Yol yolsuzluktur...
Yıllar evveldi, Başbakan Erdoğan’ın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının hiçbir hırsını kesmediği, tatmin etmediği ve siyâsete soyunduğu günler...
Bir televizyon kanalında ülkenin en zengin iş adamı, Tayyip Erdoğan ile yaptığı bir görüşmeyi naklediyordu ve Erdoğan’ın siyâsete girmek istediğini fakat kendisinin, iktidar olmanın büyük para gerektirdiğini söylediğini anlatıyordu. Erdoğan’ın ülkenin en büyük zenginine verdiği cevap dudak uçurtan cinstendi, “Bir milyarım var demişti” Erdoğan, ülkenin en zengininin ifâdesine göre ‘Bir milyar doları’ vardı Erdoğan’ın...
“O zaman olur” demişti ülkenin en zengin iş adamı...
Oldu da... Erdoğan iktidar oldu... Başbakan oldu... 11 yıldır ülkeyi yönetiyor...
Cumhurbaşkanı hatta yarı başkan olması ise ân meselesi...
Başbakan olduğu günlerde M. Ali Birand’ın 32. Gün programında ‘hususî hayatı’na dair Erdoğan’ın evinde çekimleri yapılan program yayınlandı... ‘Özel zevkleri nelerdir, ne yer ne içer, nasıl bir eş ve nasıl bir babadır’ sorularıyla devam eden ve tebessümler eşliğinde eşine sorulan “Peki evde kimin sözü geçer?” sorusuyla sona eren programlardandı...
Erdoğan ailesi o günlerde çok meşhur olan ‘Canısı’ şarkısını İbrahim Erkal’dan pek severek dinlediklerini söylediklerinde kapatmıştım televizyonu...
O programda sorulan sorulardan birisi de Erdoğan’ın ‘şeddeli mim’ ile telâffuz ve tekellüm ettiği ‘medeniyyet’ kavramı hakkında ne düşündüğü idi...
“Kökü mâzide olan âtiyiz” diye cevap vermişti Erdoğan “Medeniyyet kavramı hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusuna, cehâletin bu kadarı ancak bir siyâsetçiden sâdır diye düşünmüştüm...
Aradan yıllar geçti, ‘medeniyyet’ Erdoğan için mâziden çıkıp gelmiş ve ‘duble yollar’a düşmüştü...
Başbakan Erdoğan “Yol medeniyyettir” vecizesini buyurdu mübârek dudaklarından...
Mâdem ki yol ‘medeniyyet’ti, o zaman ülke baştan sona ‘duble yollar’la kaplanmalıydı...
Elini taşın altına koyan(!) Erdoğan’ın fedakâr(!) müteahhitleri varlarını yoklarını bu duble yollara fedâ ederek Erdoğan’ın ‘medeniyyet’ini inşâ ve ibdâ ettiler...
Her bir metresinde yetim hakkı vardı, her bir metresinde kul hakkı vardı duble yolların, ne kadar çok duble yol, o kadar çok zenginleştirilmiş müteahhit demekti, ne kadar çok zenginleştirilmiş müteahhit o kadar çok yandaş demekti, ne kadar çok zenginleştirilmiş müteahhit o kadar çok komisyon demekti, ne kadar çok zenginleştirilmiş müteahhit o kadar çok vakıf bağışı demekti...
Arazîler müteahhitlere konut arazîsi olarak peşkeş çekiliyor, müteahhitler de duble yol yapıyordu...
Duble yollar para basıyordu, duble yollar komisyon basıyordu, duble yollar bağış basıyordu...
Duble yollar ‘medeniyyet’ basıyordu... ‘Vakıf’ da ‘medeniyyet’ demekti nasılsa, duble yollar uzadıkça vakıf da yükseliyor, ‘dağıtmak’ için kurulan vakıflar, nevzuhur ‘medeniyyet’ telâkkîleri icâbı ‘yalnızca topluyordu, biriktiriyordu...’ Yüzyılın fıkıhçısının fetvâsını verdiği ve adına ‘komisyon’ denilerek ‘yol verilen’ bağışlar, vakıfların kasalarını şişirirken bütün ülke ‘duble yollar’la kaplanıyordu... Orta Çağ’ın ‘Gargantuası’ hortlamış ve vakıfların içine kaçmıştı, şiştikçe şişiyordu...
‘Yol medeniyyet’ demekti Başbakana göre...
Yol, metro, ray ‘medeniyyet’ti...
Geçtiği yerde geçmiş medeniyetlerin tüm izlerini yok etse de yol, metro, ray ‘medeniyyet’ti...
Bir evin bir oğlunu sokak ortasında döverek öldürmek ‘medeniyyet’ti, 16 yaşında bir çocuğu öldürmek ‘medeniyyet’ti, patlamada ölen insanları mezheplerine göre ayırmak ‘medeniyyet’ti, hayatlarını devlete hizmete adamış 8 korucunun infâzını görmezden gelmek ‘medeniyyet’ti, on binlerce insanın katlinden sorumlu bir katilden barış elçisi çıkarmak ‘medeniyyet’ti, medeniyetlerin en önemli unsurlarından olan dinin mesajlarıyla ‘Bakara-makara’ yapan siyasetçiye sâhip çıkmak ‘medeniyyet’ti, vatandaş yumruklamak ‘medeniyyet’ti, insanlara orantısız şiddet kullanan polisler için “efsane yazdılar” demek ‘medeniyyet’ti, “nasıl sabrediyorlar anlamıyorum” demek ‘medeniyyet’ti, “Kabataş’ta başörtülü bacımı yerlerde sürüklediler” demek, “câmide içki içtiler” demek ve bunları ispatlayamamak ‘medeniyyet’ti...
Yol ‘medeniyyet’ti, yolsuzluk ‘medeniyyet’ti, yüzsüzlük ‘medeniyyet’ti, pişkinlik ‘medeniyyet’ti...
Başbakanı olduğu ülkenin iki ilini Bingöl-Diyarbakır’ı birbirine bağlayan ‘yol’un 15 gündür teröristlerce kapatılması ‘medeniyyet’ti...
Sâhi, aklımıza gelmişken felsefecilere, medeniyet tarihçilerine soralım:
‘Medeniyet’ ne demekti?