış yolları ve tünellerinin PKK'lı teröristler tarafından yapılmasının mümkün olmadığı sonucuna varıldı. Hemen 2. Ordu komutanlığına rapor edildi. Durum, ayrıntılı şekilde planlar üzerinden anlatıldı. Bunu PKK'nın yapamayacağı, alınan önlemlerin ve kurulan düzenin resmen düzenli ordu taktiğine göre belirlenmiş olduğu sonucuna varıldı. Ardından bu durum net bir dille Ankara'ya rapor edildi. Anlayacağınız; şehitlerimizi, PKK'ya yön veren ve kendi topraklarımız içinde o tuzakları kuran biri veya birilerinin düzenli ordu mensupları yüzünden veriyoruz. Bu işin PKK'nın "Kobani tecrübesi" ile de izah edilemeyeceğini söylüyor yetkili askeri kaynaklar. Peki, kim bunlar?.. Herhalde bu sorunun cevabını da benden beklemiyorsunuzdur!..

***

Bir de çözüm dehası (!) iktidarın, geçtiğimiz ay içerisinde gündeme getirdiği, yeniden bekçilik sistemine geçişi de çok dikkatli ve yakından takip etmeliyiz. Belirli il ve ilçelerde (Diyarbakır, Mardin, Şırnak, Hakkâri il ve ilçeleri) 2 binden fazla bekçi alımı yapılacağı duyurulmuştu. Bekçi alımları ile ilgili şartlara bakıldığında her şey normal gibi görünmekle birlikte, bu işe başvuracak olanların büyük oranda yerelden olacağı da inkâr edilmeyecek gerçek.

Pekii!.. Bu bekçilik sisteminin ileride "özerk bölge"nin kendi kolluk teşkilatına geçiş için bir aşama olup olmadığı veya bu duruma yol açabileceği düşünüldü mü?..

Tekrar altını çizmek gerekir ki; PKK/KCK uzun süredir, kamu kurum ve kuruluşlarına eleman yerleştirme konusunda başarılı olmuştur!.. Özellikle örgütün adliyelerde kâtip olmak üzere birçok -adli kaydı olmayan- sempatizanını buralara yönlendirdiği bilinmesine ve AKP Hükümetine iletilmesine rağmen, "çözüm süreci"nde üstü örtülen konulardan birisi olmuştur.

Bölgede istihbaratın sağlıklı olmadığı (!) gerçeğinden hareketle -bu durum Kobani'den hendek savaşlarına kadar yaşanan birçok olayda açıkça görülmüştür- yeni bekçilik sistemi dahilinde bekçi olacak kişilerin örgüte sempati duyanlardan olabileceği, böylesi bir risk durumunun tespitinin mevcut istihbarat yapısıyla çözülmesinin pek mümkün olmadığı da alenen ortadadır.

Ya da Hükümetin Oslo'dan, İmralı anlaşmalarına ve Dolmabahçe'ye kadar devam eden süreçte örtük özerklik sözlerine zımnen ve dolaylı olarak bağlı kaldığını düşündüğümüzde, "acaba bu bekçilik sistemi KCK'nın öz savunma adı altında kendi yerel kolluğunun bir parçası mı?" sorusunu akıllardan hiç çıkarmamızı gerektiriyor... Artık hepimiz çok iyi biliyoruz ki, AKP'nin "Kürt Sorunu" ajandası, çatışma-çözüm sarkacına bağlanmış durumda... Bugün sesleri duyulan ve ileride olacağına kesin gözüyle bakılan yeni çözüm sürecinde şehirlerdeki teröristleri bekçilik üzerinden sisteme kanalize etmenin zemini mi oluşturuluyor? Bu soruları vakit geçirmeden, kabullenir algı olmadan gündemde tutmamız gerekiyor.

"Bu kadar da peşin hükümlü olma" diyebilirsiniz..

Ancak AKP'nin bölgeye ilişkin politikalarının dönüp dolaşıp örgüte kazanç olarak yansıdığını bir tecrübe olarak gördüğümüzde bekçilik sisteminin ileride PKK/KCK'nın "öz savunma teşkilatına" dönmesi bizi şaşırtmayacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları