15 Temmuz'un en büyük mağduru; Milliyetçiler!
15 Temmuz sonrasında Türkiye'de en büyük darbeyi çok açık bir şekilde milliyetçiler yemiştir.
Çünkü, kağıt üzerinde mağdur değiller, varsa yoksa AKP'nin üzerinden resmedilen bir mağduriyet var. Darbeyi püskürten yegane unsur da değiller… O yüzden "kahraman" da olamıyorlar…
Adı konmamış bir gri bölgeye hapsedilmiş durumdalar.
Yıllar yılı devlet kadrolarından, sendikalardan, derneklerden, ortak yaşam alanlarından uzaklaştırılan milliyetçiler, darbe girişimi sonrasında sağda-solda kalan tek-tük varlıklarını da kaybettiler…
Bahçeli'nin her fırsatta bir silah gibi kullandığı "FETÖ"cü yaftasından çekinildiği için değişim isteyenler de geri plana çekilmiş durumda. Çünkü olmadık sebepten haklarında soruşturma açılabilmesi mümkün…
Darbe girişimi akşamından 7 Eylül kumpasına kadar uzanan süreçte "MHP'de değişim istemek FETÖ'ye hizmet etme" gibi bir algı oluşturuldu. Bunu yapanlar bizzat ana akım medya organları, yandaşlar ve Balgat yönetimi oldu.
Bu açık algı operasyonu ve diğer girişimler ile susturulduğu düşünülen milliyetçiler, Bahçeli referans gösterilerek "Başkanlığı isteyen, ona tepki göstermeyen" bir kitle gibi konumlandırılmak isteniyor. Oysa durum Balgat dışında çok farklı.
Tabandan, il başkanlarına, milletvekillerine, genel başkan yardımcılarına kadar büyük bir öfke hakim… Kimseye fikri sorulmadığı gibi, ikircikli ve kaçamak cevaplarla yangından mal kaçırır gibi hareket ediliyor.
Daha açık ifade etmek lazım. Türkiye'de federasyonun en büyük engeli, Türk kimliğinin ana unsuru milliyetçilerdir. Eğer onları böler, dağıtır, parça parça eder, iradelerini bastırırsanız istediğinizi yapabileceğiniz bir ortam doğar.
Çözüm sürecinde demokratik eylem hakkını kullanan bir MHP olsaydı, evlerin içlerine kadar bombalar yerleştirilip, gazete manşetlerinden "İşte çözüm farkı…Teröristlere müdahale edilmiyor" denilerek, operasyonların yapılmaması övülebilir miydi?
Bahçeli Darbesi
2016'nın ilk 6 aylık diliminde müthiş bir kenetlenme ve sıçrayış içinde olan milliyetçi hareket lime lime edilmek isteniyor.
19 Haziran Kurultayı'na kadar Türkiye'de neredeyse herkes MHP'nin değişimine odaklanmıştı. Yandaşlar bile müthiş bir panikteydi. Çünkü olası bir genel başkan değişiminde AKP'nin tek başına iktidar olma şansı ortadan kalkıyor, 7 Haziran seçimlerinden çok daha güçlü bir MHP'nin geleceği anket verileriyle kanıtlanıyordu.
Ancak 15 Temmuz FETÖ'cü darbe girişimi ve sonrasında herkes birbirinden şüphe etmeye, "ya başıma bir şey gelirse" endişesi taşımaya başladı. Bu durum milliyetçileri de yakından etkiledi.
Girecekleri işlerde kimliklerini gizliyorlar, MHP'den, siyasetten konuşmaktan çekiniyorlar.
Hapsedildikleri gri bölgeden bir çıkış arar gibi gözükseler de tamamen sosyal medyaya hapsolmuş durumdalar.
Tepkiler, kavgalar; sosyal medyada başlayıp, sosyal medyada bitiyor.
Arkasına iktidar desteğini alan Bahçeli, siyasi partiler kanunu hiçe sayıp, seçilmiş teşkilatların %50'sinden fazlasını görevden alırken, aslında çok ciddi bir darbe yapıyor. Bu darbe de doğrudan Ülkücü iradeye yönelik bir darbe.
Yasa yok, hak-hukuk yok… İnsanlar, savunmaları alınmadan ihraç ediliyor. Partileri, teşkilatları kapatılıyor, hem de aylardır…
İşte bunu yapanlar Türkiye'nin anayasal bir çıkmaza girdiğini öne sürerek Başkanlığı getirmek istiyorlar. Halbuki niyet belli… Susturulan, durdurulan milliyetçilere yapılan darbe perçinlenmeye çalışılıyor.
Hükümete yakınlığıyla bilinen Star Gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren'in dünkü köşe yazısı tarihi bir itiraf niteliğindedir. Gazete editörleri de muhtemelen köşesindeki o bölümü sansürlemeyi unutmuşlar.
Taşgetiren aynen şunları söylüyor: "Bu muhalefetten bir şey çıkmayacağı ayan beyan ortadadır. 330 görünmüştür, Meclis'ten bu anayasa değişikliği geçecektir, referandumda da Meclis'in kararı onaylanacaktır. MHP kendi iç sancılarını aşma çabasıyla girdi yola. Önemli ölçüde netice de aldı. Orada Ak Parti'den (belki devletten) yardım aldı mı, büyük ihtimalle. Ama bu "başkanlık yolunun açılması" için kullanılan mantık yabana atılır değil."
Tüm bu yaşananlara ve tarihi itiraflara rağmen Ülkücülere darbe yapılmadığını iddia eden biri varsa, kanıtlarıyla gelsin, hamasetle değil!