2024’te KKTC’nin tanınması için topyekûn seferberlik ilan edilmeli…
2022 yıl sonu yaptığım değerlendirmede, 2023’ün KKTC’nin tanınması yılı ilan edilmesini ve bu yönde ciddi adımlar atılması temennimi paylaşmıştım. Anavatan Türkiye’de hepimizi yasa boğan 6 Şubat depreminde binlerce kardeşimizi kaybetmemiz ister istemez birçok hedefin ertelenmesine neden oldu. Hâlihazırda asrın felaketinin yaraları sarılmaya çalışılıyor. Spor karşılaşmaları için Adıyaman’da bulunan Şampiyon Melekler’imizin İsias Otel’de hayatlarını kaybetmeleri KKTC’deki üzüntüyü, yası daha da artırdı. Söz konusu Otel’in bilirkişi raporunda kullanılan betonun kalitesinin zayıf olduğu, yapıya ruhsatsız kat çıkıldığı ve zemin etüdü raporu bulunmadığı ortaya çıktı.
3 Ocak’ta, ihmali bulunanların yargılandığı davaya başlandı; suçluların en ağır şekilde cezalandırılmaları acılı yüreklere bir nebze de olsa su serpecektir. Kıbrıs sorunu konusunda 2023’te bana göre hiçbir gelişme olmadı. Liderlerin gayriresmî ortamlarda görüşmeleri, Rum Yönetimi başkanlığı görevine yeni seçilen Nikos Hristodulidis’in KKTC Cumhurbaşkanı Tatar’ı müzakere masasına çekme gayretleri olumlu bir sonuç doğurmadı. Tarihte belki de ilk kez taraflar arasındaki görüş ayrılığı bu kadar net olmuştur. Rum tarafı, KKTC’nin tanınması sürecini engellemek için bir an önce federasyon müzakerelerine Crans Montana’da kaldığı yerden devamını talep ederken, Türk tarafı ise egemen eşitlik temelinde iki devletin iş birliğine dayalı çözüm yolunun tercih edilmesini istemektedir.
Tarafların duruşları bu kadar zıt iken, ‘ortak zeminden’ bahsedilmesi mümkün değilken BM, AB, ABD ve İngiltere’nin yıl boyunca müzakerelerin başlaması çağrısı yapmaları anlaşılır gibi değildir. Hele hele yılın son günlerinde iki liderin BM Genel Sekreteri’nin 6 ay süreyle görev yapacak “Kişisel Temsilcisi” konusunda mutabakat sağlamalarının, Kolombiya eski Dışişleri Bakanı Maria Angela Holguín Cuellar’ın bu göreve gelecek olmasının hiçbir mantıki açıklaması yoktur. Cuellar’ın taraflar arasında ortak zemin bulma çalışmalarının başarısızlıkla sonuçlanacağını söylemek için müneccim olmaya gerek yoktur. Yıllarca süren federasyon müzakerelerinin başarısızlığı artık kabullenilmeli ve muhakkak ada gerçeklerine göre çözümün önü açılmalıdır. Diplomatik yollardan bunun olmayacağı ortadadır; Rum tarafının Gazze’de, Ukrayna’da yaşananlardan ve dünyadaki silahla çözümlenmeye çalışılan olaylardan muhakkak ders çıkarmasının vakti gelmiştir.
Kasım 2022’de Türk Devletleri Teşkilatı’na (TDT) gözlemci üye kabul edilen KKTC, 2023’te TDT’nin birçok toplantısında cumhurbaşkanı, bakan, bürokrat ve sivil toplum örgütleriyle yer alması KKTC için en önemli gelişme olarak not edilmelidir. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın Ekim ayında Bakü’de Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’le, Aralık ayında ise Bişkek’te Kırgızistan Cumhurbaşkanı Sadır Caparov’la bir araya gelmesi tanınmamız ve KKTC’nin TDT ülkeleri ile temasları açısından tarihî adımlar oldu. Anavatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, 19 Eylül’de New York’taki 78. BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, uluslararası topluma KKTC'yi ikinci kez tanıma çağrısı yaptı. BM ile gergin giden ilişkilerde, yıla damga vuran ve KKTC’nin dik durması ile hak ettiğini alabileceğinin ortaya konduğu iki önemli olay yaşandı. Lefkoşa ara bölgedeki Taksim Sahası’nın bakım ve onarım çalışmalarının ardından 9 Ocak’ta sporcuların hizmetine sokulması hedefleniyordu. Ne var ki Rum tarafı ile iş birliği içerisinde olan ve göreve geldiği günden itibaren Rum yanlısı tutumu ile dikkat çeken BM Genel Sekreteri Guterres’in Kıbrıs Özel Danışmanı ve misyon şefi Colin Stewart’ın verdiği talimatla Çetinkaya eski kulüp lokali önündeki surlardan sahaya inilen merdivenlerin çıkış noktası tellendi ve beton molozlarla kapatıldı.
Cumhurbaşkanı Tatar ve KKTC Dışişleri Bakanı Ertuğruloğlu’nun sert tepkisi üzerine BM kapattığı geçiş noktalarını açtı ve yapılan açıklamada Taksim Sahası'na geçişin eskiden olduğu gibi geçiş noktalarından olacağı ve ara bölgenin statüsünün korunmasına devam edileceği vurgulandı. Bu gelişmelerin ardından Türk takımları, yıl boyunca sahada çalışmalarını sürdürdü. Ağustos ayı ortalarında ise Türk tarafının Pile-Yiğitler yolu için başlattığı çalışmalara BM tarafından müdahale edilmesi BM Barış Gücü(BMBG) ile Türk tarafı arasında gerginliğe ve arbedeye yol açtı. BM’nin yol yapımını engellemek istemesi Türk tarafından sert ve kararlı karşılık bulurken, yola döşenen dikenli teller ve BM araçları kaldırıldı ve BM’nin Yeşil Hat’a geri çekilmesi sağlanarak yol çalışmasına devam edildi. KKTC Dışişleri Bakanlığı yayımladığı açıklamayla Pile’de yaşayan yurttaşların hayatlarını kolaylaştıracak yol projesinin, söz verildiği üzere en kısa sürede tamamlanacağını belirtti.
Ertuğruloğlu 19 Aralık’ta Meclis kürsüsünden Stewart’ı “Türk tarafı ile başka, Rum tarafı ile başka antlaşma” yapmakla suçlarken, Stewart’ı nkendilerinden habersiz Rumlara parselasyon yetkisi verdiğini ifade etti. Stewart’ın Rumların tetikçiliğine soyunarak kendi namına görevini başarılı bir şekilde yürüttüğünü belirtmem gerekir. Stewart’ın federasyonu amaçlayan iki toplumlu komitelerin çalışmalarını içimizdeki birkaç şaşkalozu da kafaya alarak devam ettirmesine yeni yılda izin verilmemelidir. AB’nin Kıbrıs Türklerine yaptığı yardımların da ‘federasyon hedefine ulaşmak üzere’ yapıldığını, kayıtlara böyle geçildiğini, mevcut siyasetimizle çelişen bu durumun da düzeltilmesi veya bu yardımların alınmaması gerektiğini de hatırlatmam gerekiyor. Yeni yılda diplomatik ilişkiler artırılarak muhakkak tanınma siyasetimiz doğrultusunda cesur adımlar atılmalıdır. Her şeyi Anavatan Türkiye’den beklemeden, Türkiye ile koordineli ve istişare içerisinde, kendi namımıza düşenleri yapmamız önemli ve hayatidir. Tanınma için uygun olan dünya konjonktürü muhakkak değerlendirilmelidir.