Zurnanın son deliği aslında!
Gündem dolu...
Bugün İstanbul Şükrü Saracoğlu Stadı’nda Almanya’nın Werder Bremen ile Ukrayna’nın Shakhtar Donetsk takımları, gelecek sezon Avrupa Kupası adı altında oynanacak UEFA Kupası’nın son finalini kazanabilmek için kıyasıya mücadele edecekler...
Bitime iki hafta kala ligimizde üç takım şampiyonluk için yarışıyor...
Dipte de amansız bir kümede kalma yarışı var...
Sezonun en büyük hayal kırıklığı takımı olan Fenerbahçe’de, iki adaylı kongre rüzgârları esiyor...
Medya, Galatasaray’da sözleşmesi süren Bülent Korkmaz’ın yerine her gün yeni bir teknik direktör getiriyor...
Bitime iki hafta kala teknik direktör değişikliğine giden takımlarımız da var...
Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener ile sevgili eşi ve çocukları, geçirdiği çok tehlikeli bir kazadan Allah’a şükürler olsun ki en ufak bir yara almadan kurtuldular...
Yine talihsiz bir kazayla Milli Takımı Teknik Direktörü Fatih Terim’in orta parmağının ucu koptu...
Hepsine büyük geçmişler olsun diyoruz...
Dediğimiz gibi, sevinenler, üzülenler, şampiyonluk şarkıları söyleyenler...
Büyük bir hengâme yaşanıyor futbolumuzda...
Ne yaparsam kar!
İşte bu keşmekeşin içinde Türk spor medyasının mümtaz (!) bir temsilcisi tarafından, öylesine iğrenç bir iddia atıldı ki ortaya, bu çirkin söylem ve iftira arada kaynayıp gidiverdi...
Yapanın yanına kâr kaldı anlayacağınız...
Allah daha da uzun ömürler versin, yaşı 80’lere varan kerameti kendinden menkul dinozor kılıklı bir spor yazarı büyüğümüz var. Yıllardan beri çalıştığı bazı gazetelerde derbi maçları öncesi kehanetlerde bulunur, zaman zaman da söyledikleri çıkınca çokbilmiş edasıyla ortalıkta dolaşır...
Biliyorsunuz bundan üç hafta önce de İnönü Stadı’nda Beşiktaş ile Fenerbahçe arasında çok önemli bir lig maçı oynandı. Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören ile Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım da derbi maçı öncesi bir restoranda yemek yediler. Yıllardır başkanlar neden bir araya gelmiyor diye eleştiri yapmıyor muyduk? Ne kadar güzel işte...
İşte bahsettiğim mümtaz (!) spor yazarı, bu yemeğe atıfta bulunarak, “Buluşmanın perde arkasını açıklıyorum” manşetiyle hem de gazetesinin baş sayfasından bizi muhteşem (!) bir şekilde aydınlattı...
Dediler ki zât-ı şahaneleri; “Başkanlar anlaştı. Ligde iddiası kalmayan Fenerbahçe, Beşiktaş’a İnönü’de yenilecek, Beşiktaş da kupa finalinde Fenerbahçe’ye mağlup olarak hem jeste jestle cevap verecek, hem de rakibinin 26 yıllık kupa hasretinin dinmesini
sağlayacak...”
Müneccim misin be adam!
Tam olarak böyle değilse bile bu çokbilmiş (!) büyüğümüz tarafından kesin olarak bu fikir yansıtıldı kamuoyuna...
Sonra neler olduğunu hep birlikte gördük...
Ligde hiçbir iddiası kalmayan Fenerbahçe, kendisini yense o hafta liderlik koltuğuna oturacak rakibini deplasmanda harika bir mücadele sonrası yendi ve İnönü’de sıcak bir bahar gecesinde buz gibi hava estirdi...
İzmir’deki final mücadelesinde de Beşiktaş, Fenerbahçe’yi oynadığı çatır çatır futbolla devirerek, kazanamasa camialarından tek bir çatlak sesin dahi çıkmayacağı kupayı müzesine gururla götürdü...
Yani dinozor spor yazarı ağabeyimiz ne dediyse tam tersi çıktı...
Utanma da yok!
Pekii ama manşetten ortaya attığı bu iğrenç iftiradan dolayı gazetesinin ara sayfalarında dahi olsa en küçük bir yazıyla “Yahu ben yanlış yapmışım” diyerek özür diledi mi? Kesinlikle hayır!
Dediğimiz gibi yaptığı yine yanına kâr kaldı...
İşin ilginç yanı, mesleğimizin müdahil konumundaki kurumlarından en küçük bir kınama dahi yapılmadı bu insana...
Ya dedikleri çıksaydı diye düşünüyorum da tüylerim ürperiyor...
Öyle ya, Beşiktaş ligde evinde oynadığı karşılaşmada Fenerbahçe’yi farklı yenseydi, kim gıkını çıkarabilirdi ki?
Ardından kupa finalinde de Fenerbahçe yenseydi?
Şimdi “Bana kül yutturamazsınız” havalarında geziniyor olacaktı başköşelerde...
İşte bu hengâmede unutulup gidiyor bu tür adamların verdikleri zararlar... Ve ne yazık ki hala duayen gazeteci olarak lanse edilmeye de devam ediliyorlar...
Çok yazık!