Yol bitti mi?
Türkiye, Irak ve Suriye’de yaşanan kanlı çatışmalar da kim kimin yanında, kim kime karşı, bunun sonu nereye varacak kestirmek zor. Her şey “arapsaçına” dönmüş vaziyette. Bölgeyi yeniden şekillendirecek, ülkeleri bölecek bir proje uygulanıyor.
Yaşananları özetleyelim: IŞİD terör örgütü Irak’tan sonra Suriye’de de ilerliyor. Musul kolayca düştü, Türkmen şehri Telafer, Sincar, Şengal, Tikrit, Felluce, Ramali, Kerkük ve Bağdat çevresi işgal edildi. Telafer’den kaçan Türkmenlerin Türkiye’ye ve Erbil’e girişine izin verilmedi. Yezidiler dahil her kesimden sığınmacı Türkiye’ye alındı. IŞİD işgali Yezidilere ve Erbil’e dayanınca, ABD harekete geçti ve IŞİD kuvvetlerini havadan bombalayarak durdurdu. IŞİD, Suriye’de, Deyr Ez-Zor ve Rakka gibi şehirleri ele geçirdi. Halep’in kuzeyindeki 103 Türkmen köyünü işgal etti, PYD (PKK)bölgesi olan Ayn el-Arap’a dayanınca ABD ve Batılı güçler harekete geçti, bir aydan bu yana havadan bombalama ve çatışmalar sürüyor. Coğrafyamızda yaşananlar aşağı yukarı böyle. Şehirler, kasabalar, köyler işgal edilirken, vahşice katliamlar yapılıp 100 binlerce insan yerinden yurdundan olurken, ABD ve ortaklarının sesi çıkmadı. Ama sıra Yezidi, Barzani ve PYD (PKK)’ya gelince, ilginçtir insanlık(!) damarları kabardı ve yıldırım hızıyla görev başı yaptı.
Siyasetteki gelişmelere gelince, işler bir hayli karışık görünüyor. Türkiye İncirlik Üssü’nün kullanımı için ABD’ye 4 şart koştu. Bunlar; “Esad rejiminin hedef alınması, sınır ötesinde insani güvenli bölge, uçuşa yasak bölge oluşturulması ve ılımlı Suriye muhalefetine tam destek verilmesiydi.” PYD (PKK)’ye yardım için ise; Esad’a karşı ÖSO ile iş birliği şartını koydu. ABD bunların hiçbirini kabul etmedi ve Basra Körfezi’nden kalkan savaş uçakları IŞİD mevzilerini bombalamaya başladı. PYD (PKK) de, en zor zamanında bile Esad’ı hedef almadı. Sonra ilginç gelişmeler oldu; Esad’la çatışan ÖSO, Esad’ı destekleyen PYD(PKK)’ye yardım kararı aldı, Türkiye’nin yegâne dostu(!) olan Barzani, peşmerge birlikleri ile PYD (PKK)’yi destekleyeceğini açıkladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘IŞİD gibi, PYD ve PKK da terör örgütüdür. Terör örgütleri silahlandırılamaz, desteklenemez’ dedi. Bu önemli tespite ABD anında cevap verdi, devamında adeta bir “ağız dalaşı” yaşandı. Tam bir restleşmeye girildi. Rusya, Suriye’nin bölünmesine yol açacağı için Türkiye’nin sınır ötesinde güvenli bölge ısrarına ve Koalisyon güçlerinin kuzeyde bir koridor oluşturma niyetine karşı, sert bir açıklama yaptı. Açıklamada, Suriye’nin kuzeyinden koridor açılmasına karşı olduğunu, Esad rejimine her türlü silah ve cephane desteğinin verileceğini ilan etti. İran da Türkiye’yi uyaran bir açıklama yaptı. ABD’nin bölgede nüfuz hakimiyeti kurmasını kabul etmeyen Çin de Esad rejimini desteklemektedir.
Açıkça görüldüğü gibi, ABD ve koalisyon güçleri bölgede bir “Kürt devleti”ni kurmak için çalışmaktadır. Böylece, İsrail’in güvenliğinin, enerji kaynakları ile yollarının kontrolünün ve jeopolitik önemi yüksek olan bölgede hakimiyetin sağlanması mümkün olacaktır.
Türkiye’nin konumu ise şöyledir: Bölge devletlerinin tamamıyla, kardeş Azerbaycan hariç, ilişkilerimiz bozulmuştur. İran, Irak, Suriye, Lübnan, Mısır, Suudi Arabistan, Bahreyn, Körfez Ülkeleri, Rusya, Ermenistan, İsrail, (İsrail’in üzerine anlamsız şekilde giderek, dengeye dayalı tarihi ilişkilerimiz bozulmuş, sonunda İsrail, Kıbrıs Rum kesimi ve Yunanistan ile Türkiye’ye karşı Akdeniz’de askeri bir tatbikat yapmıştır.) Yunanistan gibi; diğer komşularımız ise, Barzani-Talabani, IŞİD, PYD (PKK), NUSRA, ÖSO gibi bir çok terör örgütüdür. Batılı ülkelere gelince; ABD ve AB başta olmak üzere 104 koalisyon ülkesiyle, çeşitli derecelerde olmak üzere gerginlikler yaşıyoruz. Kısaca ifade etmek gerekirse; Türkiye kuşatılmış ve yalnızlaştırılmıştır dünyada böyle bir ülke bulmak mümkün değildir. Hasılı tam bir çıkmaza girmiş görülüyoruz.
Dışarıdaki tablo böyle. Peki içerisi nasıl? Yazmaya gerek var mı? Her şey ortada değil mi? 6-7 Ekim’de PKK/KCK 32 şehrimizi yakıp yıkmadı mı? 40’a yakın insanımız öldürülmedi mi? Kamu düzeni, kanunlar, devletin bayrağı, resmi kurumları ayaklar altına alınmadı mı? PKK, polise sokağa çıkma yasağı koymadı mı? AKP milletvekilleri Başbakana; “Kamuoyunda çözüm süreci nedeniyle bölgede alan hakimiyetinin PKK ve HDP’ye bırakıldığı algısı var. Valiler ve emniyet müdürlerinin olaylara müdahale etmesi lâzım” demedi mi? Başbakan, “O gece... polis yetersiz kaldı. Genelkurmay Başkanı’na Jandarmayı çıkarın, ama müdahale etmesin dedim. Ben askerin kullanılmasına karşıyım. Ama asker görünsün istedim” açıklamasını yapmadı mı? Cumhurbaşkanı, “PYD şu anda bizim için PKK ile eştir, o da bir terör örgütüdür” derken, Davutoğlu; “Ekim ayı başında kademelendirilmiş bir yol haritasını MİT Müsteşarına verdik, gitti, İmralı’nın mutabakatını aldı. HDP gitti, Kandil de onay verdi” itirafında bulunmadı mı? Kısaca, iktidar teslim alınmış vaziyettedir.
Bu vahim durum karşısında, Devletimiz ve kurumları, asırların birikimi ile çıkış yolunu mutlaka bulmalıdır, bulacaktır.