Zaman zaman gözden kaçan canlı bombalar!
Başbakan Binali Yıldırım, "Canlı bomba eyleminin onlarcası önleniyor. Zaman zaman bir-iki tanesi gözden kaçıyor... Bu saldırılar bizim hızlı trenle buluşmamızı geciktirebilir ama engelleyemez..." açıklamalarını yaptığında, Kayseri'deki canlı bombalı saldırıda şehit olan Mehmetçikler henüz toprağa verilmemişti. Beşiktaş'ta 44 şehit verdiğimiz bombalı saldırıların üzerinden ise 1 hafta geçmişti.
"Zaman zaman gözden kaçan canlı bombalar" son iki saldırıda toplamda 58 insanımızı yitirmemize yol açtı. Haziran 2015'ten beri toplam 22 canlı bombalı saldırıya uğradığımızı da hatırlatalım.
Patlayan her bombadan, terör saldırısından sonra siyasiler "Amaçları; birliğimizi, beraberliğimizi bozmak, bunlara meydan vermeyeceğiz, çok sert bir şekilde kınıyoruz, mücadelemiz kararlılıkla sürecek" açıklaması yapıyor. Adeta, hazır basın açıklaması metnini tarih güncellemesi yaparak yeniden yayınlıyorlar!
Hemen ardından, "Cumhurbaşkanı, Başbakan'ı arayarak bilgi aldı, Başbakan Genelkurmay Başkanı ile görüştü, İçişleri Bakanı bölgeye hareket etti, yurt dışı programı iptal edildi" haberleri "sıcak gelişme olarak" veriliyor! Sonrasında ise daha ne olduğu tam anlaşılamadan, "yayın yasağı" uygulamasına geçiliyor.
Tabiî bu sırada yandaşlar hızlıca devreye girip "Başkanlığı engellemek isteyen odaklar, bu hain saldırıları önlemenin tek yolu bir an önce referanduma gitmek ve terörle daha etkin bir mücadele yürütmektir" yorumlarıyla rejimi değiştirmeye başlıyorlar.
Kararlılıkla sürdürmek!?
Maç kaybeden futbolcuların "önümüzdeki maçlara bakacağız" klişesi gibi milletin yüreğini yakan her saldırıdan sonra "Terörle mücadele etmek ve bunu kararlılıkla sürdürmek" ne anlama gelmektedir?
Terörle mücadele etmek ve bunu kararlılıkla gerçekleştirmek, olağanın dışında hareket etmek midir, yoksa vatandaşlarının güvenliğini sağlayacak ilgili kurumların asli görevi midir?
Tabiî bu görevi çözüm sürecinde askıya alanları da unutmamak lazım. O dönemde meydanlarda, "Bu ülkenin gençlerini öldürmek isteyenler, savaş isteyenler, bizim 'Kürt' dememizden, onlara haklarını iade etmemizden rahatsızlar. İşte onlar kandan, terörden beslenenlerdir" diyerek oy topluyor, meydanlar da onları alkışlıyordu.
Kısacası "Terör ile masaya oturulmaz, yasaların da emrettiği gibi mücadele edilir" diyenler, 'Eski Türkiye'nin karanlık insanları, kandan beslenenler, Ergenekoncular' olarak yaftalanıyordu.
Kayseri'deki terörist de Kobani'den!
Son iki yılda 22 canlı bombalı saldırı yaşamış bir ülkenin vatandaşı olarak, bu bombaların nereden geldiğini, nasıl kandırıldıklarını, ne şekilde eylemlere hazırlandıklarını, yüzlerce kilo bombayı bu ülkeye nasıl soktuklarını bilmek istiyorum.
Ancak hiçbir devlet makamından buna ilişkin net bir açıklama gelmiyor.
İmdadımıza gazeteciler yetişiyor. Beşiktaş'tan sonra Kayseri'deki bombacının da Kobani'deki PYD kamplarında eğitim alıp, Türkiye'ye "mülteci" gibi girdikleri ortaya çıkıyor. Fakat buna ilişkin tek bir değerlendirme, bilgi notu paylaşılmıyor yetkililer tarafından.
Kayseri'de saldırının olduğu günün akşamında bir yandaş gazeteci "Bu süreçte görev en çok CHP'ye düşüyor. 'Başkanlık kansız gelmez' diyen Kılıçdaroğlu, politikasını değiştirmezse hiçbir şey düzelmez" yorumu yapıyor.
Oysa aynı yandaş, 3 Kasım 2014'te yazmış olduğu yazısında, Beşiktaş ve Kayseri'deki canlı bombaları çıkış adresi olan Kobani'ye yapılan yardımı böyle övmüştü "Siyasetle Türk-Kürt ittifakını hedefleyen ve bunun için paradigmasını değiştiren bir Türkiye var. Kürt varlığından rahatsız olsa, topraklarından peşmergeyi geçirip PYD'ye destek olur mu?"