Yozlaştık

Sayıştay''ın belediyelere ve bağlı idarelerine ait raporlarını ayrıntılı şekilde inceledim.

Sayıştay ne yazık ki artık eski Sayıştay değil.

Raporları devamlı okuyanlar raporlarda yer alanlardan çok yer almayanları merak ediyor. Zira raporların geneli itibarıyla öyle çok değerli bilgi yok.

Olanları, yani işini hakkı ile yapan denetçilerin hazırladığı raporlardaki bulguları yine bu köşeden tek tek aktaracağım.

Alanya Belediyesindeki skandal ile başlayalım.

Skandal diyorum çünkü patatesin tanesinin 10 lira olduğu memlekette bu iş artık kanıma dokunuyor.

Bakın…

Belediye, sorumluluk bölgesinde bulunan bazı bulvar ve caddelerin yol üzeri cep otoparklarının işletilmesi işini üç yıllığına kiraya vermiş.

En basit bir ev kiralarken dahi kaç metre kare, kaç oda bellidir ve bu özelliklere göre kiraya verilir.

Ancak Belediye koca şehrin bulvarlarında ne kadar bir alanı kiraya vermiş bilmiyor. Hem de ne kadara kiraya vermiş?

Yıllık, 24 bin TL...

Bunu yaparken bulvar isimleri Esnaf ve Sanatkarlar Odasına sorulmuş ve değer verilmiş!

Peki cadde üzerindeki cepler?

43 bin TL...

Sayıştay yerinde denetim yapmış. Kiralanan cep otoparkı alanlarının bir kısmının kiracı tarafından fiilen kullanılmadığı tutanak ile tespit edilmiş, kullanılan alanın (9235 m²), toplam kullanılabilir otopark alanının (22.226 m²) yaklaşık yüzde 40''ına tekabül ettiği tespit edilmiş.

Ancak buna rağmen kiracının 2021 yılı içerisinde 11 aylık süreçte (01.02.2021-31.12.2021) söz konusu otopark alanlarından elde ettiği toplam tahsilat tutarının 1 milyon 986 bin TL olduğu görülmüş.

Düşünebiliyor musunuz toplamda 67 bin lira kiraya verilen yerin çok az bir kısmı kullanılmasına rağmen 2 milyon liraya yakın gelir elde edilmiş.

Kamu idaresi cevabında, bulgu konusu tespitin düzeltilmesine ilişkin işlemlere başlanılacağını ifade etmekle yetinmiş.

Yahu kardeşim biz mi çok alıştık bu usulsüzlüklere…

Kimse yargılanmayacak mı bu işten, kimse sorgulanmayacak mı, nerede bu paralar, nasıl peşkeş çektiniz diye sormayacak mı?

Soramazlar. Çünkü hangi birini soracaklar.

Sonu gelmiyor.

Bakın bir tane daha anlatayım.

Alanya Belediyesi tarafından 2012 yılında yatırım planına alınan ve 2016 yılında inşaatına başlanıp 2017 yılında hizmete açılan Damlataş Yüzüncü Yıl Parkı ile Alanya Kalesi Ehmedek Kapısı arasında faaliyette bulunan Teleferik ve Yürüyen Merdiven-Bant var.

Bu hizmet Yap-İşlet-Devret modeli çerçevesinde yaptırılmış.

Ancak bu işe ait belgelerin incelenmesi ve fiziki denetim yapılması sonucunda yüklenici firmanın sözleşme ve idari şartnameye aykırı işlemleri olduğu görülmüş.

Şöyle ki;

-Firma ile yapılan sözleşmede en az üç adet otobüsün olması istenilmiş ancak sözleşmeye aykırı olarak firma otobüs almamış bir tane minibüs kiralamış sadece.

- Ödemeler devamlı gecikmeli yapılmış ve ciro payı brüt tutar üzerinden hesaplanmamış.

-Teleferiğin güvenliği için takılacak olan kameraların aldığı kayıtların en az 3 ay süre ile saklı tutulacağı hükmü yer almakta iken uygulamada 40 gün süre ile muhafaza edildiği tespit edilmiş.

Sayıştay da haliyle demiş ki:

"İdare tarafından ihalenin iptal edilmesi, teminatın hiçbir alacağa mahsup edilmeksizin irat kaydedilmesi olarak belirlenmiştir. Ancak, İdarenin yukarıda sayılan eksiklik ve aykırılık hallerinden dolayı 52 aylık işletme süresi boyunca herhangi bir işlem tesis etmediği de görülmüştür."

Dahası da var.

Öyle bir iki işte milletin parasını çar çur etmek olur mu!

İhale Kayıt No: 2021/99251

İhale sözleşme bedeli: 368 bin TL

İhale: Alanya Belediyesinde Kullanılmak Üzere Kırtasiye Malzemeleri Alımı İşi

Şartnamede ürünlerin ISO 9001 ve ISO 14001 kalite güvence standartlarına sahip olması gerektiği belirtilmiş.

Yapılan fiziki incelemeler sonucunda, söz konusu ihale ile alımı gerçekleşen 71 kalem üründen 54 kaleminin bu şartları taşımadığı görülmüş.

Yani verilen paranın yaklaşık yüzde 80''inde usulsüzlük yapılmış.

Böyle kısa kısa örnekler vererek şunu anlatmaya çalışıyorum.

Artık o kadar yoksullaştık ki sesimizi çıkaramayacak hâle getirdiler bizi.

Victor Hugo''nun Sefiller kitabının ana kahramanı kürek mahkûmu olan Jean Valjean gibi olduk hepimiz.

Düzenle mücadele etmeden önce kendi içimizdeki kavgayı başlatmamız gerekiyor. Çünkü toplumsal çürüme o kadar büyük bir boyuta ulaştı ki usulsüzlükler, peşkeşler normalleşti. Ahlaki noksanlık genel bir ahlak kuralına dönüştü.

Buna bir toplumun aydınları, gazetecileri, eğitimcileri, bilim insanları, akademisyenleri izin vermemeli.

Sadece belediyelerdeki usulsüzlükleri engelleseydik şimdiye kadar ne bu kadar yüksek bir enflasyonla uğraşırdık, ne bu kadar büyük faiz ödemeleri yapmak zorunda kalırdık ne de bu kadar büyük bir cari açıkla karşı karşıya kalmış olurduk.

Maalesef ahlak yozlaştıkça her şey yozlaşıyor.

Kötü durumdayız…

Yazarın Diğer Yazıları