Yüksek enflasyon geleceğimizi nasıl etkileyecek?
Temmuz ayı TÜFE oranı, TÜİK’e göre aylık yüzde 9,49 ve yıllık yüzde 47,83 oldu. TÜİK yıllık enflasyonu bir önceki ay Haziran ayında yüzde 38,21 olmuştu.
Öte yandan Temmuz ayı yıllık enflasyonunu, geçinme endeksi olarak İTO yüzde 63,76 olarak ve ENAG, TÜFE olarak yüzde 122,88 oranında açıkladı.
TÜİK, mutfak enflasyonu daha yüksek oldu. Gıda fiyatlarındaki yıllık artış TÜFE’nin üstünde yüzde 60,72 oldu.
Çekirdek enflasyon (B) da yine daha yüksek yüzde 53,32 oldu. Çekirdek enflasyonun yüksek olması, enflasyon direncinin de yüksek olduğunu gösterir.
Enflasyon doğrudan doğruya ekonomik istikrar sorunudur. Bugün ekonomik konjonktürün geldiği trend içinde, yüksek enflasyon ekonomik ve sosyal riskleri de artırmıştır.
Yerel seçimler nedeni ile popülist harcamalar artırılırsa, yine KOBİ’lere, esnafa bol kredi dağıtılırsa, kamu kaynakları yoğun kullanılırsa, panik oluşur ve güven düşerse, enflasyonda ipler kopabilir. Hiperenflasyona gidebiliriz.
Yüksek ve oynak enflasyonda, yarını görme imkânı yoktur. Bu nedenle yatırım kararı vermek, fizibilite yapmak da olası değildir. Yatırımlar kısa dönemde talep artışı ve fakat orta ve uzun dönemde arz artışı yaratır. Türkiye’de yüksek enflasyon yerli ve yabacı yatırımları engelledi. Orta dönemde arz eksiği oluşacaktır.
Ayrıca devlet bütçede, Kamu Özel İşbirliği ve Kur Korumalı Mevduat ile ipotek altına alındı. Bu ve popülist harcamalar nedeni ile bütçede yatırımların payı yüzde 5,5’a geriledi. Devlet altyapı ve tamamlayıcı yatırımlar yapmazsa, özel sektör yatırım yapmaz.
TÜFE’nin düşük gösterilmesi, maaş ve ücretlerde geciken düzeltme, Türkiye’nin sendikasızlaşması, tüketici kredilerinin kısılması gibi nedenlerle talep düşecek ve fakat arz da düştüğü için fiyat artışları devam edecektir.
Bu şartlarda büyüme düşer. İşsizlik artar. Bir yandan da enflasyon arttığı için ekonomi stagflasyona girmiş olur.
Stagflasyonda, gelir artışı olmayacağı ve bazı işletmelerin iflası ve döviz girişinin kesilmesi nedenleri ile dış borçların ödenmesi de zora girecektir.
Türkiye’de kur artışları doğrudan enflasyona yansıyor. Bu yalnızca ithalat yoluyla değil, içeride de her şeyin dolara bağlı olmasından kaynaklanıyor. Söz gelimi gemi ve yat yapımı sektöründe, saatlik veya günlük ücretler de dolar veya Euro cinsinden konuşuluyor. Satıcı, vitrinde ithal tüketim malı fiyatları artarsa yanındaki yerli malının fiyatını da artırıyor.
Aşağıdaki grafikte dolar kurunun arttığı yıllar TÜFE’de artmış, sonra sabite yakın seyrettiği yıllar TÜFE düşmüş, iki aydır hızlanan kur artışı TÜFE’yi de yeniden artırmıştır.
2018 ve 2021 enflasyonun nedeni kur artışlarıdır. Bu nedenle; kur politikasını değiştirip, cari açığımızı ve döviz darboğazını önleyecek tedbirler almalıyız… Bu tedbirlerin başında
*Çin ve Rusya’dan zaruri mallar dışındaki ithalatı düşürmeliyiz.
*Üretimde ithal girdi payını düşürmeliyiz.
*Hukuk ve güven ortamı ile her alanda AB müktesabatına dönerek, güven yaratmalıyız. Bu yolla yabancı yatırım sermayesi yeniden girecek, döviz arzı aratacak ve TL değer kazanacaktır.
Öte yandan; Türkiye’de enflasyonun iki temel nedeni var.
Birincisi; Oligopol piyasa, kartelleşme, düşük verimlilik ve düşük kapasite, üretimin ithal girdiye bağımlı olması gibi yapısal nedenlere dayanan ve yüzde 10 dolayında olan kronik enflasyondur. 2003-2018 arasında TÜFE oranı yüzde 10 dolayında devam etti. Siyasi iktidar zaman zaman yapısal reform dedi ve fakat yapamadı.
İkincisi; Popülist uygulamalar ve eksi faizden kaynaklanan parasal nedenlerdir. Türkiye reel faize geçmeden yüksek enflasyonu çözemez.