10 Kasım muhasebesi
10 Kasım gelirken, Atatürk’ü ne yazık ki çok az tanıdığımızı görüyoruz. Tanımadığımız için uydurma hikayelere inanmak gafletine düşüyoruz. Bunların en başta gelenlerinden biri; O’nun pozitivist olduğu ve kendi neslinin aydınları gibi iman zaafı içinde bulunduğudur. Milli Kütüphanemizde bulunan, özel imamı sonra koro şefi Hafız Yarbay Yaşar Beğ’in hatıralarında; Atatürk’ün iman ve inanç dünyası ile ilgili çok önemli bilgiler yer almaktadır. Vefat eden silah arkadaşları için Hafız Yaşar Beğ’i, “Çok değerli bir komutandı. Evine gidin ve hazır hatim varsa duasını evinde yapın” der, gönderirmiş.
Çanakkale Zaferi’nin yıldönümlerinde sesi, tilaveti güzel hafızlarla, seçkin din adamlarını göndererek, Çanakkale şehitleri için Kur’an ve mevlit okutup dua ettirirmiş.
Gazi Paşa kandil ve bayramlarda gece içki içmezdi. Hafız Yaşar Beğ’in ifadesiyle “Değil içki içmek, sarayın önünden içki arabası geçemezdi.” Yine bu hatıralardan öğrendiğimize göre “her Ramazan İstanbul’un önde gelen hafızlarına Dolmabahçe Sarayı’nda iftar verilir, Atatürk yemekten sonra okunan sureleri dikkatle dinler, okuyan hafızlarla ayetlerin meal ve manalarını konuşurdu.”
Evet M. Kemal nesli pozitivist felsefeden çok etkilendi. Auguste Comte; Türkiye’de Fransa’dan daha fazla müessir oldu. Ancak, savaş meydanlarının acı gerçeği; A. Comte’yi sildi. Aklın ötesi her şeyi reddeden bu felsefe yerini gerçeğe terk etti. İmanın gür ışıklı aydınlık kapıları tekrar açıldı. Gazi Paşa asla imansız değildi. O İslam’ı Kur’an’ın berraklığı içinde anlıyordu. İspatı; kendi cebinden 80 altın vererek Elmalı Hoca’ya 16 ciltlik Kur’an-ı Kerim Meali’ni hazırlatmasıdır. Bu gün bile ana başvuru meali bu eserdir.
Bunu takiben Gazi Paşa İslâm Dini’nin ikinci önemli kitabı; İmam Buhari’nin “Kütüb-i Sitte” adlı eserini Türkçeye tercüme ettirmiştir. Binlerce basılan kitap Bucak Müdürleri’ne kadar dağıtılmıştır. Kütüb-i Sitte; Yüce Peygamberimizin hadislerini toplamış ciddi bir eserdir.
Atatürk’ün hedefi İslam dinini O’na yabancı her nesneden arındırarak kendi safiyeti ve güzelliği ile milletine sunmaktı. Nitekim büyük saygı duyduğu ve sevdiği Hacı Bektaş-ı Veli ile Hz. Mevlana, İslam’ı, O’nun Yüce Peygamberini en güzel şekilde anlamış, anlatmışlardı.
Milli Mücadele yıllarında Mustafa Kemal, Hacı Bektaş Türbesi’nde itikâfa çekilmiş, zafer için dua etmiştir. Hz. Mevlana için; “Bu büyük Velî, Türk ruhunu mükemmel anlamış ve özünde mevcut hareketliliğe semâ ayiniyle cevap vermiştir” diyor.
Dergâhların kapatılması hakkındaki kanun görüşülürken Gazi Paşa, İnönü’ye; “İsmet, Mevlana Dergâhını müzeye tahvil eden kanunu hemen hazırlayın ve Meclis’e sevk edin” talimatını vermiştir. Gazi Paşa tam 14 kere, Hz.Pîr’i ziyarete gitmiştir.
Milli Mücadele sırasında Konya Dergâhında da itikâfa çekilmiştir. Yemeden içmeden Allah’a sığınarak dua etmek, itikâfa çekilmek üslubunu Atatürk’ün dışında Gandhi ve General De Gaulle’de tespit ettim. Bütün bunlar ve sığmayacağı için burada yer veremediğimiz ve de bilemediğimiz nicesi Atatürk’ün iman dünyasını ne güzel aydınlatıyor, açıklıyor. Bu belgeler görülmeden, bütün düşünceleri araştırılmadan, O’na dinsizlik isnat etmek, memleketi Hıristiyan yapacaktı demek en azından insafsızlıktır.
O, bütün yaratılmışı Yaradan’dan ötürü seviyordu. Çocuk sevgisi son nefesine kadar sürmüştür. Tabiat ve ağaç sevgisi sınır tanımaz. Çankaya Muhafız Alay Komutanı, subay gazinosu inşaatı için izin ister. Atatürk, hiç ağaç kesilmemesi şartıyla izin verir. İnşaat biter, komutan açılışı yapması için huzurdadır. “Hiç ağaç kestin mi?” diye soran Gazi Paşa “Sadece üç ağaç Paşam” cevabı üzerine komutanı görevden alır. Terfilerine engel olmaz ama ölünceye kadar konuşmaz ve affetmez.
Atatürk, O’nun büyüklüğünün farkında olanlar için daima diridir. Bunun en güzel ifadesi fikirlerinin gündemde olmasıdır. Bazı Valilerin illerinin internet sayfasından O’nu çıkartması zavallı bir gayretkeşliktir. Hele bataklıktan, yemyeşil bir çiftlik yarattığı Atatürk Orman Çiftliği’ne bina yapma ve yollarla bölme gayreti utanç vericidir. Okul kitaplarından “Gençliğe Hitabesi” nin kaldırılmasına ise söyleyecek söz bulamıyorum.
Atatürk’ü insan olarak tanısak ve tanıtsaydık, O’ndan çok şey öğrenip vatan çocuklarına öğretmemiz mümkün olurdu. O’nu gerçeğiyle idrâk edeceğimiz 10 Kasımlar dileğiyle.