Yolsuzluk yapanın yanında kalmıyor
Atatürk döneminde, Ardahan'ın bir köyünde bir köy eğitmeni, okul kapısı üstünde, kapıyı tutturmak için çakılan mismarlardan (yassı çivi) ikisini çekmiş ve kendi evinde kullanmış. Köye gelen müfettiş bu olayı zapta geçirmiş. Eğitmen hem ceza almış hem de işine son verilmiş. Bu olaya Ardahan da devlet malına zarar verenlere gözdağı olsun diye; adam ''bir mismar için hapse girdi…'' derlermiş.
Dünya Bankası yolsuzluğu, "bir kamu otoritesinin kişisel çıkar sağlamak amacıyla kötüye kullanılması" şeklinde tanımlamıştır. Kamuda yolsuzluk, her alanda siyasi iktidarlara dayanıyor. Eğer kamuda çalışanlar yolsuzluk yapıyorsa, bunun nedeni ve sorumlusu siyasi iktidarlardır. Çünkü bu durumda denetim yetersizdir. Mevzuatta boşluklar vardır. Ya da memurlar siyasilerin yolsuzluğuna yataklık etmektedir.
Uluslararası Şeffaflık Örgütü 2019 raporuna göre, 2018 yılında Dünya'da 180 ülke içinde yolsuzluğun en az olduğu ilk 20 ülke, aynı zamanda fert başına gelir seviyesi en yüksek olan ve yine insan hakları ve demokratik özgürlüklerin en yüksek seviyede olduğu ülkelerdir.
Öte yandan yolsuzluğun en çok olduğu son 20 ülke ise, aynı zamanda dünyanın en fakir ve insan hakları ve demokratik özgürlüklerin olmadığı ülkelerdir.
* Yolsuzluğun en az olduğu ilk 20 ülkede ortalama yolsuzluk algı puanı 100 üstünden 80'dir. Oysaki yolsuzluğun en yüksek olduğu son 20 ülkede bu algı puanı 17'dir.
* Yolsuzluğun en az olduğu ilk 20 ülkede demokratik özgürlük puanı ortalaması 100 üstünden 93, yolsuzluğun en çok olduğu son 20 ülkede ise 17'dir.
* İnsan hakları ve siyasi ögürlükler açısından yolsuzluğun en az olduğu 20 ülkenin 18'i özgür ikisi kısmen özgür ülkedir. Özgür olmayan ülke yoktur. İnsan hakları ve demokratik özgürlükler açısından yolsuzluğun en yüksek olduğu son 20 ülkenin ise 18'i özgür olmayan ikisi de kısmen özgür ülkedir. Özgür ülke yoktur.
* Yolsuzluğun en az olduğu 20 ülkenin ortalama fert başına geliri 58 073 dolardır, yolsuzluğun en fazla olduğu son 20 ülkenin ise ortalama fert başına geliri 2 903 liradır.
Öte yandan yine Uluslararası Şeffaflık örgütünün yorumuna göre, ''2012-2018 yılları arasında Demokrasi Endeksinde en çok gerileyen ülkeler, Yolsuzluk Algı Endeksinde de en çok düşüş yaşayan ülkeler oldu. ''
Buradan çıkan net sonuca göre, demokratik gelişmiş ülkelerde yolsuzluk oranı daha düşüktür. Otokrasinin ve diktatörlüğün olduğu fakir ülklerde yolsuzluk oranı da yüksektir.
Dünyada yaşanan örneklere bakarsak siyasette üst düzey yönetimde yapılan yolsuzluklar eninde sonunda bir duvara çarpmıştır. Çünkü üst düzey yönetimde siyasi liderlerde, başbakan ve başkanlar düzeyinde yapılan yolsuzluklar hem büyüklük olarak hem de moral olarak yüksek maliyetler yaratıyor, siyasi, sosyal ve ekonomik istikrarı bozuyor. Bu durumda kamu hizmetlerinin ve kamu yatırımlarının maliyeti artmış oluyor. Kaynaklar verimsiz kullanılmış oluyor. Ekonomik büyüme ülke potansiyelinin altında kalıyor. Dahası doğrudan zarar görenler ve muhalifler yolsuzluğun peşini bırakmıyor.
Ne var ki bir toplumun bilinç düzeyi düşük te olsa, siyasette yolsuzluk yapıpta yanında kar kalanlar çok azdır.
Söz gelimi; Tunus'ta Zeynel Abidin Bin Ali, 1987 de Burgiba'ya karşı kansız darbe yaparak cumhurbaşkanı oldu. Sonrasında göstermelik seçimlerle ülkeyi dikta ile 24 yıl yönetti. 14 Ocak 2011 tarihinde ülkeyi terk etti. Ve Suudi Arabistan'a gitti. Tunus devleti, kendisinin ve 33 yakınının İsviçre'deki hesaplarına ve Tunus'taki mal varlığına el koydu. Mal varlığı 5 milyar dolar olarak hesaplandı. Devlet damadının adına kayıtlı özel lüks uçağını, lüks arabalarını, eşinin mücevherlerini açık artırma ile sattı.
Eski adı Zaire, şimdiki Kongo Demokratik Cumhuriyetinde 1965 yılından 1997 yılına kadar iktidarda kalan Mabutu, 1997 yılından önce Togo oradan da Fas'a sınır dışı edildi. Kendisini ve beraberindekilerin ülkenin yeraltı zenginliklerinden 10 milyar doların üstünde kişisel servet edindikleri açıklandı. İç harbinde etkisi olmakla birlikte, Zaire'de yolsuzluklar son 20 yılda ülkede büyüme ortalama yılda yüzde 2.1 oranında küçüldü.
Filipinler eski devlet başkanı diktatör Ferninand Marcos, 1965'ten 1986 yılına kadar iktidarda kaldı. 1986 yılında, ordunun da desteklediği halk ayaklanmasıyla devrildi. Marcos baştan itibaren devleti ve Filipinleri kendi mülkü gibi gördü, ülkedeki tüm sektörde sermaye sahibi oldu. Ferdinand Marcos, 1989 yılında, sürgüne gönderildiği Hawaii'de hayatını kaybetti.
Eşi İmelda Marcos hakkında birçok rüşvet davası açıldı. Rüşvetle ilgili davalara bakan özel yetkili mahkeme, 89 yaşındaki Marcos hakkında 6 yıldan 11 yıla kadar hapis cezası kararı verdi. Mahkeme kararına göre, İmelda Marcos, 1970'li yıllarda 7 ayrı rüşvet olayına karıştı ve 200 milyon doları yasal olmayan şekilde İsviçre'ye aktardı.
Demokrasilerde de yolsuzluk olur… Ancak devletin kurumsal yapısı, denetim mekanizmaları ve bilinçli kamuoyu yaygınlaşmasına izin vermez.