Yürüyerek mi geldin?
“Okyanus ötesi uçamaz” raporu alarak sekiz yıl ABD’de kalan Emrullah Komiser vatan toprağına ayak bastı
Taraf Gazetesi’nde ‘Emre Uslu’ takma adıyla başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere kurum, kuruluş ve kişileri eleştiren süper Başkomiser Emrullah Uslu’nun sekiz yıldır sürdürdüğü ABD macerası sona erdi. Çeşitli hastanelerden ‘Okyanus ötesi uçamaz’ raporlarıyla Emniyet kadrosunda ABD’de yaşamayı başaran Uslu, sessiz sedasız Türkiye’ye döndü.
Meslektaşları basın açıklaması yapması ya da bir şikayetini dile getirmesi durumunda bile disiplin cezası alırken, Taraf Gazetesi’nde ‘Emre’ takma adıyla yazan Uslu, gelir gelmez başkomiserlikten emniyet amirliği rütbesine yükselmek için sınava girdi. Ancak Uslu, 8 yıllık eğitimin ardından sınavda sorulan soruların sadece 56’sına doğru yanıt verirken 44 soruyu yanlış cevapladı.
Hakkında inceleme başlatılmıştı
Genelkurmay’ın ‘Genelkurmay andıcının sızdırılması ve TSK’nın ağır bir dille eleştirilmesi’ suçlamasıyla yaptığı başvuru üzerine İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü Uslu hakkında soruşturma başlatmıştı. Emrullah Uslu’nun terfi alıp almayacağı önümüzdeki hafta belli olacak.
TESEV raportörü Aytaç ile ortak
1999’da Polis Akademisi’nden mezun olan Uslu, komiser rütbesine terfi ettikten sonra Terörle Mücadele Daire Başkanlığı’nda görevlendirildi. Uslu, yüksek lisans için ABD’deki çeşitli üniversitelere burs başvurusu yaptı. Utah’tan olumlu yanıt gelince EGM kendisine iki yıllığına ‘Pasif görev’ izni verdi. Uslu, 2001 yılı Ağustos ayında ABD’ye gitti. Burs süresi sonunda Türkiye’ye dönmeyen Uslu, 2003’ten bu yana Emniyet Genel Müdürlüğü’ne sağlık raporları gönderdi. Uslu için önce herhangi bir işlem yapılmadı. Uslu, geçen yıl yayın hayatına başlayan Taraf Gazetesi’nde, Polis Akademisi Öğretim Üyesi Önder Aytaç’la ortak yazılar yazmaya başladı. TSK, Uslu rahatsızlığını Başbakanlık aracılığıyla Emniyet’e bildirdi. Bunun üzerine Uslu’nun dosyası incelemeye alındı.
* Akşam
Uslu, defalarca haber konusu olmuştu
Uslu, Devlet Memurları Kanunu’nu çiğnediği, yüksek lisans için bilgi sızdırma merkezi Utah’ı seçmesi, Taraf’taki ortağının TSK’yı hedef alan raporu hazırlayan TESEV raportörlerinden olması, ABD’de CIA ajanlarıyla kurduğu yakınlık gibi nedenlerle defalarca haber konusu olmuştu.
++++++
Emperyalizm Atatürk’ü sevmez
Sevr’i dayattıkları mütareke yıllarına dönmek isteyen sömürgeciler, Hindistan’ın İngiltere’ye, Afrika ülkelerinin Avrupa’ya başkaldırmasına Castro ve Chavez’in Amerika’ya karşı duruşuna örnek olmuş olan Mustafa Kemal’i yargılıyor
Yargılanan Türkiye Cumhuriyeti, devrimlerimiz... Yargılanan bağımsızlığımız, özgürlüğümüz... Lozan yargılanıyor, emperyalizme karşı kazandığımız savaş yargılanıyor... Halkımız, ulusumuz yargılanıyor sömürgeciler tarafından... Kimliğimiz, değerlerimiz ve varlığımız yargılanıyor.. Kurtuluşumuz ve onun önderi Mustafa Kemal Atatürk yargılanıyor sömürgeciler ve onların maşaları tarafından...
En büyük suçlu Atatürk; çürümüş, emperyalizmin arka bahçesi ve oyuncağı olmuş, fiilen işgal edilmiş Osmanlı’dan, bağımsız bir ulus ve Cumhuriyet yaratmış, Avrupalı müstevlilere karşı.
Sömürgeciler onu hiç sevmediler ve sevmiyorlar. Yeniden o kaosa, Sevr’i kabul ettirdikleri Osmanlı’ya dönmek istiyorlar.
Obama Afrikalı dedelerini hatırlıyor mu? Amerika’nın pamuk tarlalarına taşınamayan Afrikalıların bugün sömürgeciler tarafından ne hale getirildiklerini, “Sudan’a yeni askeri operasyonlar planlarken” hiç mi hatırlamıyor? Amerika’nın Irak, Lübnan ve Afganistan’ı kan gölüne çevirdiğini göremiyor mu?
Görememiş ki Afganistan’da kendisi için “savaşacak Türk askeri” istiyor.
Amerika için Kore’ye, Somali’ye, Yugoslavya’ya, Afganistan’a, Lübnan’a asker gönderdik. Dün Kurtuluş Savaşı’nda Batı’nın bize yaptıklarını bugün sömürgeciler tekrarlarken, neden onlara yardım ediyoruz?
İngilizlerin getirdiği Gurka’ları 1915’te Çanakkale’de gördük, 1974’te Kıbrıs’ta gördük. Şimdi bizi “Gurkalaştırmak” istiyorlar.
Obama’nın Anıtkabir’i ziyareti ve yazdığı sözcükler yalnızca, Batı’nın Cumhuriyet’i ve Atatürk’ü yargılamakta oluşunu gizlemekten başka hiçbir anlam taşımaz.
Soros söylemedi mi? Emperyalistlere göre “Türkiye’nin en iyi ihraç ürünü bizim insanımız, askerimizmiş” !.. Soros bir simge, Batı penceresinden Türkiye’nin görünümü; Türkiye’nin ayakta kalması ve onlar tarafından yıkılmaması için insanını, askerini emperyalizmin çıkarları için kullandırması gerekiyormuş. En iyi Türk yöneticimiz onların Cola şirketinin başına getirilecek; en iyi doktorlarımız onların sağlık kurumlarında görev alacak; en iyi askerlerimiz onların Asya’daki, Afrika’daki ve Ortadoğu’daki çıkarlarını koruyacak.
Obama geldi, bir öpücük kondurdu.
Ermenistan’da, Kürdistan’da, Afganistan’da sizden hizmet bekliyoruz dedi. Mustafa Kemal bütün bu taleplere hayır dediği için sevilmedi, sevilmiyor.
Reagan, baba Bush, Clinton, oğul Bush ve Obama Türkiye’ye bu gözle bakıyorlar.
Ama, güneş balçıkla sıvanmaz ki; siyah Obama bile karartamaz, ortada apaçık duran gerçekleri..
* Erol Manisalı / Cumhuriyet
Prof. Dr. Erol Manisalı’nın dünkü yazısını okuyanlar “Lozan, Atatürk, bağımsızlığımız yargılanıyor”
satırları ile karşılaştı. Manisalı ayrıca Obama’nın Anıtkabir dahil Türkiye’de sergilediği tutumu “öpücük kondurmak” olarak nitelendirdi ve Mustafa Kemal’in Afganistan’dan, Kürdistan’da,
Ermenistan’da da emperyalizme hayır dediğini yazdı
++++++
Söyleyene değil, söyletene bak!
Gazetelerde kendilerine az yer verildiğinden şikayetçi olan MHP kurmayları,“Tüzük bizi bağlamaz” çıkışından sonra artık sittin sene en “nadide” köşelerde ağırlanırlar. Örnek Nazlı Ilıcak’ın yazdıkları: “MHP tüzüğüne göre, 5 defadan fazla, ara verilmeksizin, üst üste genel başkan olunamıyor. Tüzük, Alparslan Türkeş döneminde hazırlandı. Genel başkanlığa talip olan Koray Aydın, maddeyi hatırlatınca, kıyamet koptu. Ama beni şaşırtan, Oktay Vural’ın sözleri oldu. Vural diyor ki: “Tüzüğün ilgili maddesi, Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’yi bağlamaz.”
Ya kimi bağlar Sayın Vural?
Bahçeli, 5 defa üst üste genel başkan olduysa, bu düzenleme onun önünü niçin kesmesin? Elbette, tüzük kurultayını toplayıp engeli kaldırmak mümkün ama, Bahçeli bir yara daha almış olmayacak mı? 2002 seçimlerinde, MHP parlamento dışı kalınca, ‘istifa’ sözü vermişti. Bu vaadini yerine getirmedi. Şimdi de, tüzüğü değiştirsin. Hiçbir partinin iç işleyişi diğerinden daha demokratik olmadığına göre, Bahçeli’nin eli serbest. Siyasetteki tıkanıklığın en önemli sebeblerinden biri, partilerin, genel başkanların ‘tapulu malı’ haline gelmesi değil mi?”
++++++
Çadır tiyatrosu gibi
Neşe Düzel Taraf için yaptığı ‘geleneksel Nabi Yağcı röportajları’nın sonuncusunda, TKP’nin eski Genel Sekreteri’ne seçim analizi yaptırmış. Yağcı, CHP’nin oy artışının ‘teşkilatların çalışmasına değil Ergenekon’a’ bağlamış. Sonuçlar açıklandığında dehşete kapıldığını vurgulamış.
Merak ettim, çok partili siyasi hayata geçişimizle birlikte Yağcı’nın Türkiye Komünist Partisi’sinin aldığı oy oranlarına baktım: 1954 yılında girdiği ilk seçimde yüzde 0.63 oy almış TKP. 1957’de TKP yok, Halkçı Parti’nin aldığı oy yüzde 3.84. Ki bu oy oranına “ittifak” ile ulaşılabilmiş. Yağcı’nın da bir dönem görev yaptığı TİP 1961’de yüzde 2.97, 1969’da 2.68, 1977’de 0.14 almış. 2002’ye kadar TKP seçim arenasında yok. 2002 seçimlerinde de yüzde 0.19 oy alabilmiş. Amacım TKP’yi küçümsemek değil ama ömrü hayatında yüzde 1’i dahi görememiş, Yağcı’nın, partisini iktidara taşımış bilirkişi edasıyla ahkam kesmesi pek komik kaçmış.. Bu komediyi sürmanşet yaparak sergilemek, habercilikten gına gelen muhabirleri, sapıklığı hoş gören Yayın Yönetmeni, Amerikan yapımı ajan senaryoları ve tahrikten beslenen yazarları ile git gide çadır tiyatrosuna benzeyen Taraf’a yakışırdı. İsabet olmuş.
++++++
ABD’nin imajını cilalamak serbest
TSK’yı övmek yasak
Tarık Akan, Çiğdem Anad, Müjde Ar, Pınar Kür ve Aysun Kayacı’yla yaptığı söyleşide bir programda gençlerin ordu aleyhine konuştuğuna tanık olduğunu, buna çok üzüldüğünü söylüyor ve şöyle konuşuyor: Türkiye Cumhuriyeti ordusu, Türkiye’nin temellerini oluşturan, sahip çıkan bir kurumdur. En önemli gücümüzdür. Bunun aleyhine bir laf edemezsiniz. Ben ki, 80 döneminde 12 Eylül’de bilmem ne olmuş olmasına rağmen... Şimdi o, bir kurumun içersinde o döneme ait olan bir yanlışlıktır. Ama bu ordunun tamamına hala bugün konuşuyorsanız yanlıştır. O zaman bir yerlere hizmet ediyorsunuz demektir. Yapmayın bunu... Ordumuza en köküne kadar sahip çıkmak zorundayız. Çünkü bugün Atatürk’ün atmış olduğu temellere sahip çıkacak tek kurumdur. Emperyalizm onu parçalayamadığı için ayaktayız hala.
Bu programın tamamını dinlemek istedim. Pazar günü NTV’nin karşısına oturdum. Ama konuşmanın akışından anladığıma göre sıra tam o sözlere geldiğinde program sonlandırıldı. Tarık Akan’ın o sözleri de sansürlenmiş oldu. Neden?
AKP Türkiye’yi bir korku toplumu haline getirdi. Bu sözlerin hükümeti rahatsız edeceğinden çekinen yöneticiler canlı yayında engel olamadıkları konuşmanın bu bölümünü tekrarda makasladılar. Topluma salınan korkuyla hızla AKP’nin istediği Türkiye’de doğru yol alıyoruz. Ama ne yaparlarsa yapsınlar, yürekli insanlar doğru bildiklerini söylemekten, yazmaktan çekinmeyecekler.
Tufan Türenç/ Hürriyet
++++++
MİNİ YORUM
Küresel ısınma
Derin dalgaların kıyıya her vuruşlarında alıp götürdüğü çakıl taşları da, kum tanecikleri de... Geride bıraktıkları yosunlar da, midye kabukları da... Hepsi ‘doğa’nın kanunu. Büyük balık küçüğü yiyor. Veya iktidarlı olan zayıfı eziyor. Temmuz ortasında veya ılık bir bahar sabahı dalgakıranları aşan “okyanus” akıntısı da doğal mı? O’nu da küresel ısınmanın etkisine vermek gerek herhalde. Malum Azerbaycan’da “ahali” Türkiye’ye kırgın. Türkiye’de ‘millet’ iktidara kızgın. Hocalı şehitleri, Kaymakam Kemal Bey, dünyanın dört bir yanında katledilen diplomatlarımızın ruhu azapta. Haliyle buralarda sıcaklık mevsim normallerinin üzerinde. Ermenistan sınırında eriyen buzlar, derinden gelen bir dalgaya sebep olmuş olacak...