23 Nisan ve Akşener'i İzlerken...
Bizim cenahda "Televizyonculuk" zor olduğu kadar kimilerine göre "imkansız" işlerden biridir. Sebep ve sonuçlarını tartışmakla beraber "3-4 iyi niyetli girişim"in neden başarısız olduğunun hesaplaşması başka bir yazının konusu. "Bilmediğini bilmeyenlerin yüzünden özveri ile başlayan güzel girişimler" hep kısa sürdü. Bir yılını tamamlamadan maddi imkansızlıklar yüzünden kapanıp, gidiverdi... Türk solundaki "kollektif kültür" bizim milliyetçi camiaya sirayet edemediği için televizyon, radyo gibi denemelerden uzun soluk da sonuç alamadık. YENİÇAĞ Gazetesi bu konuda ilk ve örnek olmakla beraber, yayını sürdürmek için yaşanan "Fedakarlıklar" gerçek anlamda "Destansı"dır... Konumuz farklı Halk Tv'deki Özlem Gürses'in 45 dakikaya sığdırdığı muhteşem programı ve Sayın Akşener'in tesbitlerini yorumlamak istiyorum.
Sokağa çıkma yasağı, corona önlemleri derken uzun süredir ihmal ettiğimiz ev hayatını da özlemişiz. Boyun ve bel fıtığını aynı anda yaşayıp acılar içinde kıvranıp, gerilirken "Ulusa sesleniş", "Sağlık Bakanının günlük basın toplantısı" yeterince gerdi hepimizi. Sayın Akşener ile YENİÇAĞ Gazetesi ve Türkiyem Tv'de defalarca röportaj yaptığım için, Halk Tv'deki programa dikkat kesildim. Yandaş, candaş, adları merkez olmakla beraber "Reis"in emrine giren Tv kanalları"ndaki programcıların işlerine gelince "Çanak" gelmeyince "Çapraz" sorgulamalarına tanık olduğum için, doğrusu endişeliydim. Fakat "Gazetecilik mesleğinin namusuna sahip olan Özlem Gürses" şüphelerimi boşa çıkardığı gibi 45 dakikada hiç tekrara düşürmeden Sayın Akşener'in duygu, düşünce ve fikirlerini yansıtmasına yardımcı oldu... Mesleki açıdan ciddi bir kazanımdır.
Meral Akşener 23 Nisan'ın Yüzüncü yıl dönümünde TBMM'de ve Anıtkabir de olmak istediğini peşinen beyan etti. Üstelik TBMM'nin Başkanı "Sayın Cumhurbaşkanı katılmayacak, siyasi partilerin Genel Başkanlarının da katılımı olmazsa çok iyi olur" sözlerini sarf etmesine rağmen... Akşener, ısrarla "Parlamenter sisteme dönüş"ü savunurken, TBMM'nin "Tek adam rejimi" ile "By-pass" edilmesine isyan edişine bir kez daha isyan ederek "Katılım"dan yana tavrı anlamlıydı.
"Katiller, ırz düşmanları, çocuk istismarcıları, uyuşturucu kuryeleri, hırsızlar, arsızlar, ihaleye fesat karıştıranlar, üç kağıtçılar, dolandırıcılar"a "Af" çıkarılırken "Gazetecilerin özgürlüğünü kısıtlamaya devam eden iktidar ve yandaşları" ısrarla "At gözlüğü" takmaya devam ede dursun. Kürsü dokunulmazlığına rağmen başta Sayın Prof.Dr. Ümit Özdağ olmak üzere gerçekleri haykıran siyasiler ile, haber değeri olan konuları kamuoyu ile paylaşan gazeteciler hakkında "Yargısız infazlar" sürerken öylesine "Dram"lar yaşanıyor ki anlatamayız!..
Bu mesleği icra eden gazetecilerden bazıları "Cumhurbaşkanı'na AKP'nin Genel Başkanı"nın icraatlarını şikayet eden yazılarını yayınlayamıyor!.. Sayın Akşener, gazeteci meslekdaşlarımızın hislerine tercüman olarak: "Sayın Erdoğan keşke AKP Genel Başkanlığı şapkasını bir kenara bıraksaydı. Millet ittifakının Belediye Başkanlarını kendisine rakip olarak görmeyerek, toplumun ihtiyaçlarını sağlamalarında yardımcı olsaydı" diyerek önemli bir hususa dikkat çekti. Dahası, Sayın Erdoğan'ın "Aldatıldık" diyebileceğini, "Allah'ım ve milletim beni affetsin" cümlesini tekrar etme ihtimaline dikkat çekti. Kimilerini ısrarla kaşıdığı, İYİ Parti içine nifak sokmaya kalkıştığı konuyu da son noktayı koydu Akşener...
"Sayın Ümit Özdağ ile ilgili fezleke hazırlayanlar, O'nun hayat tarzını, inançlarını, devlete, millete bağlılığının zekatını, fitresini değil sadakasını bile ödeyemezler" diyerek ithamlara son noktayı koydu.
Özlem Gürses bizim mesleğiz "Yüzakları"ndandır. Barışlar, Murat Ağırel ve Hülya'yı da unutmuş değiliz. Programı kaçıranlar "Youtube"den, Sayın Akşener'in 45 dakikaya sığdırdığı Türkiye'nin meselelerini nasıl açıkladığını mutlaka izlemeli...
Yüzüncü yılını idrak ettiğimiz 23 Nisan'ın binlerce yıl sonrasında ruhlarımızla beraber buluşmak umuduyla...